İslâm dünyasının gençleri İstanbul’da...
İslâm dünyası, taneleri dağılmış ama toparlanmaya çalışan bir tespihe benziyor. Binbir türlü entrika ve fitnelerle onlarca parçaya ayrılmış, siyasî manevralarla bu ayrışması derinleştirilmiş bu ‘bütün’, son yıllarda ‘diriliş’ emâreleri göstermeye başladı. Hasta hâlâ komada ama uyanma sinyalleri veriyor. Bunun için cevherindeki kuvvetinin farkına varması, bünyesindeki zararlı ifrazattan kurtulması ve dıştan gelebilecek taarruzlara karşı çok metin koruma kalkanlarına kavuşması gerek.
İslâm dünyasının diriliş ve direniş hamlelerine karşı geliştirilen ‘derin’ ve ‘stratejik’ karşı hamleler ise doğrudan İslâm dünyasının en etkin nüfus dilimini oluşturan gençlerine yönelik. Dünya sistemi ve hegomonik aktörler asimilasyona râzı olmayan genç kültür temsilcilerini ya terörize etmek ve dışlamak yahut yozlaştırmak ve devre dışı bırakmak için sinsî ve karanlık tuzaklar kuruyorlar.
Bu tuzaklara karşı savunmacı bir refleks göstermek ise tuzağın bir diğer ayağı! Daima kendisini ‘alt bir kültür’ sınıfından gören, bir tür ‘kölelik kültürü’nü hazmetmiş, benimsemiş, özümsemiş; özgüvenden mahrum bir nesil, esasında kör, sağır ve dilsiz, asıl önemlisi de düşüncesiz bir nesildir. Sadece hayatiyetini devam ettirmek için ihtiyar dışı hareketler sergiler. Savunma değildir yaptıkları, çırpındıkça zaten düşülen bataklığa daha da saplanmaktır. Bu durumdaki birisi kendisini de sorgulayamaz, özeleştiri yapamaz, binnetice bir arpa boyu müspet bir ilerleme kaydedemez.
Derin bir nefes alıp büyük resme bakarak bir düşünelim. İslâm dünyasının fotoğrafı bugüne kadar maalesef bu idi. Bize “Şimdi bir şeyler değişmeye başlıyor” dedirten sebep ise yukarda dikkat çekilen hassas ve anakronik durumun farkına varılıp yeni stratejiler geliştirilmeye başlanması elbette.
İslâm dünyasının gençliği elindeki değerlerin esasında iyi bilindiği ve hazmedildiği takdirde ne kadar sağlıklı toplumlar ve hârika sonuçlar doğuracağını fark etmeye başladı. Bunun fark edilmesi için somut örneklerin ortaya çıkması, yeniden bir medeniyet sıçramasının olabileceği ümidini yeşertecek örneklerin yetişmesi gerekiyordu ve oldu…
Farklı metotlar denendi; kurbanlar da verildi ama sonunda aranan panzehir bulunmakla kalmadı, aslında zehri enjekte eden aktörlerin de bu ilaca ihtiyacı olduğu ve doğru metotlarla takdim edilirse kültür sınıfı farkını dikkate almadan, refah seviyesini tamamen göz ardı ederek karşı tarafın da bu potada erimeye çoktan hazır olduğu görüldü. Bu kanaati teyid etmek için Rusya’dan ABD’ye kadar, 11 Eylül gibi bir travma yaşanmasına rağmen, hâlen Müslümanlaşma oranlarına bakmak yeterli.
İşte bu noktada, iç dünyada sorgulamacı ve özeleştiriye meyyal, dış dünyada aksiyoner hatta proaktif hamleler bir süredir İslâm dünyasından münferit ve cılız da olsa gelmeye başladı. Anlaşılan İslâm dünyasının aklıselim sahibi bir kısım fertleri hâtıralarla övünüp hayallerle avunma vaktinin geçtiğini, muhteşem hâtıralara lâyık, doğru icraatlar yaparak tüm dünya sâkinlerinin hayallerine ilham kaynağı olunabileceğini anladılar.
Bu gayeyle son yıllarda İslâm dünyasının birlik ve dirilişi adına pek çok inisiyatif tesis edildi. Doğrudan kana karışan, bünyeye kuvvet veren faaliyetler yaptığı için bu inisiyatiflerin en önemlilerinden birisi 2005’te kurulan; Necmi Sadıkoğlu başkanlığındaki, Türkiye temsilciliğini Ali Kurt’un yaptığı İslâm Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB). İDSB, İslâm dünyası sivil toplum kuruluşları arasında sürdürülebilir bir gelişim sağlamak amacıyla 31 Aralık 2005 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile İstanbul'da kuruldu. Birliğin, şu an 33 ülkeden 130 üyesi bulunuyor.
İDSB Kültür ve Eğitim Komisyonu, 25 ülkeden 50 genci Ağustos ayında İstanbul’da topluyor. Birlik yetkililerinin yaptığı açıklamaya göre 15-25 Ağustos 2008 tarihleri arasında gerçekleştirilecek “İDSB Yaz Gençlik Kampı”, farklı ülkelerden gençler arasında birlik beraberlik bilincinin kuvvetlendirilmesi ve üye kuruluşlara bağlı bu gençler arasında kültürel dayanışma ve kaynaşmanın sağlanması amacıyla yapılıyor. Proje ile programa katılacak olan gençlerin kendi ülkelerinde sivil toplum hayatında daha bilinçli ve etkin rol üstlenmeleri ve ülkeler arası sağlanacak bu güçlü iletişimle sivil toplum dayanışmasının geliştirilmesi hedefleniyor. Projenin motor gücünü oluşturan İDSB sekretaryasından Erdoğan Kara ve Berkant öztaş, projeye İslâm dünyasından çok büyük bir ilginin olduğunu, gelecek yıllarda yüzlerce, binlerce gencin bu coğrafyadaki bu tür hareketleriyle tarihi bir tanışma ve kaynaşma ivmesi yakalanabileceğini, bunun İDSB’nin aksiyon dönemi faaliyetlerinin en önemlisi olduğunu ifade ettiler.
İşte bu en doğru adım. Şimdi ne mi yapılmalı? Bu adımları sık ve kuvvetli bir şekilde artırmalı ve duâ edilmeli, samimiyetle ve ihlâsla: “Ve sebbit akdâmenâ!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.