Operasyon Medyası ve Çarşaflı Öğretmen
Çarşaflı bir öğretmen varmış Ayvalık’ta.. Bazı veliler o öğretmeni okullarında istemiyorlarmış.. Operasyon medyası bu haberle çalkalanıyordu dün.. Aydınlık’tan Sözcü’ye, Doğan Grubu’nun Posta’sından Radikal’ine kadar pek çok gazetede bu haber vardı.. Bir genç kadının izinsiz fotoğraflarını çekerek, gazetelerinin birinci sayfasına bastılar.. Kadının insan olmaktan kaynaklanan, kadın olmaktan kaynaklanan haklarını hiçe sayarak.. Kadını yok sayarak.. Sadece ideolojileri öne çıkararak yaptılar bunu.. “Benim için Atatürk ilke ve devrimleri, Hipokrat Yemini’nden önce gelir” diyen dekanların yaptığı gibi.. Hani yaşam tarzı için savaş veriyordunuz, yalancılar sizi.. Siz yaşam tarzı için savaş veriyorduysanız, içtiğiniz içkiye, metroda öpüşmenize karışılmamasını istiyorduysanız, bir genç kadının kıyafetinden ne istiyorsunuz?..
GEÇTİ O DEVİRLER
Artık çok açık anlaşıldı ki, demokratikleşme sürecinin en önemli sürprizi, son şekli geçen hafta verilen ve ay sonuna doğru Başbakan tarafından açıklanacak olan paket.. Ve bu pakette hiç kuşkusuz ki, Kürtlerin sosyal, siyasal, kültürel haklarına ilişkin pek çok düzenleme olması zaten bekleniyor. Ama asıl önemlisi, inanç noktasında yapılacak olan kamusal düzenlemeler olacak.. Daha açık söylemek gerekirse, (eğer yanılmıyorsam) kamuda başörtüsü hürriyetine ilişkin önemli bir açılım yapılması bekleniyor.. Tam bu açılım öncesi, katı Kemalist, Laikçi, Ulusalcı çevreleri, “okullarda irtica” türü bir haberle kaşımaya çalışmanın tek bir izahı olabilir.. Yapılan demokratikleşme hamlesine karşı sokakta direnç oluşturmak.. Fakat bunu tertipleyen zekanın anlaması gereken bir şey var.. Artık yemiyorlar.. Geçti o dönemler.. Medine Bircan’ı, başörtülü fotoğrafı dolayısıyla tedavi etmediğiniz ve hastane kapısında ölüme terk ettiğiniz günler gerilerde kaldı.. “Başörtüsüyle okula gelen öğretmene veli tepkisi” ise bugüne kadar kodlanmış bir başörtüsü düşmanlığının normale alınamamış olmasından öte bir durum değil.. Siz bu ülkede, “iç tehdit” diye düşmanca bir tanım geliştirir ve bunun da başına başörtülü kadınları yazarsanız, yıllarca bunun propagandasını yaparsanız, evindeki başörtülü karısına, kız kardeşine; “yoksa sen de ajan mısın?” diye bakmasını sağlarsanız insanların, bugün bundan sıyrılmaları kolay olmayacaktır elbette..
ÇARŞAF OLSA NE YAZAR?
Balıkesir’de siyasi lince maruz kalan genç kadının kıyafetini “çarşaf” diye yazdı operasyon medyası.. çünkü “çarşaf” kelime itibariyle daha çarpıcı geliyor.. “Milli Eğitim Çarşafa Dolandı” diye başlık atmak için, o kadının kıyafetinin çarşaf olması gerekiyordu.. Zaten “başörtüsü” bile olsa, o medya bunu “türban” diye yazacaktı.. O açıdan fark etmez.. Ancak söylemek gerekir ki, Balıkesir’deki öğretmenin kıyafeti çarşaf değil, başörtüsü ile manto.. Ama dedik ya, başörtüsü bile olsa, aynı kadro bu defa; “türbanla derslere giriyor” diye yazar, aynı şekilde kaygılı laikleri coştururdu.. O yüzden çok da fark etmiyor anlayacağınız..
BU BİR TUZAK
Toplumda bir konsensüs var.. Aklı başında olan herkes, başörtüsü sorununun altında yatan nedenleri çok iyi biliyor zaten.. ve toplumun tüm kesimleri artık bu işin hallolması daha doğrusu normalleşmesi için çabalıyor.. Biz medya olarak kaybedilmiş haklarımızın peşine düşmüş durumdayız.. Aralarında, şaşırtıcı bir biçimde CHP’nin de olduğu siyasetçiler, bu garabetin son bulması için ellerini taşın altına koymuş, konsensüs arayışındalar.. Üniversite ya da lisedeki yöneticilerin önemli bir bölümü, de-facto biçimde bazı uygulamaları göz yumarak, süreçte bir yumuşak geçiş sağlamaya çalışıyor.. Böylesi haberlerin bu dönemde kasıtlı olarak çıkarıldığı da çok belli.. Tuzağa düşmemek lazım.. Kalın sağlıcakla.