“Doların dalgalanmasına bırakıldı bu çağda ölüm”*
Geçtiğimiz günlerde şiiri bıraktığını açıklayan İsmet Özel, Üç Frenk Havası’nda “Başka insanların ölümü en gizli mesleğidir hepimizin” der. Son günlerde yaşananları anlamlandırabilmek için ne zaman yoğunlaşsam dönüp dolaşıp geldiğim yer, hep bu dizeler oldu.
Bugün de başkalarının ölümü bizler için en gizli meslek olma özelliğini sürdürüyor. Suriye’de ölenler için ölüm şekli üzerinden senaryolar üretiliyor. Deyim yerindeyse kimyasal silahla ölmeyene “adam” gözüyle bakılmıyor. Sadece 11 Eylül sonrasında milyonlarca Müslüman katledildi. Hiçbiri için en küçük bir vicdan kırıntısı görülmedi dünyada. Halepçe’de ve Suriye’de katledilen 6300 kişiye gösterilen ihtimam, milyonlarca mazlumdan esirgendi. “Hiçbir kimyasal silah kullanımı cezasız kalmamalı” imiş. Peki kimyasal silah, Müslümanlar tarafından mı icat edildi? Hiroşima ve Nagazaki’yi yerle bir eden bomba, Müslümanlar tarafından mı atıldı? Bu bombayı üretenler ve atanlar hangi bedeli ödedi, hangi cezaya çarptırıldı?
Kimyasal silah kullanımına karşı gösterilen bu orantısız tavırla bir taraftan güçsüz ülkelerin zalim yöneticilerine “Kimyasal silah kullanmamak şartıyla istediğin kadar katliam yapabilirsin!” mesajı verilirken, diğer yandan güçlü ülkelere de “Dünyada kimyasal silah kullanabilecek tek güç benim!” mesajı veriliyor.
Yok birbirimizden farkımız!
Aynı türden mesajlar, dün Beyaz Saray’dan tüm dünyaya servis edilen fotoğrafta da vardı. Afrikalı, hem de Müslüman bir babanın oğlu olması sebebiyle dünyanın tüm “zenci”lerine bir umut olarak pazarlanan Obama, verdiği pozlarla Bush’u bile çoktan geride bıraktı. Bir zamanlar Bill Clinton’un bambaşka pozlar verdiği oval ofiste bu kez Obama boy gösteriyor. Aslında Clinton’un verdiği poz da Obama’nın verdiği poz da aynı. İkisi de insana ve insanlığa karşı aynı pornografik yaklaşımın bir yansıması. Bu pozlarla Obama’nın şahsında Amerika hukuk, kanun, nizam, adalet, barış ve insan hakları gibi hiçbir kutsal tanımadığını ve nezaket, zarafet ve insanlık yoksunu bir kibrin temsilcisi olduğunu ilan ve kabul etmiş oluyor.
Dün basına yansıyan bir diğer olay da Saadet Partisi YİK Başkanı Oğuzhan Asitürk’ün 8. Uluslararası Müslüman Gençler Kültürel İşbirliği Toplantısı’nın 2. gününde yaptığı konuşma oldu. Asiltürk'ün söyledikleri tartışılabilir ancak hal-i pür melalimizi gözler önüne seren şu sözleri de yabana atılmamalı diye düşünüyorum: “Allah size bir peygamber gönderecek, onun aracılığıyla bir de kitap gönderecek ve böyle yaşamalısınız, diyecek. Siz de gidip gayrimüslimlerin kendi aralarında oluşturduğu düzene güveneceksiniz.” Maalesef günümüzde Müslümanların kafa karşıklığı o kadar yüksek seviyelerde seyrediyor ki, kendi problemlerimizi çözmek için o problemleri başımıza saranlardan yardım istemek zorunda kalıyoruz. “Denize düşen yılana sarılır” misali evimizde çıkan kavgayı bertaraf etmek için o kavgayı çıkaran kimseden yardım ve medet umuyoruz. Daha da kötüsü denize düştüğümüzü bile kabul etmiyor ve “Yılan’a sarılmayın!” diye uyaranları da “Zalime destek oluyor, zalimi destekliyor!” diye hainlik, gafillik ve hatta kafirlikle itham ediyoruz.
Ne dersiniz, bu durum başımıza gelenlerin tümünden daha korkunç değil mi?
Eygi’nin önceki günkü yazısında belirttiği gibi “Kurtuluş , tek bir ümmet olmakta!”
*İsmet Özel
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.