Cemal Nar

Cemal Nar

Gücünüz İslam’a mı Yetiyor?

Gücünüz İslam’a mı Yetiyor?

Ne güzel demişler: “Eşeğini dövemeyen palanını dövermiş” diye. Ya da “Geline gücü yetmeyen kızına söylermiş.”

Ey hükümet, ey Meclis, ey yargı, sizin gücünüz saçma sapan yasalara yetmiyor. Uygulamadan çoktan kalkmış, bir kanun ucubesi olarak küflü kanun mahzenlerinde çürüyecek yerde hala anayasada yer alan ve milleti çürüten hilkat garibesi yasalara yetmiyor. Sorunun asıl orada olduğunu biliyorsunuz. Ama arkasındaki tabansız karanlık güçlere gücünüz yetmiyor, ancak “bir şeyler yapmanın gereği” ile mevzuyu saptırıp vebali Diyanet ve temsil ettiği İslam’a atıyorsunuz. Çünkü ona gücünüz yetiyor. Öyle değil mi?!

Evet, çok acıdır, ama gerçek bu! İslam, ümmetsiz kaldı. Onu malıyla ve canıyla savunacak, haykırdığında sesi duyulacak, ayağa kalktığında ciddiye alınacak bir insan gücü yok. Bu güç ve imkan olmadan kıyam da doğru değil. İslam Fıkhı buna izin vermez. Haklı da. İşte Çeçenistan, işte Suriye!

Bu yüzden gelen vuruyor İslam’a, giden vuruyor! Biz de ne manaya geldiğini anlamadan, koca karılar gibi sızlanıyoruz: “Allah kerîm”!

Bence bu yapılanlar ayıptır, zulümdür, vebaldir, hukuk, adalet, yasama ve yürütme açısından utanç vericidir, ilkelliktir. Sebebi de malum, tabulardan korkmak!

Adam “ben arkamda dogma bırakmadım” diyor, siz onun her yapıp ettiğini dogma kabul edip herkese de böyle kabul etmesini icbar ile ilan ediyorsunuz. Bu başta o adama ihanet değil midir? Onu istismar değil midir?!

Aman Allah’ım! Bu ne yaman çelişki böyle!

Aleviler İslam’da bir mezhep, belki de mezhep karışımlı bir tarikattır. İslam’da sünni olduğu gibi bid’î mezhepler de vardır. Alevî Bektaşî de böyle bir mezhep ve tarikattır. Sünni değilse ki değiliz diyorlar- demek ki bid’îdir.

Bunun bizim medeniyetimizde karşıtı, Kadirilik, Nakşilik, Mevlevilik, Şazelilik, Rufailik vs. gibi tarikatlardır. Bunlar da asırlardır kendi tekke, zaviye, dergah veya hangahlarında mezhep ve meşreplerinin gereğini icra etmişlerdir.

Ama iş ibadete gelince, bunların hepsi camide cem olmuşlardır. İbadet yeri olarak mabed bir tanedir. Tarihte hiçbir mezhep ve meşrep kendisine özel cami inşa etmemiştir. Belki cami uzaksa, tekkenin, dergahın bir odasını, salonunu mescid yapmış, orada cemaatle namaz kılmış, ibadet etmişlerdir. Ya da cami çok büyükse, bir kenarında bazı mezhepler ayrı namaz kılmışlardır ki bu uygulama da dinin mantığına terstir, kim, nasıl başlatmışsa yanlış yapmıştır. Çünkü hak mezhepler birbirinin arkasında namaz kılabilirler. Namazları sahhtir.

Buyursun, aleviler de kendi dergahlarını açsınlar. Ne manisi var?

Hayır, açamazlar!

Neden?

Manisi var!

Nedir o mani?

Kemalist Devrim kanunlarından “tekke ve zaviyelerin kapatılması” kanunu…

Öyleyse kaldırın o maniyi!

Hayır, kaldıramayız!

Neden?

M. Kemal’in devrim kanunlarındandır!

Ama zamanımızda hükmü kalmamış, pratikte çoktan delinerek aşınmış, uygulaması mümkün olmayan bir kanundur! Hala mı onu muhafazayı savunma?

Elbette!

İş şimdi anlaşıldı. Mustafa Kemal Allah’ın kanunlarını kaldırmaya güç yetiriyor, ama milletin iradesini temsil eden hükümetin M. Kemal’in uygulamada işi bitmiş kanunlarına gücü yetmiyor. Bununla da yetinmiyor, sorunu güya çözmek için tutup İslam’a yükleniyor. Onda değişim istiyor. Çünkü gücü ona yetiyor…

Yani?

Bir dergah olması gereken cem evlerini camiye eşit mabed yapmak istiyor.

Ama olmaz ki! Allah’tan korkmuyor mu?

Sorduğun soruya bak, laik devlet Allah’tan korkar mı?

Ama devlet laikse dine niye karışıyor? Hani laiklikte devlet dine karışmazdı?

Bu masala sen de mi inandın be birader! Devletin karışmadığı alan olur mu?

Demek hepsi hikaye?

Ne zannettin ya?

İslam olmazsa küfür bütün fikriyatıyla bir “örümcek ağından” daha sefil!

Ama neylersin ki onu temizleyecek pençe yok!

Fakat bizden söylemesi, hem hükümet hem de bir kısım aleviler ateşle oynuyorlar. Bu işin kimseye hayrı olmaz. Sonuçta herkesin eli böğründe kalır ve gelen kaos eski hale rahmet okutur. Bu bir kaba gürültü veya tehdit değil, ferasetle yapılmış bir uyarıdır.

İşte bakınız gazeteler daha yeni manşetten yazdılar: Cemevleri Ergenekon terör örgütünün doksanlarda hazırladığı bir projesi imiş! Ne olacak şimdi? Kime alet olunuyor?

Onu yetkililer düşüne dursun, biz bir hakikati ifade edelim: Bu konuda Diyanet’in haklı direnişi ve uyarışı takdire şayandır. O da pes etmeden dayanmalı ve doğruda devam için direnmelidir. Yanlış hesap Bağdat’tan dönermiş. Bu iş yanlıştır, ısrarı kâr değil, zarar getirir. Daha cami cemevi yan yana daha yapılmadan, taşlı sopalı kavgalar geldi. Yarın bunlar sokakta değil, mabedin duvarları içinde olursa ne yapacaksınız?

Bu arada ey Nakşiler, Kadiriler, Şazeliler, Rufailer, Cerrahiler, Mevleviler, sizler de tekke ve zaviyeler yaptırmak için hazır olunuz. Cemevine resmi statü verildiği anda soluğu Anayasa mahkemesinde alırsınız. Emsal göstererek siz de zaviyelerinizi “mabed” diyerek açabilirsiniz. Memlekette kaba kuvvet değil hukuk varsa bu böyledir!

Peki bu mabedlere atanacak “din görevlileri” olan babalar, dedeler, şeyler, mürşitler atanırken diploma aranacak ve KPS sınavları olacak mı? Yoksa bazıları özel ayrıcalığa tabi tutulacak ve devlet torpili ile havadan atanacak mı?

Hukuk, adalet ve ahlak boğazlanacak mı, yaşayıp göreceğiz…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi