Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Semeleştirilmiş Bir Milletten Uyanacak Bir Millete

Semeleştirilmiş Bir Milletten Uyanacak Bir Millete

Hiç inkılapların yapıldığı tarihlere dikkat ettik mi?

O tarihlerde devlet ve millet olarak ne haldeydik hiç üzerinde durduk mu?
Yalan söyleyen resmi tarihçiler, bu yıllarla ilgili milletin ne halde olduğunu hiç yazdı mı?
Bu senelerde devlet kesesinden roman yazanlar, Türkiye’nin ve halkın halini hiç dile getirdi mi?
Şimdi tarihe çok kısa ve nokta atışlarıyla bir seyahat edelim.
*
Yaklaşık iki yüz yıldır, Müslüman bir millet bitirilmek üzere İngiliz mayalı, İsrail figüranlı oyunlar oynanmış ve Osmanlı devleti yavaş yavaş budanmaya başlanmıştı.
Devletin ve milletin belden yediği darbenin en büyüğü ise Cennet Mekân II. Abdülhamid Han’ın tahttan indirilişiydi.
Belden aşağısı tutmayan bir devlet ve milletin, belden üst yanı sağlam gözükse de ciddi yaralar alarak, devlet ve millet bitkisel hayata sokulmuştu.
Ardından Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı, bağlantılı olarak İstiklal Savaşı gelmişti.
Osmanlı Devleti bitirilmiş, millet yorulmuş, Anadolu’daki tabiriyle, “halk semeleştirilmişti.”
*
Yeni devlet kurulmuştu. Yeni devletin ilk icraatı, Osmanlı Devletini kuranları ve altı yüzyıl dünyaya hükmedenleri, hizmetçileriyle birlikte aç ve sefil şekilde gurbet ellere sürgün etmek olmuştu.
Hem de ne sürgün. Yıllarca Osmanlı Devleti’ni diş bileyenlerin kucağına sürülmüşlerdi. Darbe üstüne darbe yemişlerdi.
Ardından sanki her şeyimiz yerli yerindeymiş gibi inkılaplar gelmişti. Bin yıllık bir kültür ve tarih, harf devrimine uğramış ve millet bir gecede ümmi bırakılmıştı.
Milletin üstüne giyecek urbası yokken, kıyafet devrimi yapılmış, İstiklal Savaşı’nın manevi dinamikleri, kıyafet devrimiyle İstiklal Mahkemelerinde şehit edilmişti.
Savaş cephelerinde okunan “Salalar, Ezanlar, Kur’anlar,” savaş bittikten sonra yasaklanmıştı.
*
Asırlarca bu milleti ayakta tutan inanç değerlerimiz değil miydi?
Sala’sız, Ezan’sız ve Kur’an’sız kalan bir toplum olarak, bunlar olmadan nasıl huzur, güven ve istikrara kavuşurduk? Kavuşamadık tabi. Olmadı. Olamazdı da.
Hangi millet olursa olsun, inanç değerleri elinden alındıktan sonra o halkta; “dirlik ve birlik mi” kalır? Elbet kalmazdı. Kalmadı da.
Aç bir millet, yorgun bir millet; dayanışmaya ve kaynaşmaya en çok ihtiyaç duyulan bir zamanda, inkılaplara kurban edilerek, halkı birbirine bağlayan değerler mahvedilmişti.
*
Bugün gelinen noktada nihayet 80 yıl içerisinde en uzun süreli şekilde bir iktidar devletimiz ile milletimizi barıştırdı.
Bu kaynaşmaya karşı çıkan ve iktidarla kavgalı olan nesillere ve kesimlere bakıldığında görülen fotoğrafta kimlerin yer aldığı işte ortada.
Son on yılda elde ettiğimiz; “dirliğimize, birliğimize ve bizi biz yapan değerlerimize,” bu sefer de sahip çıkamazsak, hem Allah’ın, hem meleklerin hem de Müslüman insanları bedduasından kurtulamayız.   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Hüseyin Öztürk Arşivi