Şubat Soğuğunda Titreyenler
Sabır bir yere kadar... Şubat soğuğu sonrasında güller açmıyorsa titremeler de devam ediyor demektir. AK Parti 12 yıldır iktidarda, cezaevinin mağdur sakinleri hala çile çekiyor.
Bu yavaştan almaya isyan ediyorum, ederim de...
Mağdurların bir kısmını yerlerinde ziyaret edince 12 Eylül, 28 Şubat günleri geliyor aklıma.
O gün de 20’ye yakın CHP yanlısı belediye çalışanlarını nezarete almışlardı.
Sorduğumda sıkıyönetim emri, askeri savcı takip ediyor dediler.
15 gün sorgusuz sualsiz nezarette işkenceli sorgulamalar, “söyle hangi suçları işledin?”
Olayın arka planını araştırdığımda ne göreyim, belediyede kadro sıkışıklığı, bunları atacaklar yerlerine kendinden olanları alacaklar da bir bahane gerekiyordu.
O bahane de terör suçlusu...
İşte ben de böylesine isyan eden bir ruh taşırım.
Emniyet amirine saat 14’e kadar süre verdim, nezarette olanları adliyede hazır ettin ettin, değilse senin hakkında işlem yaparım, ben askeri savcı falan anlamam.
Saat doldu, nezarette tutulanlar hazır.
Suç mu işlemişler, yook... Üstleri başları perişan, saç sakal uzamış, moralleri bozuk. Dışarısı ana-baba günü. Evraka bakarım tek bir şikayet dilekçesinden başka bir tane de olsa delil yok.
Hiç unutmam birisi de öyle demişti. “Biz ailece CHP’liyiz ama herhangi bir eyleme karışmadım, olsa olsa bir sefer partinin afişlerini astım.”
İyi halt ettin!..
Hepsini serbest bıraktım ama adalet müfettişleri benim peşimi bırakmadılar. İktidarda Anavatan Partisi vardı ve “solcuları korudu” diye Bolu’ya tayinim çıktı...
Şimdi de 28 Şubat mağdurları...
Terörist İsrail’i telin etme açısından Sincan’da kurulan çadırın afişlerini Selam Gazetesi yazarı Nurettin Şirin asınca zamanın savcısı hemen harekete geçti, belediye Başkanı Bekir Yıldız da dahil tüm sahne alanları kelepçeledi, esti savurdu, sonra da bu kişilere ağır cezalar yağdı...
İşte farkımız burada, onlar suçsuzu kelepçelerler, biz salarız. Hem de karşıtımız da olsa bakmayız. Allah(cc) “adil davranın” diye buyurmuyor mu? (Maide 8. Ayet)
Şimdi de Mirzabeyoğlu ile Metin Kaplan gibi 28 Şubat mağdurları çile çekiyor.
Her ikisi de ne yaptı? Derseniz, hikayeyi geyik, elde avuçta hiçbir şey yok.
Tayfalar reise sormuş ya, define bulsak nasıl taksim edersin?
Reis de, “iki bağa bir sağa (iki bana bir sana).”
Adaletsiz taksim üzerine büyük bir kavga ve de taraflar mahkemelik.
Hakim sormuş:
“Neden kavga ettiniz?”
“Hakim bey, reis taksimde haksızlık yapayı, defineyi iki kendisine bir tayfalara.”
“Getirin şu defineyi bakayım” deyince, tayfalar hep bir ağızdan:
“Mesela hakim bey, bulsaymışız öyle taksim edecektu...”
Bu ülkede mesela ile olsa ile bulsa ile yıllarca insanlara cezalar verdik durduk.
Hem nasıl ceza, Allah(cc) kimseleri o hallere düşürmesin... Mezarcı’nın halini gördünüz, diğerleri de ondan pek farklı değil. Bunları sonra konuşacağız...
Mirzabeyoğlu ile başbaşa konuştuk, görüştük. Fikir adamı çok yıprandı, çok yoruldu.
Eyüp peygamber sabrı, artık bu sabrın da son bamteli...
Kendi kanaati, dışarıdan vücuduna elektrik verildiğini, yönetilmeye çalışıldığını söylüyor.
“Yazmak istesem de yazamıyorum, bu yüzden savunmalarımı da etkilediler.”
Diğer köşede Metin Kaplan, kanser, acı bir hastalık, iki sefer ameliyat olmuş...
Ergenekon örgütünün bu tip hastaları hep dışarıda, Metin Kaplan’la ilgilenen yok.
Bolu cezaevi yetkilileriyle görüştüm, izlenimlerini bana anlattılar. Yalnız Mirzabeyoğlu’na destek verenlerin attıkları sloganlardan rahatsızlar, üzgünler...
Ben de rica ediyorum, “Devletin köpekleri hesap verecek” şeklinde bir slogan müslümanın ağzına yakışmaz. Çünkü devlet bir hükmi şahsiyet, masum.. Devleti yönetenler sorumlu.
O bakımdan devlet bizim, hesabı zalimlerle kötü yönetenler verecek...
Yetkililere söylüyorum. Bu mağdur insanların ruh dünyaları isyan makamında saniyeleri sayarak titriyorlar. Daha da beklemeye tahammülleri kalmadı.
Çok acil, çok hızlı bir şekilde yeniden yargılamanın önünü açacak bir kanun...
Umarım Adalet Bakanlığı elini çabuk tutar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.