Batıl Bitiyor Çok Şükür
Batılın insan içine çıkacak yüzü kalmadı. Fikren çoktan bittiği gibi, meydanlarda da bitiyor yavaş yavaş. Bir buz dağı idi, eriyor gıdım gıdım. Eridikçe ortalığı çamura beliyor. Olsun, o da darbız olacak toprağa. O da iş görecek Allah Teâlâ’nın izniyle.
Sevinin Hakka tapanlar, hakkınız olan zaferin şafağı attı karanlık gecelerden sonra. Hele ibretle bakın; “Eleyse’s subhu bigarîb!”
Geçen bir iki asırda olduğu gibi dünya hayatında ‘bâtıl’ bazen hakka galip gelmiş gibi görünür; insanlar öyle zannederler. Ya da bugün olduğu gibi Müslümanların siyaseten mağlup oluşlarına bakarak, bazıları bu durumu bâtılın galibiyeti zanneder.
Halbuki gerçek böyle değildir. Müslümanlar da insandırlar; hataları, eksikleri, kusurları vardır. Hakka karşı görevlerini yapmamış, batıla karşı gerekli tedbirleri zamanında almamış olabilirler. Bu yüzden mağlubiyetleri kendi kusurlarındandır, dinlerinden değil.
Kaldı ki bu mağlubiyet, siyasî ve ictimaî hayatta görülen bir durumdur. Zira hak, bu zamana kadar fikir olarak asla mağlup edilememiştir. I. Dünya savaşı sonrasında siyasi bağımsızlığını yer yer kaybeden İslam dünyası, ilim ve fikirde Batıyı yetiştirdiği alimler ve mütefekkirlerle hallaç pamuğu gibi attırmıştır.
Türkiye'de bir Bediuzzaman, Mısır’da bir Seyyit Kutup, İran’da bir Humeynî, Pakistan’da bir Mevdudî, Hintte bir Hamidullah ve en-Nedvî, batılla mücadelelerinde hep galip çıkmışlardır. Bu alimleri ilmen susturamayan batıl, onları zindan ve ölümle susturmaya çalışmışlardır. Ama onlar, ölümlerinin bile daha büyük bir cihat ile küfrü yeneceğini sağken söylemişlerdir ve aynen de öyle olmuştur.
Tarihte veya bugün hak ehlinin zayıf durumu veya hataları, hakk’ın zayıflığı veya zilleti değildir. Yeryüzünde hiç bir Müslüman kalmasa bile Allah’ın adı ve O'nun dini yine yücedir. O’nun kelimesi olan İslâm ve O’nun asla kaybolmayacak kitabı olan Kur’an, yine üstündür.( Tevbe, 9/40 )
Kaldı ki hakkın hakim olmasında Allah (azze ve celle)'ın insanlara asla ihtiyacı yoktur. İslam’dan uzak olanlar, İslam’dan dönenler, kendi bahtsızlıklarına ağlamalıdırlar. Allah (azze ve celle) buyurur :
“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; mü'minlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir.”( Maide 5/54.)
Bu ayetten ve daha önce anlatılanlardan tabiî olarak bir sonuç çıkar: Hak ne kadar kıymetli ise, onu sahiplenmek, onu anlatmak, onu tavsiye etmek, ona yardım ederek destek vermek ve onun yolunda mücedele etmek de o kadar kıymetlidir.
Buna karşın batıl ehli ise aşağılanmış, hor ve hakir kılınmıştır:
“Ne kör ile gören eşit olur, Ne de karanlıklar ile aydınlık,”( Fatır 35/19-20)
“Batıla inanıp inkâr edenler var ya, işte ziyana uğrayacaklar onlardır. “(Ankebut 29/52)
“Hâlâ batıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?”( Ankebut 29/67)
Görüldüğü gibi İslam Allah katındaki tek hak dindir. Bundan geriye kalan bütün dinler, inançlar, sistemler, nizamlar, yani inanç, düşünce ve yaşama biçimleri batıldır.( Yunus 10/32)
Ne darbesi Sisi Firavunu sevinsin, ne katil Eset kafiri. Şimdiden lanetliler. Şereflerini, haysiyetlerini kaybettiler, insanlıklarını yitirdiler. Hayatlarından lezzet alamayacaklar atık. Cehenneme yakıt atılıyor daha şimdiden onlar için. Yanacaklar orada ebediyyen. Asla merhamet görmeyecekler bundan sonra.
Müslümanlarsa ne yapsalar sevap alacaklar. Zaferleri de sevap ve mutluluk, musibetleri de şeref ve izzet. Ölümleri de rütbelerin en büyüğü şehadet!
Adım adım geliyor zafer. Emin adımlarla ve kalıcı olarak. Sıra Müslümanların zafer günlerine gelmiştir. “Ve tilkel eyyamu nüdaviluha beynen nâs!”
Kimse Allah’ın takdirini bozamaz.