İslam’ı Yaşamakta Gizlilik Olmaz!
“El-İslamü Alâniyeh vel-İmanü fil Kalb” şeklinde ifadesini bulan hadis-i şerif, günümüzde iman ve amelle ilgili yapılan tartışmalara son verecek açıklıktadır, yani; “İslam alenîdir, iman ise kalptedir.”
Arapça kökenli “alenî” kelimesi lisanımızda da kullanılır. Açık, seçik olan, saklanmayan, gizlenmeyen, herkesin göreceği, bileceği, duyacağı şekilde cereyan eden, meydanda olan şeylere “alenî” diyoruz.
Meselâ, nikahın alenî olması esastır. Herkes kimin kiminle evli olduğunu bilecek. Onun için düğün yapılır, davet edilir, yemek verilir, davul çalınır ki, insanlar duysun.
Farz ibadetler de böyledir. Çünkü, bir kişinin Müslümanlığı ancak böyle bilinir. Kişi, farz namazını alenen kılacak, farz orucunu alenen tutacak, zekatını alenen verecek, haccına alenen gidecek ve bu yaptıklarını herkes görüp duyacaktır.
***
Bazı insanlar, “peki bu gösteriş değil midir?” diyerek alenî yapılan ibadetlere riya gözüyle bakıyorlar! Hatta, sırf bu yüzden Cuma namazını bile evde kılmak gerektiğini savunanlar var!... Onlara göre ibadet Allah ile kul arasındadır, dolayısıyla kimsenin bunu bilmesi gerekmez, bildirmek gösteriş/riya olur, derler!...
Oysa, farz ibadetlerde riya olmaz. Riya/gösteriş, ancak nafilelerde belki söz konusu olabilir.
Kişi, riya korkusuyla nafile ibadetleri alenen yapmadı, hep gizledi diyelim. Peki, farz ibadetleri de böyle gizliyor olsa, o kişinin Müslüman olduğu nasıl anlaşılacak? Vefat ettiği zaman, insanlar neye göre ona muamele yapacaklar?
İbadet yaparken, farzları yerine getirirken kimse görmediyse, camide cemaatte kimse rastlamadıysa, bu kişinin gasli, kefenlenmesi, cenaze merasimi nasıl olacak? Neye göre cenaze namazı kılınacak?
Elbette kişinin Müslümanlığı alenî olmalıdır. Alenî olmak zorundadır.
Bir Müslüman, göğsünü gere gere camisine gidecektir. Kimseden korkmadan namazını kılacaktır. Hiç saklamadan zekatını verecektir. Kimseden çekinmeden orucunu tutacaktır. Sıkıntıya girmeden haccına gidecektir.
Diğer farzları yerine getirirken de, haramlardan kaçınırken de hep aynı şeyi söyleyecektir: “Ben Müslümanım ve Rabbim böyle istediği için yapıyorum” diyebilecektir!
Müslümanlık budur.
***
Yeni Anayasa tartışmalarında, dini hayatın kamusal düzende kendini gösterip göstermemesi konusunda hala bazı kafalar netleşmiş değil!...
Anayasa’da mevcut laiklik anlayışı ve felsefi yorumu şayet yeni Anayasa’da da aynen korunacak olursa, yine devletin idarî, mülkî, askerî, adlî tüm resmi kurumlarında, sivil kuruluşlarda ve iş yerlerinde bildik sıkıntılar tekrar yaşanmaya devam edecek, dinini yaşamaya çalışan samimi Müslümanlarda tedirginlikler sona ermeyecektir!
Artık, bu kompleksten Türkiye’nin topyekûn kurtulması gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.