Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Sessiz Adalet

Sessiz Adalet

28 Şubat’ın kara günlerinde iktidarı devirmeye yönelik 103 kişi hakkında açılan dava Ankara 13. Ağır Ceza mahkemesinde görülürken Türkiye yargısı ilginç sahnelere konuk oluyor. Mahkeme 11. duruşmasına geldiği halde salonu dolduran zanlıların laubali duruşları halkın iradesine karşı takındıkları yasa dışı tavırların bir benzeri sayılıyor.

Sanki yargılananlar onlar değilmiş gibi, sanki darbeyi yapmaya kalkışanlar kürsüdeki hakim ve savcılarmış gibi umurlarında değil…
Aslında sükuneti sağlamak mahkeme başkanının görevi.
Söz dinlemeyenlere başkanın değişik yaptırımlar uygulamak gibi yetkileri vardır.
Daha da olmazsa duruşmadan çıkarır.
Başkan ne düşünüyorsa, sonunda üye hakim Süleyman Köksaldı giriyor devreye.
“Lütfen sessiz olalım. Böyle disiplinsizlik oluyor.(…) Türk ordusuna mensup aklı başında insanlarsınız. Biz size mümkün olduğunca insanca yaklaşmaya çalışıyoruz.”
Hakim Köksaldı 28 Şubat’ın aktörlerine tam da yakışanı söylemiş.
“Böyle disiplinsizlik oluyor.”
Akıllı(!) ama disiplinsiz dediğin öyle olur. Öyledir ki, provoke ettikleri Kudüs Gecesi nedeniyle halkın tanklarını halkın üzerine sürerek 28 Şubat yağmalamasını başlattılar.
Diğer yandan 28 Şubat’ın medya ayağı da var.
Star Televizyonunun spikeri Işın Gürel, etrafına topladığı halkı tahrik ettiği için yüzüne indirilen bir tokadın yankıları Menemen gibi acı ve ürkütücü sesler getiriyordu.
5.2.1997 tarihli makalesinde Çetin Altan öyle başlık atmıştı:
“Sincan’ın uzaktan çağrıştırdığı Menemen.”
Diğer köşede Oktay Ekşi, “senin başına gelen türden hayvanca saldırı 1958 yılında genç bir gazeteci iken benim de başımdan geçti” şeklinde Işın Gürel’e destek çağrısında bulunuyordu. 
3.2.1997 tarihli yazısında Fatih Altaylı: “Sincan Belediye Başkanlığı makamını işgal eden ‘Türkiye Cumhuriyeti düşmanının’ düzenlediği toplantıyı gördünüz herhalde.”
Neden oluyordu bütün bunlar?
Çünkü o gece Sincan halkı Filistin’de girişilen insanlık dışı İsrail terörünü lanetlemek için Sincan’ın tam da ortasında kurulan bir çadırda sahne almıştı.
O gece insanlığa bir mesaj veriliyordu: İsrail terörünü durdurun.
Aksine, bu çağrıda bulunanların üzerlerine tanklar yürütüldü.
Buna da erbabı Çevik Bir, “demokrasiye balans ayarı” dedi ve çıktı…
O gecenin diğer ayağı tabi ki yargı ile emniyetti.
Televizyonlar arka arkaya geceyi sabote edince pusuda hazır bekleyen Devlet Güvenlik savcısı giriyor devreye. Bir avuç terörle başa çıkamayanlar o gecenin en korkulu sahnelerini kendi halkına kuruyorlar. Anında tutuklamalar, anında işkenceler…
“Cumhuriyet elden gitti, şeriat hortladı.”
Sonuçta baklayı çıkarıyorlar ağızlarından.
Çetin Altan, aynı tarihli yazısının sonucunu bağlıyor: “Vakit geçirmeden DYP’nin koalisyondan ayrılması en sağlıklı çözüm görülüyor şu sırada.”
Tankları yürüttün, medya çığırtkanlığını ayyuka çıkarttın, “ordu göreve” pankartlarını açtırdın… Geriye tek bir şey kalıyor, iktidarı alaşağı ederek hazineyi yağmalamak, koltukları kapmak. Öyle oldu nitekim, yağmalanan hazinenin yanında yargının karşısına bir talkım rejimsel dokunulmazlığı olanlar çıkıyordu. Sincan’a dokun onlara dokunma!
YÖK Başkanı Teziç sahnede: “Van YY Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın’a dokunmak, cumhuriyete dokunmak demektir.” 
Hadi diyelim bir devir öyle geçti, cumhuriyet dediler rejim zırhlarını giyerek yağmaladılar, yaptılar ettiler. Ama şimdi bıçak kemiğe dayandı sayılır.
Miadı dolmuş sloganlar da para pul etmeyecek. Medyası ile sermayesi ile ağası ile paşası ile bu millete hesap verecekler hesap…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi