Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

İnananlar için hezimet yoktur

İnananlar için hezimet yoktur

Hazreti Peygamber, “Müslümanlar bir bedenin uzuvları gibidir” sözü ile müminlerin birbirlerine kenetlenerek maddi manevi destek vermeleri gerektiğine vurgu yapmaktadır. Burada mekân ve zamanın ehemmiyeti yoktur. Müslüman kardeşinin yanında ve yakınındadır… Fakat ne acıdır ki, Mısır’da Müslümanlar acımasızca katledilirken, bizler kardeşlerimizin acılarını hissedip dua ile katılmanın dışında bir şey yapamıyoruz. Acıya ve acının sergilendiği görüntülere alıştırılmaya çalışıldığımız gibi zulumat ve kana da alıştırılmaya çalışılıyoruz. Irak’ta Afganistan’da, Filistin’de, Myanmar’da ve Mısır’da Müslümanlara musallat olan zulüm artık kör dünya kadar İslam toplumlarının diktatörleri ve onlara destek verenlerin de görmediği, hissetmediği ve duymadığı birer vakıa olmaktadır.

Müslümanlar bir vücudun uzvu gibidirler birine isabet eden zarar bütün müminleri etkiler. O yüzden yeryüzünde katledilen adaletten ve bununla birlikte katledilen insanlıktan ne kadar sorumlu olduğumuz konusunda kendimizi yeniden hesaba çekmemiz gerekir.

Hz. Peygamber’in vefatıyla birlikte, Müslümanlar bir kırılma, çatışma ve kargaşanın içerisine girdiler ve bu süreçle birlikte başlayan kargaşalar zaman zaman hep devam etti. Özellikle Osmanlı coğrafyasının dağılıp, un ufak edilmesi ile birlikte bu kırılma süreci daha da bir çıkmaza girmiş ve başsız kalan İslam toplumları Batının tasallutu altına girerek kolektif bilinç ve iradelerini kaybetmişlerdir.

Küresel kapitalizm zifiri bir karanlık gibi üzerimize doğru çöküyor, bizler ise sağa sola savruluyor ve bir türlü bir araya gelemiyoruz. Müslüman toplumlar artık siyasi, ekonomik, sanat ve bilimsel çalışmalarda başarılı olsalar dahi, yaşanan kırılma noktasını aşamadıklarından, emirlerin, kralların ibtidai zümrelerin gölgesinde kalıyor ve özgürleşemiyorlar. Bugün bu toplumlar, ilimde, sanayide, siyasette, fende belirgin bir durağanlığa girmekte ve kendi kaderleri ile ilgili karar verme özgürlüğüne sahip olamadıkları gibi, halkları ile bir bütünlük içinde yaşayamıyorlar. Özgürlüğünü yitiren diktatörler zümresi efendilerinin emrinde ve güdümünde hareket etmenin dışında bir şey yapamaz hale geliyorlar. Bütün bunlar İslam coğrafyasını bir dehlize doğru sürüklüyor ve bu toplumlarda eğitimli mütedeyyin, ilim erbabı yetiştirmenin önü kesilerek halk siyasi iktisadi bilimsel ve ahlaki olarak kendilerine yol gösterecek kılavuzlardan yoksun bırakılıyor. Ferdin ve cemiyetin ahlak ve maneviyatının gelişmesinde ve olgunlaşmasında öncülük eden kurum ve kuruluşlar inkıtaya uğratıldığından, müslüman toplumlarda, kendi kültüründen ve inancından haberdar olmayan ve Batının menfi emellerine teslim olacak bir nesil ortaya çıkıyor. Öyle ki, inanan samimi Müslümanlar anarşist olarak tanımlanırken kendi değerleriyle bir uzlaşma sağlayamamış kimseler aydın ve yol gösterici kimseler olarak tarif ediliyor.

Bugün Mısır’da kardeşlerimiz katlediliyor ve dünyanın çeşitli coğrafyalarında müminler duaları ile yardım istemenin dışında bir şey yapamıyorlar. Zira içinde bulunduğumuz şartlar bunun dışındaki bütün yolları müşkül hale getiriyor. Bu nedenle Müslüman toplumların yeniden toparlanıp, kendi aralarındaki dayanışma ağlarını yeniden ve daha kuvvetli şekilde oluşturmaları gerekmektedir. Aksi takdirde, bizler bir bedenin uzuvları iken parçalara ayrılarak düşmanın işini kolaylaştırmış olabiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi