Helâl ve tayyip bir nesil için…
“Dualarımız niçin kabul olmuyor?”, “İbadetlerimizden neden lezzet alamıyoruz?”, “Ahlâk anarşizminin tırmanma sebebi nedir?” gibi soruların cevapları etrafında saatlerce, günlerce tartışmalar yapabiliriz. Önünde sonunda, ‘doğru cevaplar’ı arayanlar için tüm yollar daima iki merkeze çıkacaktır: Kalp ve mide.
Kalp ve mide ihmale gelmez iki hassas merkez; buna şüphe yok. İnsanın en ‘önemli’, en ‘devamlı’ ve en ‘sürekli’ vazifelerinin olduğu iki ‘mihrak noktası’ kalp ve mide. Bu iki ‘merkez’le ilgili istikrarlı ve istikametli bir ‘hayat tarzı’ inşâ etmek veya etmemek ise beşerin en çetin imtihanı. Bu imtihanın seyri baştaki soruların da sorulma cesaretini ve cevap alma ihtimalini belirliyor aslında.
Midenin sıhhat ve selameti için ‘sağlıklı beslenme’ gerekli olsa da yeterli değil: Midenin diğer önemli merkez olan kalbi etkileme kapasitesinden dolayı bu ‘sağlıklı’ kaydının ‘helâl’ şartıyla tamamlanması gerekiyor hem ‘helâl’ hem de ‘tayyip’ bir hayat ve ‘tayyip’ bir nesil için…
Bu konudaki şuurun gelişmesine paralel olarak ‘helâl sertifikalı’ ürün ihtiyacı ve arayışı her geçen gün çoğalıyor. ‘Bilinçli tüketiciler’in dik duruşu, ‘inatçı üreticileri’ hizaya getiriyor ama yeterli değil.
Bu konunun önemini hâlâ idrak edemeyen yahut bildiği halde kulağının üstüne yatan ölçü-usul fukarası mütedeyyinler olduğu gibi, üretimine göre fetva ısmarlayıp Müslümanlara haram yedirten firmalar da çokça mevcut maalesef!
Garâbete bakar mısınız: Adam o eylem bu eylem geziyor, siyasi ve popüler konularda mangalda kül bırakmıyor, sıra helâl gıdaya, ibadete, tayyip rızka gelince oralı bile olmuyor. ‘Spastik İslamcı’ tavrı bu!
Bir başka garâbet de şurada: Bazı sözde mütedeyyin işadamları ‘ekonomik’ olduğu için kullanmak ‘zorunda’ olduğu haram kökenli maddeleri ürünlerinde kullanmak için adrese teslim fetvalar alıyor! “Niçin helâl sertifikan yok?” dendiğinde de “Bana güvenmiyor musun? Hakaret mi ediyorsun?” diye üste çıkıp iyi niyetli mü’minlere haram yedirtiyorlar! Bu da parayla cenneti satın alacağını düşünen ahmak patron tavrı!
Bu hassas ve geniş konuyu bugün buraya taşımamın sebebi ise ilki 2010 senesinde düzenlenen 4. Helâl ve Tayyib Ürünler Fuarı’nın yarın başlayacak olması. GİMDES tarafından tertip edilen ve 5-8 Eylül tarihlerinde açık olacak Helâl Expo Fuarı’na ürünlerine helâl sertifika alan firmalarla birlikte konunun yerli-yabancı ilgilileri ve uzmanları katılıyor. Fuarın yanı sıra 7-8 Eylül’de de helâl gıdayla ilgili uluslar arası bir konferans gerçekleştirilecek. Her yıl katılmaya çalıştığım bu fuar ve konferanslardan çok istifade ettim ancak katılımın beklediğimden düşük olması beni ziyadesiyle üzdü. Ümit ederiz bu sene fuar ve konferans hak ettiği ilgiyi görür.
“TENEKE ÇALMAYAN BİR NESİL”
Geçen hafta Başbakan Erdoğan “Biz teneke çalan bir gençlik aramıyoruz. Biz okuyacak, düşünecek ve Türkiye’nin istikbaline taş koyacak, duvarlarımızı örecek bir gençlik arıyoruz” dedi. Böyle bir gençlik için öncelikli ve olmazsa olmaz şart ‘Helâl ve Tayyip Rızık’ şuuru ve terbiyesidir. Bu bilinen ama hakkıyla idrak edilip üzerine düşülmeyen mevzû ülke gençliğinin istikbaliyle doğrudan ilgilidir. Son zamanlardaki özellikle Tarım ve Sağlık Bakanlıklarının ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın konuya hassasiyet göstermeleri hayra alâmet ama kâfi değil. ‘Helâl sertifikalama’ meselesindeki yıpratıcı ve moral bozucu tatsız rekabet veya karalama çalışmaları ise konunun hayatiyetinin anlaşılmadığının işareti. Daha açık konuşayım: TSE’nin helâl sertifika vermeye başlamasına sevinmemek elde değil ama yıllardır elde edilen bazı tecrübeleri ve dünyadaki uygulamaları bir kenara bırakıp bir kurumun sertifika vermediği bir ürüne belge vermek ancak güvensizliğe sebep olur. Sivil ve resmi kurumların saçma bir rekabet ve söz yarışına girmeleri bugün en son istediğimiz durum. Bu konuda acilen akl-ı selimle ve yeni nesillerin selameti için ittifakla hareket edilmesi gerekiyor. Helâl gıda meselesine çalışırken harama girmeyelim lütfen!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.