M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Hayatımızı Kur’ân ve Sünnete Göre Ayarlamalıyız

Hayatımızı Kur’ân ve Sünnete Göre Ayarlamalıyız

Müslümanlar “her şeyi” Kur’ân ve Sünnete göre tanzim etmeli ve ayarlamalıdır. Bu odaklamada akıl, zekâ, firaset, ilim birer vasıtadır. Onlar kesinlikle ana değer ve gaye olamaz.

“Yaş ve kuru” her şey Kur’ân’da mevcuttur.

Kur’ân mücmeldir, Sünnet onun şerhini yapar ve öğretir.

Sünnet olmadan Kur’ân’ı tefsir etmek (yorumlamak) mümkün değildir.

Peygamberi ve Sünneti dışlamak için ortaya çıkartılan Kur’ân Müslümanlığı, gerçek İslam değildir; onu ortaya çıkartan bozuk ilâhiyatçıların, yerli oryantalistlerin dinidir.

âlet ilimlerini, ‘âli ilimleri ve bilhassa usûl-i tefsir ilmini ehliyetli ve icazetli hocalardan/üstadlardan hakkıyla okuyup müfessir olmamış, icazet almamış kimselerin Kur’ân’ı kendi heva ve re’ylerine göre tefsir etmeleri/yorumlamaları son derece yanlıştır.

Ehliyetsizlerin Kur’ân’dan kendi heva ve re’ylerine göre fıkıh ve Şeriat hükmü çıkartmaları yanlıştır.

Arapça bilmeyenlerin kendi kafalarına göre Kur’ân’dan hüküm çıkartmaları, Yüce ve Kutsal Kitabı tefsire yeltenmeleri büyük bir kendini bilmezliktir. Böyle bir şey din hayatında kaos ve anarşiye sebebiyet verir.

“Men fessere’l-Kur’âne bi-re’yihi fekad kefer=Kur’ân’ı kendi reyiyle (hevasıyla) tefsir eden kâfir olur” buyurulmuştur.

Sırf Arapça bilmek Kur’ân’ı anlamak, tefsir etmek ve ondan fıkıh ve Şeriat hükmü çıkartmak için yeterli değildir.

Bir kimsenin müfessir olması için 14 ilim öğrenmesi gerekir. Bunlar kisbî ilimlerdir, yani çalışarak elde edilen ilimlerdir.

Bunları tamamlayan 15’inci ilim kisbî değil vehbîdir, yani Allah vergisidir. Bunu Cenâb-ı Hak dilediği salih ve âlim kuluna verir.

İslâm dininin hüküm öğretilerinin ikinci ana kaynağı Sünnettir, Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) hadîsleridir.

Sünneti/hadîsleri bilmeden Kur’ân şerh ve tefsir edilemez.

Sünneti bilmek ve onu öğretmek için icazetli din âlimi, muhaddis olmak gerekir.

Din âlimi olmayan, lâkin kültürü ve birikimi olan her ziyalı Müslüman ehl-i sünnet ve cemaat âlimlerinin yazmış olduğu tefsirleri okuyarak Kur’ân’dan feyz alır, yine Sünnî âlimlerin tasnif ettiği hadîs kitaplarını mütalaa ederek Sünneti öğrenmeye, ondan feyz almaya çalışır.

Eline bir Kur’ân tercümesi veya meali (yahut Türkçe tefsir) alıp, onun yanında yine Türkçe bir hadîs külliyatı bulundurup ve bunlardan kendi kafasına göre din hükmü, fıkıh kaidesi çıkartmaya kalkanlar, içtihada yeltenenler doğrusu hadlerini çok aşmış olurlar.

Kur’ân ve Sünnet yüce dinimizin iki ana kaynağıdır ama ehliyeti, ilmi, liyakati, icazeti olmayan her Müslümanın onlardan hüküm çıkartmaya kalkışması, onları kendi re’y ve hevasına göre yorumlamaya yeltenmesi çok yanlıştır.

Mukallid Müslümanlar dinlerini hangi kitaplardan öğrenir:

(1) Muteber ve güvenilir ilmihal kitaplarından.

(2) Fıkıh kitaplarından.

(3) İslâm ahlâkını anlatan kitaplardan. Bunların en genişi ve doğrusu İhyau ülumi’d-Din adlı mübarek eserdir.

(4) İslâm ahlâkını anlatan kitaplardan.

(5) Muteber olmak şartıyla dinî bir konuyu işleyen monografilerden. İslâm’da komşuluk...İslâm’da çocuk yetiştirmek... İslâm’da mütevâzı ve orta bir hayat sürmek... gibi

(6) Efendimizi (sallallahu aleyhi ve sellem) anlatan muteber ve güvenilir siyer kitaplarından.

(7) Geçmiş Müslüman büyüklerinin örnek hayatlarını, ahlâklarını, menkabelerini anlatan kitaplardan.

“Al eline Türkçe bir meâl, bir de Türkçe hadîs kitabı ve onlardan dinini öğren, ahkam çıkart, ahkam kes, ictihad yap...” metodu son derece verimsizdir. Nice kimsenin ayağının kaymasına ve ümmet içinde fitne ve fesat çıkmasına yol açmıştır.

Yanlış anlaşılmasın:

Ne kadar çok Kur’ân okursak bizim için o kadar hayırlı olur.

Okuyamayanlar dinlesinler. Kur’ân okumak sünnet, dinlemek farzdır.

Hayatımız boyunca yaptığımız her şeyin Kur’ân’a ve Sünnete uygun olup olmadığını düşünmemiz, sormamız, öğrenmemiz gerekir.

Bunları bize gerçek, icazetli, ehliyetli, ihlâslı din âlimleri bildirir.

Ailemiz için yeni bir ev mi alacağız. Bunu Kur’ân’a ve Sünnete sormamız lazımdır. Bu konuda Kur’ân’ın ve Sünnetin ne dediğini biz kendimiz bilemeyiz. Amil, arif, kamil bir alime, müftüye, şeyhe, bir mürşid-i kâmile sormalıyız.

Şeytan ve nefsimiz bizi tahrik etti ve lüks, gösterişli, gurur verici pahalı bir oto mu almak istiyoruz? Bunu da gerçek âlimlere, rehberlere, mürşidlere sormalıyız.

Antalya’ya 7 yıldızlı lüks mü lüks, pahalı mı pahalı, gösterişli mi gösterişli bir otelde bir çuval para ödeyerek tatil yapmak mı istiyoruz?Bunu da Kur’ân’a ve Sünnete, yukarıda anlattığım şekilde sormalıyız.

Velhasıl her şeyi Kitabullah’a ve Resulullah’a sormalı ve onların cevabını aldıktan sonra doğru ve uygun olan neyse öyle yapmalıyız.

Herkesin ictihad yapması çığırını Farmason, takiyeci, Müslümanları aldatan şu bulaşık Cemaleddin Efganî ve müridleri çıkartmıştır. Bu yanlış yola girmekten kaçınalım.

Hayatımızı Kur’ân’a ve Sünnete göre tanzim edelim, ayarlayalım.

Bu tanzim ve ayarlama işini de kendi kafamıza göre yapmayalım. Mutlaka gerçek/icazetli din âlimlerine, kâmil mürşidlere, gerçek müftüleri, zâhid ve ‘âmil ulemâya soralım.

Aşırı lüks, gösterişli, hava attırıcı, gurur ve kibir verici bir lokantaya giderken bile soralım. Soralım ki, gitmekten vaz geçelim...


Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi