[Bence CHP'ye artık iyi davranmalıyız] Ontik zonklama
Açık söyleyim, CHP'nin bu hali yüreğimi eziyor, içimde bir yerleri acıtıyor; böyle zamanlarda CHP'den bahseden şeyler yazmak, bana sanki centilmenlik dışı şey veya ceza sahası içinde yapılmaması gereken on kusurlu hareketten biri gibi geliyor.
Hani neredeyse, "Ben CHP'yi seviyor muyum, neyim" diyeceğim ama bazı nükteleri dümdüz anlayan bir kısım okuyucuların diline düşüp, "vaay hoca, sen de mi CHP'li oldun; hele son zamanlardaki asabi yazılarından bir şeyler seziyorduk!" diye ardımdan bıdı bıdı yapmalarından endişe ediyorum.
Şaka değil, hani bir süre önce, Yıldız Parkı derûnundaki Porselen lokantasında ağız tadıyla bir duble rakı içemeyen bir kısım yurttaşlarımızın melâline empati yaparaktan koltuk veren bir şeyler yazmıştım (bkz. "İtalya laiktir laik kalacak!"). Bazı okuyucular, "adamdaki cür'ete bak yahu; hem Zaman'da yazıyor, hem adam gibi rakı içmenin faziletlerinden dem vuruyor" diye siber âlemde minik bir dedikodu fırtınası estirmişler...
Güldüm tabii, ne yapayım; ne yapılır?
CHP, ezberinde sadece bir replik taşıyan bir amatör tiyatro oyuncusuna benziyor; tavır alması gereken her meselede hep o repliği sinirli, ekşimiş, âbûs edâlı sözcüleri aracılığı ile tekrarlayıp duruyor.
Meselâ Genelkurmay'a sataşmalarını ele alalım; aynı cümlelerin öznesini değiştirip hükümete, dinci muhitlere filan çatarken pek bir şey hissedilmiyor da aynı edâyı Genelkurmay'a tevcih edince hazin bir durum komedisi çıkıyor ortaya.
Olmuyor tabii, garip kaçıyor. Esasen CHP'nin tek boyutluluğu bugünlerde tecelli ediveren yeni bir fenomen değil. Yıllar önce yazmıştım galiba. Futbol tâbiriyle CHP'nin duruşu ofsayt; çok partili hayatta, tek parti varmış gibi davranıp siyaset üreten bir parti CHP. Entel ağzıyla "ontik" bir zemini yok. Varoluşunun sebebi kalmamış. İki kere iki dört; çok partili demokrasi CHP'ye ya-ra-mı-yooor! Kazara fezânın derinliklerinden yeryüzüne düşmüş bir Alfa Centauruslu veya denizdeki fırtına dindikten sonra kendini Karadeniz yaylalarında iki seksen yatıyor bulan bir balinayı andırıyor bu sevgili partimiz. Ve bu durumdaki bir CHP'nin nerede yanlış yaptığını ciddiyetle ele alıp incelemenin, icabında tatlı tatlı dalga geçmenin zevki de kalmıyor; insan kendini anaokulu bebelerini haraca bağlayan iriyarı bir mafya bozuntusu gibi hissediyor. Her an bir pencere açılıp da oradan, "sen delikanlıysan git de dengine çat evladım" diyecek bir nine çıkıverecekmiş gibi utandırıcı bir his...
Açık söyleyeyim, bu günlerde CHP'yi eleştirmek bana düpedüz nezaket dışı, hatta ayıp bir hareket gibi görünüyor; içimden gelmiyor, aynaya bakıp bakıp, "yakışır mı sana Ahmet" diye kendimi azarlıyorum.
Şimdi de aynı duygular içindeyim.
Tamam, Deniz Bey tatilde; dönünce daha usturuplu bir şeyler bulup söyleyecek, eskiden olduğu gibi yine gündem değiştirmeye filan çalışacaktır ama gazozun gazı kaçtı bir kere. O sebeple Deniz Bey'in tatil dönüşü, partideki "nöbetçi âcil muhalefet ekibini" toplayıp, "yazıklar olsun; muhalefet böyle mi olur, iki gün ağız tadıyla tatil yaptırmadınız yahu" diye te'dip dozajında ayar vermemesini özellikle istirham ederim; nöbetçi muhalefet ekibinin bir şeyler yapmasıyla yapmaması arasında mühim bir fark bulunmuyor çünkü. CHP, ontik zemin yokluğundan acı çekiyor.
Yanlış anlaşılırım diye çekiniyorum ama dost acı söyler: "CHP anakronik bir parti" Battal Gazi filminde Cüneyt Abi'mizin kolundaki Nacar marka saat veya İstanbul'un Fethi filmindeki kuşatma sahnelerinin arkaplanlarında farkedilen yüksek gerilim direkleri gibi bir şey oluyor bu anakronik olgular; zamanını şaşırmış şeyler yani... İnsana "ne alâkâ yani şimdi bu..." dedirten bir garip vaziyet.
Bence CHP'ye artık iyi davranmalıyız; canları ne çekerse söylemeli ve kesinlikle eleştirilmemeliler. Perhize filan gerek yok artık; bu tarihi hâtıra olanca heyetiyle sahneden çekilirken netice itibariyle bir ihtifâl (bkz. Sözlük) merasiminde bulunduğumuzu unutmamalıyız.
Fakat şuraya yazıyorum; çok ararız biz bu CHP'yi!