Hak Batıl Mücadelesinde Saflar Nettir
Ben bakabildim o resimlere, kendimi tutarak. Ama boğulan bebelerin ağzını alabildiğince açık olarak ölmesi karşısında bir an nefessiz kaldım, boğuluyordum…
Tarifsiz bir acı! Mazeretsiz bir utanç! Kahredici bir çaresizlik!
Evet, aslında Hak Batıl Mücadelesinde saflar nettir. İşte Türkiye, İşte Mısır, İşte Suriye! İşte benzerleri!
Ve işte ABD, işte AB, işte Rusya, işte Çin, işte Maçin!
Ve işte koca koca sarıkların, sakalların, heybetli cübbelerin içinde insanlığını kaybetmiş şahsiyetsiz yöneticilerin ülkesi İran! Yazıklar olsun o yüzsüz idarecilere! Adam sandığımız hiziplere!
Kalk koca İmam Humeynî, mezarından kalk! Emanetin kimlerin elinde bir bak!
Görüldüğü gibi hak batıl mücadelesinde saflar nettir. Bir tarafta peygamberler ve mü’minler, diğer tarafta ise bütün çeşitliliği ile kafirler ve münafıklar ve fasıklar.
“Halbuki Biz resûlleri azap getirmeleri için değil, sadece iman edenleri Allah’ın rahmetiyle müjdelemeleri, inkâr edenleri ise bekleyen tehlikeleri haber verip uyarmaları için göndeririz.
Kâfirler ise hakkı batılla kaydırmak için mücadele verirler. Onlar bütün ayetlerimizi, bütün uyarmalarımızı hep alay konusu yaparlar. Rabbinin ayetleriyle öğüt verildiği halde onlara sırtını dönen ve elleriyle işleyip irtikâb ettiği suçlarını unutan kimseden daha zalim kim olabilir?
Biz onların kalplerine bunu anlamalarına engel olacak perdeler, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da, artık onlar ebediyyen hidayete gelemezler.”(Kehf, 18/56-57.)
Aslında gerçekler açık ve anlaşılır şeylerdir. Ama kâfirler gerçeği yenmek, onun varlığına son vermek için batıl safında yer alıp onunla mücadeleye girişirler. Bu yüzden onlar mucize gösterilmesini istedikleri zaman da, “hadi getir” diyerek azaba çarptırılmaları için acele ettikleri zaman da, gördüklerinde “aman ne büyü!” dediklerinde de, aslında amaçları ikna olmak değildir. Çünkü doğruyu bilmiyor değiller ki!
Onlar bu tavırlarıyla Allah'ın ayetlerini, onlara yönelik uyarılarını alaya alıyorlar, küçümsüyorlar. Küfür kibir ile hep atbaşı beraber gitmiştir. Kibir ise küfür gibi aklı örten, duyuları perdeleyen bir haldir. Allah'ın ayetlerini ve uyarılarını alaya alan bu adamların Kur'an'ı gereği gibi inceleyip üzerinde düşünmeleri, ondan yararlanmaları beklenemez. Bunun için yüce Allah kalplerinin üzerine bu Kur'an'ı anlamalarını önleyen, perdeler germiştir. Kulaklarını adeta sağırlaştırmış, böylece Kur'an'ı dinlemelerine engel olmuştur. Allah'ın ayetlerini alaya almaları ve uyarılara sırt çevirmeleri yüzünden yüce Allah onların sapıklar olarak kalmalarını ve hiçbir zaman doğru yolu bulmalarını taktir etmemiştir. Çünkü doğru yolu bulmak için açık ve algılama yeteneğine sahip kalpler gereklidir.
Halkımız bu yüzden “namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmaz” demişlerdir. Hatta iki dostumuz camiye cemaatle namaza giderken bunu tecrübe etmişler, ezan okunurken caminin yanından geçen bir beynamazı çevirmişler ve ona “ezan okundu mu?” diye sormuşlar. Adam “duymadım, bilmiyorum” diye cevap vermiş…
Şu ayetler de aynı hakikati bildirirler:
“Şu iki hasım takım Rableri hakkında çekişip durmaktalar. Dini inkâr edenlere ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar sular dökülür. Öyle ki onunla içlerinde olan her şey, bütün organları, hatta derileri bile eritilir. Bir de bunlara demirden kamçılar vardır.
Bunalmaları sebebiyle, her ne vakit cehennemden çıkmak isterlerse, gerisin geriye oraya itilirler ve kendilerine: "Çıkmak yok! İster istemez, bu yakıcı azabı sonuna kadar tadacaksınız!" denir.
İman edip makbul ve güzel işler yapanları ise Allah, zemininden ırmaklar akan cennetlere yerleştirecektir. Orada altın bilezikler ve incilerle bezenirler. Orada giyim kuşamları da ipekten olacak. Krallar ve zenginler altın ve kıymetli taşlardan yapılmış zinetler takınırlardı. Bu ayet, bu tasvirle, Cennetliklere verilecek büyük ödülü, insanlara anlatma gayesine yöneliktir.
Çünkü onlara sözlerin en güzelini söylemek nasib edilmiş, bütün güzel övgülere layık olan Allah'ın yoluna hidayet edilmişlerdir.”( Hacc, 22/19-24.)
Batıl güçten anlar, yalvarmadan, yakarmadan değil. Allah da batıl için güç hazırlamamızı emreder. Hani, nerde gücümüz?!
Başımıza ne geldiyse sana isyandan geldi Ya Rabbî…
Ama bizim gidecek başka kapımız yok ki! Yine sana geldik işte yalvarmaya. İçimizdeki beyinsizler yüzünden masumları helak etme Allah’ım!