Bizim Derdimiz İslam
Çoktandır yorumlarla ilgili yazı yazmadım. Son günlerde herkes gibi ben de dertliyim, kederliyim. Ümmetin içler acısı vaziyeti bana çok acı ve ızdırap veriyor. Haliyle bu durum sabır ve tahammülümüzü de bazen zayıflatıyor. İşte böyle bir durumda bir önceki yazımıza yapılan bazı yorumlar bizi acı acı inletti: “Biz ne dertteyiz, siz neler iddiasında…”
“vatandaş42” rümuzlu kardeşimiz soruyor: “yazar efendi ne zaman islam devleti oldukta sizde islam devletini savunuyorsunuz anlıyamadım yoksa akp kemalist laik sistemi kaldırdı da artık islam hukukumu uygulanıyor türkiyede.Sizin canla başla devleti hükümeti savundugunuzu görünce aklıma geldi.hükümete devlete yapılan saldırılar size göre islama ve müslümanlara yapılmış mı sayılır.”
Ben yazılarımda İslam diyorum, ümmet diyorum, İslam devleti diyorum, hak ile batılın mücadelesi ve cihat diyorum, ahlak ve maneviyat diyorum, nefis tezkiyesi, kalp tasfiyesi diyorum, ahiret ve hesap diyorum. Bu köşeyi takip edenler bilir ki bular benim gündemim. Ben bunları evirip çeviriyor, günceli de içine sokarak izaha gayret ediyorum. Bunların bir parti, bir hükümet, bir sistem, bir devletle ilgisi nedir Allah aşkına?
Yazının başlığı “Ekonomi İstikrar İç Barış ve Cihat”. Gündem ve güncel olanı zikretmeden bunları yazsam, kitap yazmak olur, okuyucunun ilgisini çekmez. Ama gündem malum. Ben de kendi derdimi gündemi alet ederek anlatıyorum:
“Müslümanların batılın karşısında galip gelmeleri için çalışıp üretmeleri, zengin olmaları, bu arada batılla savaşacak silah araç ve gereçleri almaları, düşmana güç hazırlamaları lazım. Bunun için İslam’ın uygulanarak iç barış ve istikrarın olması gerekir. Yoksa ne ekonomi gelişir, ne güç ve silah hazırlanır, ne de düşmana cihada gidilebilir.”
İşte bu çağımızın en büyük meselesidir. İslam hakimiyetinin dünyada ve ülkemizde yeniden gerçekleşmesi, batılın yenilmesi, İslam sancaklarının yükseltilmesi…” Benim derdim, davam bu! Ayetle, hadisle bunu yazıyorum.
Sana soruyorum “islambuli”, sana soruyorum “vatandaş42”, Allah için söyleyin, bu yazının neresinde AKP var? Bu makalenin neresinde Hükümet savunuculuğu var? Neresinde Kemalist sistemi sahiplenme var? Eğer yoksa, ki yoktur, bu iftiraların bir hesabı yok mudur?
Sana soruyorum sivaslı-58, “kendi halkımızla cihat hiç olmaz.önce onu bir ayıralım.cihad kafirle olur.” Demişsin. İyi de, bunun aksini mi gördün yazıda? Niçin bunları yazmaya gerek duydun ki? Sonra “enfal suresi ayetleri açık ve net.batıla karşı cihad yapacaksın,diyor.abd batıl mı,batı.ab batıl mı,batıl.biz cihadın nersindeyiz o zaman sayın nar?” işte biz bu yazılarla Müslümanları cihada hazırlamaya çalışıyoruz batılla. Siz ise olayı saptırarak işi dahilde partiye, hariçte komşu ülkelere saptırıyorsunuz. Bununla hakka mı hizmet ediyorsunuz, yoksa batıla mı? Bizim İslam adına yazdıklarımızda yanlış varsa, lütfen uyarınız. Yoksa hakkı iptale çalışmak, şeytan işidir, Müslümana yakışmaz. Sana şunu da söyleyeyim: Diyalokçuluğun zararlarını bir kitap olarak yazdım, daha bastıramadım. Gücün varsa al sen bastır. Ama lütfen ikide bir bize böyle sataşma!
Biz esas sorularımızı yazının başında yorumunu verdiğimiz “vatandaş42”ye soralım:
İslam’dan bahsetmek için ille de İslam devletinde yaşamak şart mıdır?
İslam ülkesi olmayan topraklarda İslam ve onun toplumu, devleti anlatılamaz mı?
Eğer anlatılırsa, bu İslam’ı mı anlatmak olur, yoksa mevcut hükümeti İslami hükümet diye tanıtmak mı?
Yarın – Allah korusun- CHP iktidara geldiğinde biz yine İslam ve İslam devletini yazarsak, o zaman da CHP hükümetini temize çıkrama işlemi mi yapmış oluruz?
Siz siyasetin dışında başka şeylerin de yazılıp konuşulabileceğini bilmeyecek kadar politikanın içinde nasıl yaşayabiliyorsunuz? Kalbiniz, ruhunuz, vicdanınız, maneviyatınız buna nasıl tahammül ediyor?
Şu sözlere alınmamak mümkün mü? “Sizin canla başla devleti hükümeti savundugunuzu görünce aklıma geldi.” Aklına ne geldiğini sonraya bırakalım da bu sözlerinizdeki iftiranın hesabını soralım; İslam’ı anlatmak ne zamandan beri “canla başla devleti hükümeti savunmak” oluyor? Eğer hükümet ile İslam ayrı şeyler ise, ben İslam’ı savunuyorum. Sen hükümeti savunduğumu nerden çıkardın? Yok hükümet ile İslam aynı şeylerse, sen niye hükümetten ayrı düşerek kafir oldun?
Aslında böyle olmadığını, İslam’ın başka, hükümetin başka şeyler olduğunu sen de biliyorsun. Bu yüzden hükümet ile ayrı düşmen seni dinden çıkarıp kafir etmez. Bunu senin şu sözlerinden çıkardım: “hükümete devlete yapılan saldırılar size göre islama ve müslümanlara yapılmış mı sayılır.”
Ne münasebet? Biz bu sistemin Batıcı, laik, Kemalci ve İslam düşmanı olduğunu çok iyi biliyor ve bunu burada durmadan yazıyoruz. İnsanları İslam’ı bilmeğe, yaşamaya ve yaşatmaya çağırıyoruz. Siyasetle işimiz seçimden seçimedir. Oy verdiğimiz partiler de yanlış yaparsa, eleştirmekten çekinmeyiz. Bu köşeyi devamlı takip edenler bunu çok iyi bilirler. Ama kafayı siyasetle yemiş çok fanatiklerimiz vardır bizim. Bunların ortak özelliği, milletten söve söve oy alacaklarını zannedecek kadar cahil ve ahmak olmalarıdır. Bir bakkal bile “müşteri velinimetimizdir” diye levha asar. Her gelene güler yüz gösterir. Fanatikler ise yiyip bitirdikleri partilerine oy vermedi diye durmadan millete hakaret ederek kötü söylerler. Ne diyelim, Allah yine de akıl fikir versin onlara diyoruz. Zira cahil cidden çekilmez oluyor.
Biz her şeye İslam penceresinden bakarız; insana da, eşyaya da, olaylara da, partilere de, hükümetlere de. İslam’a yakın olanlara, derecelerine göre biz de yakın olur, uzak olanlara biz de uzak oluruz. Ancak davet ve tebliğ esnasında insanlara içtenlikle samimi davranır, iyilikle muamele eder, elimizden gelirse gönül almaya çalışırız. Cahil ve ahmakların yaptığı gibi söverek sayarak anlatmayız davamızı. Hakaret ederek, aşağılayarak davet etmeyiz insanları. Çünkü tatlı dil ve güler yüzle anlatmak, elden gelirse iyilik yapmak, muhatabımızı davamıza yaklaştırır, onu kazanma fırsat ve imkanı verir. Zaten İslam baştan sona güzel ahlaktır. Herkese böyle davranmak, bizim terbiyemizin gereğidir.
“Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al” demişler. Biz de “uslununa bak, aklını anla” diyoruz. Zira selef-i salihin “uslub-u beyan aynıyla insan” demişlerdir.
Hiç şüphesiz alay etme, aşağılama, hakaret, küfür, kötü söz, sui zan, dedikodu, nemime ve tecessüs yapmak herkes için haramdır. Bunları yapmak, içki içmek, kumar oynamak, zina etmek, namaz kılmamak, oruç tutmamak gibi kötü ve haramdır, vebaldir, günahtır. Bununla beraber biz Müslümanlar hocalarımıza, alimlerimize, yazarlarımıza daha bir dikkatli davranmalı, daha bir sevgi ve saygı dolu dil ve uslup kullanmalıyız.
Sadece kendim için istemiyorum bir, üstelik bir hoca olarak bunu öğretmek vazifem olduğu için söylüyorum iki, Müslüman cemaat ve okurlar, hocalarına, alimlerine, yazarlarına saygılı olmalıdırlar. Onlarla konuşurken edebli olmalı, tevazu, sevgi, saygı, itaat ve davalarına destek ifade eden bir şekilde konuşmalı, bu şekil konuşma tarz ve usluplarından belli olmalıdır.
Olmazsa ne olur?
Bunu bilenler bilir. Bilmeyenlerin de Hucurat Suresi 2. Ayetin meal ve tefsirine mutlaka bakmaları tavsiye olunur. Nedenini okuyunca anlarlar sanırım!
Bizden uyarması!
Son olarak, teşekkürler Salih kardeş. Sana özel bir şey söyleyeyim, biz burada ne yazarsak onu alakasız tevil ve yorumlarla iptal etmeyi kendine görev sayan ve bunu ayet ve esma ile perdelemeye çalışan o Abduh ve şiasını “Rahman Rabbimiz”’e havale ettik.
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.