Bunların “din”leri yok... “Müslüman’a kin”leri var!
Yandaki fotoğrafı görüyorsunuz.. Ormanda bir leopar, bir “maymun yavrusu”nu almış ağzına, ağaç dâllarına çıkarmış, onun güvenliğini sağlıyor.
Hatta, “video görüntüleri”nde; aynı “leopar”ın, bu “maymun yavrusu”nu emzirdiği, onu sevip, okşadığı da görülüyor.
İnternette “izlenme rekorları” kıran bu görüntünün, elbette bir hikâyesi var.
Aslında; “aslan”ların, “kaplan”ların veya “leopar”ların tabiatına ters olan bu görüntünün hikâyesi, özetle şöyle:
Bütün “yırtıcı hayvanlar”ın, daha çok “acıktıkları” zamanlarda “avlandıkları” gibi, leopar da, çok acıkmış olmalı ki, bir “maymun”a saldırmış ve onu parçalamış...
Biraz sonra görüyor ki;
Parçaladığı maymun bir “anne”dir ve az ötede de, bir “yavru”su vardır...
“Leopar”larda “vicdan” var mıdır bilmem ama, o leopar, “yavrusu olan bir maymunu parçaladığı” için büyük bir “vicdan azabı”na kapılır ve gider, “maymun yavrusu”nu okşar, yalar ve sonra da, hemen arkasından gelen “sırtlan parçalamasın” diye onu “ağaç dalı”na çıkarır.
HAYVAN DEYİP GEÇME!
Bu tür “belgesel”leri izleyenler çok iyi bilir ki, “yırtıcı hayvanlar dünyası”na böyle görüntülere “nadiren” rastlanır... Çünkü o dünyada; “güçlü” ve “hızlı” olan hayatta kalır...
Ne var ki;
Bu olayda olduğu gibi; maymun yavrusu son derece “güçsüz”dür ama bunun annesini parçalamaktan dolayı “vicdan azabı” yaşayan leopar, bu acısını dindirmek için “yavru”ya sahip çıkmıştır.
Demek oluyor ki;
“Hayvan” deyip, geçmemek gerekir... Zira, “hayvanlığın da bir kuralı” vardır... Meselâ hayvanlar, sadece “acıktıklarında” avlanırlar, “zevk için” avlanmaya çıkmazlar.
Demek istiyoruz ki;
Zaman zaman kullandığımız, “Bunu hayvan yapmaz” sözünü gözden geçirmek durumundayız...
“Esfele safilin”, yani “hayvandan da aşağı yaratık” demeyi uygun görürüm de; “Bunu hayvan yapmaz” sözünü yadırgarım... Çünkü, “esfele safilin”lerden, yani “hayvandan da aşağı mahlûk”lardan her şey beklenir!..
Mısır’da “Son Firavun Sisi”den, Suriye’de ise “Zalimin oğlu Esad”tan beklenebileceği gibi...
KATLİAM YARIŞI YAPIYORLAR!
Hatırlatmaya gerek yok;
Mısır’da Sisi, Suriye’de Esad, “kendi insanları”nı katlediyorlar... Hem de, “mermi”lerle, “bomba”larla, “füze”lerle ve “Sarin Gazı” gibi “kimyasal silahlar”la!..
Malûm;
Mısır’da Sisi, 2 ayda “5 bin civarında Müslüman”ı katletti... “Cami”lere saldırdı, “camileri yaktı!”
Son olarak da;
“Halkın oyuyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi yönetimi” tarafından hazırlanan ve “halkın oyu” ile kabul edilen “Mısır Anayasası”nda, içinde “şeriat” ifadesi geçen “32 madde”yi iptal ettirdi...
Suriye’de ise;
“Asrın diktatörü” ya da “Asrın canisi” unvanını çoktan hak eden Beşşar Esad, önceki gün, “insanlar henüz uykuda” iken, üzerlerine “kimyasal bomba” attırdı ve toplam “1500 Müslüman”ı katledip, “3 bin Müslüman”ı yaraladı...
Ölenlerden çoğu “kadın”lar ve “çocuk”lar!.. Hatta, “bebek”ler!..
Kimisi olduğu yere yığılıp kaldı, “yaralı” kurtarılan kimileri de “ağızlarından köpükler saçarak” can verdiler.
HANİ, NEREDE İNSANLIK?
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ; dünkü bir toplantıda “Suriye’deki katliam” üzerine dedi ki;
“Ben dün gece uyuyamadım... Bu vahşete, bu katliama rağmen rahat rahat uyuyanlar insanlıklarını sorgulasınlar.”
Ben de aynı görüşteyim...
Bu “vahşet”, bu “katliam” ve hatta bu “Müslüman soykırımı” karşısında, hangi Müslüman, yatağına uzanıp mışıl mışıl uyuduysa, ben de onların “Müslüman”lığından ve “insan”lığından şüphe ederim...
Bu gibilere “hayvan” bile demem... Çünkü; “öldürdüğü maymunun yavrusu”na sahip çıkıp, onu korumasına alan “leopar” da bir “hayvan”dır... Dolayısıyla; Mısır’da ve Suriye’de “katliam yarışı”na giren Sisi ve Esad, “hayvandan da aşağı birer mahlûk” olduğu gibi, onların bu “katliam”ları karşısında “tek damla gözyaşı” bile dökmeyip, yataklarında mışıl mışıl uyuyanlar da; “katliamın ortakları”dır!..
ÖLENLER MÜSLÜMAN OLMASAYDI!
“Katliamın ortakları” o kadar çok ki... Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, dün Ankara’da katıldığı toplantıda şunları da söylüyordu:
l “Eğer Suriye’de Esad’ın kimyasal silah kullanmak suretiyle öldürdüğü kişiler gayrimüslim olsaydı veya Mısır’da Sisi’nin eli kanlı katillerinin onun talimatıyla öldürdükleri, şehit ettikleri gayrimüslim olsaydı acaba Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 üyesi bir araya gelip hiçbir şey söylemeden dağılır mıydı? Zulmü, zalimi cesaretlendiren açıklamalar yapabilirler miydi? Ona destek olurlar mıydı?”
l “Suriye’de olan vahşet karşısında her şey bitmiştir. Eğer dünya bu vahşete seyirci kalmayı içine sindiriyorsa artık yeryüzünde 10 milyara yakın insan da olsa bu insanlar ölmüştür demektir. Bu insanların hakkını, hukukunu temsil ettiğini söyleyen devletler yoktur demektir.”
l “Birleşmiş Milletlerin, uluslararası toplumun zulme, zalime dur demesi için daha kaç masum çocuğun, kadının, insanın ölmesi lazım. Suriye’de zulmün, akan kanın bitmesi için daha kaç tane sabinin, kaç tane insanın hayatını kaybetmesi lazım. Biri çıksın, bunu da açıklasın.”
Başta BM olmak üzere, BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi, yani; “Amerika, Çin, Rusya İngiltere ve Fransa” da; gerek Mısır’da, gerek Suriye’de işlenen “cinayet”lerden, “katliam”lardan dolayı “suçlu”durlar, “suç ortakları”dırlar!..
Gerçekten de;
“Mısır’da 5 bin, Suriye’de 100 bin Müslüman” değil de, “Mısır’da 5, Suriye’de 10 Hıristiyan veya Musevi” ölseydi, BM’nin daimi üyeleri bu kadar “umursamaz” olabilirler miydi?..
SEN HANGİ DİNDENSİN?
Hadi onlar “Hıristiyan”dır, “Ateist”tir, “Yahudi”dir veya “Yahudi güdümünde”dirler de; Akit’in bugün, “manşet”ten sorduğu gibi; Mısır’da Sisi, Suriye’de Esad adlı “cani”ler, acaba “hangi dine mensup”turlar?..
Evet;
“Bunlar hangi dinden”dirler?..
Bilirsiniz;
Böyle durumlarda bir “hikâye” aktarırım..
