Demokratikleşme Paketi: Türkiye değişecek, değişmek zorunda
TÜMSİAD Fuar Açılışı’nda konuşan Başbakan Erdoğan, gezi olaylarının ardındaki şer odaklarından, 90 yıllık CHP’den, derin solun ve derin sağın sütleri bozuk yazar takımından bahsediyordu.
O anlarda, gözümün önünden son on yıllık süreç geçti…
Düşüncelerimin fonundaki Başbakan Erdoğan sesi, “Tek başına da kalsak mazlumdan yana olacağız!” diyordu…
“Tek başına…”
Recep Tayyip Erdoğan’la ne zorlu yıllar…
Darbe iddianamelerinin ortaya koyduğu gerçek; zamanın dediği dedik çaldığı düdük adamları yönetime el koymaya karar vermişlerdi, Erdoğan da olan bitenden haberdardı.
Karşınızdakilerin ne denli acımasız olduğunu gösteren çok sayıda misal var; memleket batmış, ülke bölünmüş, zerre umurunda olmayacak birileri sizi yok etmek üzere teşebbüse geçmiş.
Bu arada, etrafınızda da bir dolu “tezgah” unsuru; “Sayın Başbakan” diyorlar; “Bu iş ciddi, Yahudi lobisi de size karşı ayakta, iyisi mi efendim…”
Erdoğan’ı korkutmak, iradesini kırmak için neler yapıldığını çok iyi biliriz!..
•
Küresel soğuk ve hatta sıcak savaşların, küresel ekonomik krizlerin, darbe girişimlerinin, yüksek yargı mensuplarını kurumlarında katletmeye kadar varan tezgâhların, dış desteği tavan yapan PKK terör örgütünün hükümeti yıkma hedefli saldırılarının, ne düzmece belgelerle açıldığı ortaya çıkan yok etme davasının, binlerce sıkıntının ortasında çoğu zaman “tek başına” bir Recep Tayyip Erdoğan.
•
Ailesi bir yana; Erdoğan bu süreçte neredeyse tek başınaydı.
Evet, neredeyse tek başına; etrafında saf tutan, saf tutuyormuş gibi görünen kişi ve grupların “menfaat” hesapları vardı, Erdoğan’la ortak çalışmaları çoğu zaman “ülke menfaatlerine” değil, “grup menfaatlerine” odaklanmıştı.
Kırk gün sırtında taşıdıklarını indirdiği gün hedef adam haline geldi Erdoğan.
Gezi olayları sırasında gördük…
Ne saldırılara uğradı, üstü açık, üstü örtülü suçlamalar ve hatta “muhafazakar” cenahtan, hatta ve hatta parti kuruluşunda diyalog halinde olduğu “kesimlerden” ne salvolar geldi; “Artık istifa et, yeter artık!” noktasına varan.
•
Memleket böyle; her birşey “kişi ve grup çıkarlarına” kurgulu; iyi-kötü, doğru yanlış, helal-kerih, haram mubah, her kavrama çıkara göre bir kıvam veriliyor.
Laikçisi de böyle liberali de böyle faşisti de…
Beş yıl kadar önce Erdoğan tarafından el üstünde tutulan liberal, eskisi kadar ilgi görmez duruma düştüğünde hemen tavır aldı.
Laikçi-Faşist kadrolar, uzun yıllar işbirliği yaptıkları PKK terör örgütünün tükenme noktasına gelmesinden rahatsız oldu, hortumlarının kesilmesinden, gücün ellerinin arasından kayıp gitmesinden, esnaf, köylü çocuklarının bir yerlere gelmesinden…
•
Erdoğan’ın gerçekten güven duyabileceği kaç adam vardır bilemem ama sayılarının fazla olmadığına eminim!..
Gezi olaylarının o en hareketli ilk günlerini hatırlayın; öyle bir tablo çıktı ki ortaya, Erdoğan bir tarafta yapayalnız tezgahı bozmaya uğraşıyor, öbür tarafta bir dolu zat, hesap-kitap peşinde; “Duruma göre hareket!” mevzuu!..
YİNE RİSKLER!
Başbakan Erdoğan, memleketin kronikleşmiş meselelerinden kurtulabilmesi için hazırlanan çok geniş bir paket üzerinde çalışıyor bugünlerde…
Çok sıkıntılı bir paket; Erdoğan yine çok büyük riskler alıyor.
Paketteki her unsur, bir veya birkaç etkili grubun tepkisini alacaktır, ezberlerini tekrarlayan çevreler, Erdoğan’ı fena halde yıpratmaya çalışacaktır.
Siyasetlerini PKK’ya yaslayan sağ ve sol Kemalistler, Kürtçü ve Türkçü faşistler, kimi muhafazakarlar (vs) hep birlikte saldıracaktır…
•
Bütün bunlar olacaktır da, Türkiye yerinde sayamaz!..
Birileri varlıklarını sürdürebilmek için Sünni-Alevi, Laik-Antilaik, Türk-Kürt, Çoğunluk-Azınlık tartışmalarının devam etmesini ister.
Normalleşme millet için çok iyidir, güç odaklarına ise zarar verir.
Önümüzde çok zorlu bir süreç var; PKK ve diğer derin sol terör odakları, Ergenekoncular, Yerli Baas partisi, sözde sivil toplum örgütleri, memleketteki ‘Ulusalcı” görünümlü “Soros” çocukları ellerinden gelen her türlü pisliği yapmaktadır ve yapacaktır.
Dikkatli olalım!..