Tasarrufun yapılmışı var…
2011 yılı ülkemiz için altın açısından bir milat yılı. Bunun iki nedeni var. İlki, bankaların altın faaliyetlerine başlama yılı.
Yastık altındaki altınların ekonomiye kazandırılması gibi gerçekten dahiyane bir fikrin uygulamaya geçtiği yıl.
Bu sayede kenarda köşede atıl bir şekilde duran tonlarca altın ekonomik sistem içerisine dahil oldu, uygulama son hızıyla devam ediyor. Bu uygulamanın faaliyete geçtiği yıl, altın fiyatlarının tabiri caizse patlama yapması ise ikinci neden. 2010’un son dört ayındaki gram fiyatı ortalama 60 TL olan altının 2011’in son dört ayındaki gramı ortalama 100 TL oldu. Bu çılgın artışın ardından tüm dikkatler altına çevrildi.
Gözlerin altına çevrilmesinin ardından şunu farkettik: Bizim vatandaşlar olarak evde işyerinde vs. muhafaza ettiğimiz yastık altı altın miktarı muazzam: 5000 ton. Bu miktar elbette tahminlere dayalı bir miktar ama hiçbir veriye dayalı olmaksızın yapılmış kaba bir tahmin de değil.
Şimdi asıl düşünmemiz gereken şey bu altınları nasıl değerlendirebileceğimizle ilgili olmalı.
200 milyar dolarlık uyuyan bir dev kaynaktan bahsediyoruz. Sürekli tasarruf oranlarımızın düşüklüğünden dem vurulan bugünlerde, yeni kaynak-tasarruf beklemenin yanı sıra zaten mevcut olan devasa miktardaki bir kaynağı sistem içine almak için gayret sarfetmek akıllıca olacaktır.
Sisteme güveni zedelenmiş çok sayıda insanın olduğu düşünüldüğünde bunu da yapmak kolay olmayacaktır. Devletin arkasında durduğu sağlam projelerle yastık altındaki altınların önemli bir kısmının sisteme dahil olması çok zor değil. Beş bin ton yastık altı altının sadece yüzde 10’unun sisteme girmesi 40 milyar TL’lik bir kaynak girişi demektir. Bu konu gerçekten fevkalade önemli…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.