Katliama devam
Amerika Rusya ile Esed rejiminin elindeki kimyasal silahların uluslararası denetime alınması üzerine bir ittifak yaptı. Arkasından Birleşmiş Milletler Suriye’de kimyasal silah kullanıldığının kesin olduğunu açıkladı. Bu olanlar savaşın devam etmesi üzerine kurulmuş fâsit bir dengenin varlığını fâş ediyor. Kimsenin savaşı bitirmeye niyeti yok..
Esed’e stratejik ve taktik hamleler öğreten Rusya ve İran kimyasal silahların kullanıldığını ve BM’den çıkacak sonucun bunu teyit edeceğini gayet iyi biliyorlardı. Dünya karşısında antiemperyalist söyleme yaslanarak geliştirdikleri argümanların ahlâkî gücünü ve Esed’i korumaları gerekiyordu.
Buna mukabil ABD ise söylem üstünlüğünü insan hakları ve savaş hukuku gibi sözde uygar dünyanın değerleri üzerine kurmuş durumda. Bu değerlere göre kimyasal silahların kullanılmasını kırmızı çizgi ilan etmişti.
“Kimyasal uzlaşma” olmasaydı eğer, BM’nin açıkladığı sonuç Esed rejimini destekleyen Rusya ve İran’ın antiemperyalist iddialarının içini boşaltacaktı. Çünkü Baas rejimi kimyasalı kendi halkına karşı; silahsız sivillere, çocuk, yaşlı ve kadınlara karşı kullanmıştı. Bu silahların varlığını meşrulaştırdığı İsrail düşmanına karşı değil.
BM’nin açıkladığı sonuç, askerî müdahalede bulunmamak amacıyla sadece kimyasal silah kullanımını kırmızı çizgi ilan eden ABD’nin karizmasını da çizecekti. “Kimyasal uzlaşma” aslında iki tarafı da bu zor durumdan kurtaran ve statükonun devamını sağlayan bir ara formül oldu.
Bu ara formülle günde ortalama 75 ile 150 arasında insanın hayatını kaybetmesinin fazla bir problem teşkil etmediği söylenmiştir. Önemli olan ABD’nin yanlışlıkla kırmızı çizgi ilan ettiği kimyasal silah kullanılmasına dair sözünden dönmesini meşrulaştırmak ve böylece imajı kurtarmaktır. Konvansiyonel silahlarla kimyasal silahlardan daha fazla katliam yapılabilir, şehirler yerle bir edilebilir...
Kimyasal silahları teslim edeceğini açıklayan Esed rejimi muhtaç olduğu zamanı kazanmıştır. Gerektiğinde yapılan anlaşmadaki boşluklara dayanarak kedinin fareyle oynadığı gibi bütün dünya kamuoyuyla oynayabilecektir de.
Meselâ Esed rejimi Türkiye’nin sınır ihlali sebebiyle düşürdüğü helikopteri bahane göstererek kendisine yönelik bir saldırının olduğunu söyleyebilecek, bu silahların denetimini erteleyebilecektir. Bu arada da katliamlarına son hızla devam edebilecektir.
Global ve bölge güçleri istedikleri türden bir rejim kuracaklarını garanti edene kadar savaşı bitirmeyeceklerdir. Savaşın ömrünün uzun olması da başta Suriye olmak üzere bölgemiz için telafisi mümkün olmayan yıkıcı sonuçlar doğuracaktır.
Bazen insan ortadaki realiteye, güçler arasındaki dengelere bakarak gidişatın sonucunu kestirebilse de neticeyi değiştiremiyebilir. Hz. Yakup’un (as) kendi çocuklarının öz kardeşleri Hz. Yusuf’a (as) tuzak kurduklarını, onu öldürmeye yelteneceklerini bir peygamber ferasetiyle sezebilmiş ama aile içi dengeler sebebiyle bunun önüne geçememişti. Gidişatın yönünü tahmin edebilmek önemliyse de buna engel olabilmek her zaman mümkün olamayabiliyor işte.
Şimdiden İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkmış görüntüsünde bir ülke var ortada. Nihayetinde Suriye bizim olmayacaksa, 50 sene belini doğrultamayacak yıkılmış bir ülke olsun diyorlar. Ülkenin İslâmcıların eline geçme ihtimaline karşı da kimyasal silahlardan arındırılmasını ve İsrail’in güvenliğinin mümkün mertebede sağlanmasını istiyorlar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.