Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Kürdistan Kürdistan Olsa Ne Değişecek?

Kürdistan Kürdistan Olsa Ne Değişecek?

Yanlış değildir, eskiden hem Kürdistan hem de Lazistan varken kıyametler kopmuyordu.
Her birisi “kart kurt” safsatası yerine, buralar Osmanlı’nın has bölgeleri.
Devlete millete sadık insanları...

1. Cumhuriyet döneminde bile Kürdistan, Lazistan mebusları vardı.
Hatta Mustafa Kemal’in müthiş karşıtı CHP’den birinci dönem milletvekili olan merhum Ziya Hurşit, Lazistan milletvekili idi. İzmir Suikastında onun da adı geçince Kel Ali’nin başkanlığını yapmış olduğu deli divane İstiklal Mahkemesi tarafından 12 arkadaşıyla birlikte idam edildi.

Bu idamı bölge halkı iyi karşılamadığı gibi, Ziya Hurşit’in bürokrat olan bir çok yakını Mustafa Kemal ve zihniyeti için hala iyi şeyler söylemez...

Neresinden bakarsak bakalım, geride acılar ve de lekeler bırakan bir cumhuriyetçilik devri yaşadı bu ülke. Terörü şartlar, teröristleri ise bu batıl ve de ithal zihniyet yetiştirdi.
Hiç kimse anasının karnından terörist olarak doğmadı, hatta hadisi şerife göre “Her doğan çocuk muhakkak İslam fıtratı üzerine doğar. Sonradan anasıyla babası onu Yahudi veya Hıristiyan veya Mecusi yaparlar.” Yanı ister siyahın, ister beyazın olsun, her çocuk doğuştan masumdur ve de Müslüman’dır. Kürt halkı da yüzde doksan Müslüman’dır...
Bu günlere gelmemizin elbette ki sosyal ve de siyasi bir takım nedenleri olmalıdır.

Bu nedenler araştırılmadan sürekli bölge halkını bölücülükle, veya asker polis düşmanı olarak suçlamak doğru değildir. Öyle ya, tam altı asır bir arada kardeşçe yaşayanlara ne oldu ki silaha sarıldılar? Niçin kan ve gözyaşı girdi araya? Ölen de senden, öldüren de senden...

Irkçılık fitnesi öylesi kuvvetli iksirdir ki yerine göre öz kardeşlerin de arasını açar, kanlı bıçaklı olurlar. Bazen göçer giderler. Diyeceğim hep Kürt halkı mı suçlu?
Son bir asrı tırnaklarsak görürüz ki, “demokrasi” diyerekten halka dayatılan devletçiliğin en acımasız halini şüphesiz birinci derecede Doğu halkı yaşamıştır.
Özellikle Kürt halkını “diliyle diniyle” dışlayan bir devirden geçtik geldik.
Daha düne kadar nerede bir rüşvetçi, veya bir uğursuz memur varsa sürgün yeri olarak şark illerini kullanıyordu devlet. Gidenler rejim adına halka hem zulüm yapıyordu, hem de soyuyordu.

Resmi dairelerde dalgalanan Türk bayrağı (aslında Türkiye bayrağı hepimizin bayrağı), ama halkı rüşvet ağında soyup soğana çeviren haramiler...

Hele de insana insan pisliği yedirme gibi akla hayale gelmeyen rezillikler.
Diyeceksiniz ki diğer yörelerde bu işler olmuyor muydu?

Tabi ki, benim bildiğim, başkentin göbeğinde Anafartalar Emniyet Amirliği’nin nezarethanesinde “Burada Allah yoktur” diye yazardı. Artık gerisini siz düşünün...
Ne var ki doğu halkı daha da şanssızdı.

Oralar ücra, gözden uzak, namlunun ucundan da uzak...
Yapanın yanında kar kalıyordu...

Kırk yıl öncesi muttali olduğum bir çok olaydan sadece bir tanesi.
Rüşvet zaten usulden de, jandarmanın gece yapmış oldukları arama taramalarda ele geçirdikleri 14’lü silahların macerası. Kan davaları olan yörede yakalanan silahlar oldukça pahalı.

Bölük komutanı yakalıyor, para verene silahını iade diyor.
Jandarmanın sürekli “Parapellum” marka el yapımı kötü silahları savcılığa teslim etmesi dikkatimi çekti... Çünkü o tip adi silahların yörede taşınmadığını biliyordum.
El altından olayın mağdurları ile ilişki kurunca soygunun düğümü çözüldü.
Komutanı gıyabında hemen tutuklattım... Ne var ki ilçede daha üst rütbeli olmayınca dayı tarafından akrabam olan Gaziantep Jandarma Tugay Komutanı merhum Mehmet Kral Paşa’dan telefonla acil yardım istedim. İki üst rütbeli, bir cemse asker o gün soyguncuyu aldılar götürdüler, halk da rahat bir nefes aldı... Halkının söylediği, bunlar birkaç eşya ile gelirler tırlarla dönerler.
O yörelerde görev yapmayanlar bilmezler.


Karanlık odaklar tarafından katledilen Diyarbakır Emniyet Müdürü merhum Gaffar Okan hepimizin belleğinde. Diyarbakır’a gidin de görün, bir çok delikanlının ismi Gaffar’dır.
Gaffar halktan yana, barıştan yana bir emniyet müdürü, simge isim...

Artık o günler geride kaldı diyelim, Lazistan da bizim, Kürdistan da bizim.
Şu anda barışa ve kardeşliğe yönelik kem gözler her ne kadar işbaşında ise de, dilerim Rabbim onlara fırsat vermez... Doğunun güneşi batmaz, ışıkları asla sönmez...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Nusret Çiçek Arşivi