Tam yerine rast geldi, yine aktarayım:
Vakt-i zamanında, “karga”nın biri, bir “kilise”ye musallat olmuş.
Düzenli olarak geliyor, “kilisenin haçı”na konuyor ve afedersiniz “kaka”sını haçın üzerine yapıp, sonra da pırr uçuyormuş.
Papaz çaresiz... Ne yaptıysa nafile...
Haçı, helâ gibi kullanan “karga” ile bir türlü baş edememiş.
Sonunda, birisi akıl vermiş papaz efendiye:
“Haçın dibine bir tabak peynir koy... Yanına da bir bardak rakı!.. Karga peyniri yiyince susayacak, su diye rakıyı içince de sarhoş olacaktır... O zaman sen de onu yakalarsın!”
Denileni harfiyyen yapmış papaz efendi.
Gerçekten de yakalamış “zom” olan kargayı!
Bir “haç”a bakmış, bir de “karga”ya... Sonra şu sözler çıkmış ağzından:
“Be hey karga; sen ne biçim mahlûksun?.. Hıristiyan olsan, gelip haça pislemezdin!.. Müslüman olsan, haram olan şu rakıyı içmezdin!.. Söyle, sen hangi dindensin?”
BUNLAR, NASIL MÜSLÜMAN?
Aynı soruyu, Sisi ve Esad’a da sormak gerekir; “Söyleyin hele, siz hangi dindensiniz?”
“Müslüman” olsanız, “Müslüman kanı” dökmezsiniz... Ama siz, bırakın “Müslüman kanı” dökmeyi, “Müslüman’ın kanını içiyor” ve hatta “kan okyanusunda yüzüyorsunuz!”
Sadece Sisi ve Esad mı?..
Onlara “siyasal ve lojistik destek” veren, onların “başarılı” olması için “kesenin ağzını açan” ülkeler, evet; Suudi Arabistan’dan Kuveyt’e, Birleşik Arap Emirlikleri’nden İran’a kadar, “katliamın yardımcısı ve yatakçısı” ülke liderleri, gerçekten “Müslüman” mıdırlar ya da “Nasıl Müslüman”dırlar?..
Bekir Bozdağ dün soruyordu ya;
“Bunlar hangi Kur’an’ı okuyorlar, anlamıyorum. Hangi Peygamber’i takip ediyorlar, anlamıyorum... Benim okuduğum kitaplar mı başka, benim okuduğum peygamber mi başka bunların okudukları mı başka, bilemiyorum... Kur’an’ın neresinde Esad’ın bu zulmü cihat olarak ilan ediliyor, Peygamber’in hangi hadisinde var, nerede var. İslam’ın neresinde var? Hiçbir yerinde yok.”
Her zaman söylüyoruz;
“Zulme rıza gösteren de zalimdir.”
“Kral”lar ve “şeyh”ler ise, “zulme rıza göstermekle” de kalmayıp, “zulme destek” veriyorlar...
Sahi, “bunlar hangi dinden”dir,
Ve “nasıl Müslüman”dırlar?..
PAPYON KRAVATLI MONŞER!
Sadece onlar mı?.. Aynı soruyu “CHP zihniyetli emekli büyükelçilere” ve “yoldaş-candaş medya”ya da sormak lâzım;
“Siz hangi dindensiniz?”
Bir zamanlar, maalesef Türkiye’yi “temsil” eden, “resepsiyon”larda boy gösterip “viski” yudumlamak ve “dans” etmekten başka bir becerisi olmayan, “papyon kravatlı monşer eskisi” bir adam; önceki gün, bir televizyon ekranında “Suriye’de kimyasal silahla öldürülmüş 1500 Müslüman”la ilgili olarak ne dedi biliyor musunuz;
“Bunun Esad rejimi tarafından yapıldığı ne mâlum?.. Bu katliam, Esad’la baş edemeyen muhalif güçlerin işi de olabilir!!!”
Yuhhh... Çüşşş!..
Ve de oha!..
“CHP zihniyetli bu emekli büyükelçi”ye “oha ve çüş” dediğim için, “eşek”ler başta olmak üzere, bütün “hayvan”lardan özür diliyorum... Çünkü, böyle bir “şapşal”lığı, böyle bir “angut”luğu; ne “eşek”ler yapar, ne de “it oğlu it”ler!..
Şu hâle bakın;
Ellerinde doğru-dürüst silâh bile bulunmayan “muhalif”lere iftira atıp, bu “kimyasal bomba”ları, onların kullanmış olabileceğini söylüyor, “papyon kravatlı monşer eskisi!”
Bir defa daha;
Yuhh... Çüşş... Ve de oha!..
MEDYADA GEYİK MUHABBETİ!
Aynı, “Yuh, çüşş ve oha” cümleleri, “katliamı görmezden gelen” televizyon ve gazeteler için de geçerlidir... Mısır’da ve Suriye’de “katliam” olurken, “kartel medyası” dediğimiz gazete ve televizyonlar; bugünkü haberlerimizde okuyacağınız gibi “geyik muhabbeti” yapıyorlardı iyi mi?..
Yuhh... Ervahına yuh!..
Bugün manşetten; “Bunlar hangi dinden?” diye sorduk ya, şahsen ben; BM’sinden NATO’suna, AB’sinden İslâm İşbirliği Teşkilâtı’na, “Kartel medyası”ndan “Gezi Zekâlı”lara varıncaya kadar; bunlara “din”lerinin değil, “insan”lıklarının sorulması gerektiğine inanıyorum...
İlk soru, şu olmalıdır:
“Sizler insan mısınız, yoksa birer esfele safilin mi?”
İkinci soru;
“Siz ne biçim insansınız?.. Yoksa, GDO’lu yani Genetiği Değiştirilmiş Organizma’lardan mısınız?”
“İnsan” olsanız böyle “katliam” yapmaz, bu katliamlara “destek” vermez, en azından “suskun” kalmaz ve “gözyaşı” dökersiniz... Ama siz; bu duyarsızlıkla “insan” olamazsınız... Bırakın “insan”lığı, “hayvan” bile olamazsınız!..
İşte yukarıdaki fotoğraf...
Bir “hayvan” olan “leopar” bile, parçaladığı “maymun”un yavrusuna sahip çıkıyor, onu koruyor.
Ya siz?.. Ya “insan sıfatlı esfele safilin”ler, ya siz?.. Siz, “anne”leri katlettiğiniz yetmezmiş gibi, onların “minnacık yavrularını” da katlettiniz!..
Hayır, siz “insan” olamazsınız!..
Dolayısıyla, size “din”den sual sormak abes... Sizin bir tek “dininiz” var, o da “Müslüman’a kininiz!”
Gerisi, teferruat!..
Türkiye’ye her kim düşman ise, CHP’ye dost!
Ne ilginç değil mi.. Türkiye, kiminle “kavgalı” olsa, CHP Heyeti veya CHP Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’nun bizzat kendisi anında o “ülke”lere gidiyorlar, o ülkelerin “diktatör, zalim ve despot”larıyla “hatıra fotoğrafı” çektiriyorlar...
“Bir gazeteciyi kurtarmak” gerekçesiyle Suriye’ye giden, “zalim ve despot Esad’la hatıra fotoğrafı” çektiren CHP heyeti malûm...
O fotoğrafı çektirdiler ama, her ne hikmetse, “Müslüman gazeteciyi almadan” döndüler...
Şimdi de, Bay Kemal Kılıçdaroğlu... O da, sürekli Türkiye’ye çemkiren Maliki’nin ülkesi Irak’a gitti ve “Iraklı müslümanların ensesinde boza pişiren Şii Başbakan Maliki” ile görüştü, onunla “hatıra fotoğrafı” çektirdi... Tabii, ona Türkiye’yi şikayet etti!..
Benim anladığım şu: “Türkiye’ye kim “düşmanlık” ediyorsa, CHP oradadır ve onlara “dost”tur!..
Bir gün gelir de; “Son Firavun Sisi” ile hatıra fotoğrafı çektirirlerse, hiç şaşmam!..