Obama planını neden erteledi? ‘Sarin gazı’nı İngilizler mi verdi?
Suriye’ye müdahale konusunda, İngiltere parlamentosunun kararı, Almanya’nın katılmayacağını açıklaması Başkan Obama’nın müdahale planını ertelemesinde etkili oldu. Müttefiklerinden aradığı desteği bulamadığı için Başkan Obama, bütün beklentilerin aksine, Kongre’nin onayını talep etme ihtiyacı duydu. Hiç şüphesiz; Suriye’deki direnişçileri ve Türkiye başta olmak üzere “Suriye Halkı’nın Dostları” ülkeleri bu gelişmeler üzerken, Şam yönetimini ve hâmisi durumundaki İran, Rusya ve Çin’i memnun etmiştir.
“Obama topu Kongre’ye attı” başlığı altında dünya başkentlerinde Suriye’ye müdahalenin artısı eksisi konuşulurken şimdilerde ise “Sarin Gazı” tartışmaları gündeme geldi.
“Suriye’ye olası bir müdahalenin sebebi gösterilen ‘sarin gazı’ kim tarafından ne zaman geliştirildi, ne zaman ve kimler tarafından nerelerde kullanıldı ve etkileri nelerdir” sorularına cevap aranıyor.
Ayrıca Suriye’nin “sarin gazı”nı nerden elde ettiği, İngilizlerden satın alındığı iddialarının doğru olup olmadığı da tartışılıyor.
“SARİN GAZI” İNGİLİZLERDEN Mİ
ELDE EDİLDİ?
Her geçen gün yalnızlaşan ve müttefik olarak güvenirliği tartışılan İngiltere şimdi bu tartışmaların daha da ötesinde “sarin gazı”nı Suriye’ye verdiği iddialarıyla bir kere daha sarsıldı.
Şam yönetiminin kendi halkına yönelik gerçekleştirdiği “kimyasal kıyım”ın ayrıntıları araştırılırken “Suriye sarin gazını nasıl elde etti?” en çok sorulan soru oldu.
Son bulgular üzerine Suriye’nin bu gazları ve bazı değişik kimyasal silahların üretimindeki zehirli gazları İngiltere’den elde ettiği iddiaları dünya başkentlerinde bomba etkisi yaptı.
Siyasi arenada ve dünya basınında çok boyutlu tartışmalara sebep olan bu iddialar üzerine, iktidar partisinden “Hükümet kimyasal silah yapımında kullanılabilecek maddelerin ihracatına izin vermekle en iyi ihtimalle dikkatsiz, en kötü ihtimalle ise ihmalkâr davranmıştır” şeklindeki muğlak açıklamaya karşı İskoçya Ulusal Partisi milletvekili Angus Robertson’ın “İngiltere’nin yaptığı tamamen ikiyüzlülük... Kamuoyu önünde kimyasal silahlara tepki gösteriyor, diğer yandan bu silahların yapımında kullanılacak maddelerin satışını onaylıyor. Konuyu en kısa sürede İngiliz Parlamentosu’nun gündemine taşıyacağım” şeklindeki konuşması bu iddiaları doğrular nitelikte.
Ayrıca İskoçya’da yayımlanan Sunday Mail gazetesinin, 2 Eylül 2013 baskısında, Ocak 2012’de imzalanan anlaşmayla Suriye’ye potasyum florür ve sodyum florür ihracatına izin verildiğini yazması tartışmaları alevlendirdi.
KARARSIZ OBAMA VE
AVRUPA’NIN İKİYÜZLÜLÜĞÜ
Suriye’de hükümet güçlerinin 21 Ağustos’ta düzenlediği saldırılarda, “sarin gazı”nı kullandığı kesinlik kazandı. Eldeki tüm bilgiler bunu teyit etmektedir.
Uzmanların “sarin gazı” ile ilgili verdikleri bilgilerin özetinde, insanı okurken ürperten bilgiler var. “Sinir gazları öldürücü kimyasallar, siyanür gibi güçlü zehirlerden çok daha öldürücü. Sarin gazına maruz kalanlarda, bir dizi belirti görülebiliyor. Bu belirtiler arasında, burun ve salya akıntısı, gözlerde acı veren sulanma ve görüşte bozukluk, mide bulantısı, kusma, ishal ve kasılma bulunuyor. Bazı aşırı vakalarda, kasılmalar ve nefes alınmamasını ölümler izliyor.”
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından yayınlanan raporda ayrıca Suriye nüfusunun üçte birinin evlerinden olduğu ve komşu ülkelerdeki mültecilerin sayısı artarken 4,3 milyon kişinin de ülke içinde yerinden edildiğinin altı çiziliyor.
Ayrıca BM Mülteciler Yüksek Komiserliği açıklamasında açık bir müdahale olmaz ise bu mülteci akınının artarak devam edeceği bildiriliyor.
Bütün bu olumsuz tablo karşısında müdahalenin farklı sebepler gösterilerek ertelenmesi veya olası müdahalenin sınırlı olacağı yönünde garantiler verilmesi hiç şüphesiz diktatör Esad’ı yüreklendiriyor.
Obama’nın -askeri operasyona Kongre’den özel bir yetki almadan karar verme otoritesine sahip olduğu halde- Kongre’ye gitmesinde, İngiltere Parlamentosu’nun operasyona katılmama kararı ile Almanya’nın tavrının etkili olduğu bir gerçek.
İşin doğrusu şu: Obama’nın kararsızlığı ile Avrupa ülkelerinin ikiyüzlülüğü yüzünden diktatör Beşşar Esad kan dökmeye devam ediyor. Aslında bu gelişmeler, egemen güçlerin başarısızlığı olsa da işin gerçeği şudur: Batılılara göre Suriye’deki iç savaşta 100 binden fazla sivilin hayatını kaybetmesi ve ülkenin yakılıp yıkılması kendileri açısından müdahaleyi gerektirecek bir sebep olarak görülmüyor.
Çünkü ölen de öldüren de Müslüman. Yıkılıp yakılan Hıristiyan olmadığı gibi bir Yahudi ülkesi de değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.