Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Namık Kemal Üniversitesi’nin ilanını gördünüz mü?

Namık Kemal Üniversitesi’nin ilanını gördünüz mü?

Üniversitelerin ilan meselesine uzun zamandan beri kafayı takmıştım ama ilk yazımı 23 Ocak 2011 günü yazmıştım. Aynı konuda 3 Ağustos 2013 günü de bir yazı yayınladım ama hâlâ üniversitelerin ilanlarında bir değişiklik yok. İlanlar hâlâ “adrese teslim” şeklinde çıkıyor. 

Hatırlarsanız, Ağustos ayında, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin ilanında, “aranan şartlar” kısmında, muhtemel adayların adı çıkmıştı da herkes şaşmıştı. İlanın bu şekilde çıkmasını kendisine kurulan bir kumpas olarak gören rektör, buna rağmen onurlu bir davranış sergileyerek, şak diye istifa etti. 
Yaza yaza klavyemizde tüy bitti... Üniversitelerin “adrese teslim ilan”ları, bütün önemini kaybetti. Bundan sonra, üniversiteler hiç ilan vermesin!... Artık kimse kimseyi kandırmasın... Komedi sergilenmesin; her üniversite almak istediği akademisyeni, doğrudan alsın. 
Öyle ilanlar yayınlandı ki, ilanı gören herkes “Bari alınacak olanın anasının kızlık soyadı veya ayakkabı numarası verilsin!” dedi. Alınmak istenen kişinin çok özel yayınları ve hatta doktora tezinin başlığının veya makalelerinden birinin konusunun aranan şart olarak yazıldığı ilanlar vardı ve hâlâ bu tür ilanlar verilmeye devam ediyor.
Adrese teslim ilanlardan birini Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nin 9 Ekim günü Resmî Gazete’de yayınlanan ilanında gördük. Bu ilanda, bazı alanlarda, sadece Anabilim Dalı adı yazılmış. Bu doğru olan. Aynı ilanda bazı alanlarda öyle şartlar vardı ki, gülsek mi, ağlasak mı belli değil. Mesela Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne alınacak bir Yardımcı Doçent için “Eski Türk Edebiyatı alanında Doktora yapmış olmak. 18. yy şairi Asaf ve Divanı üzerine çalışma yapmış olmak.” 
İlanda, bu bölüme alınacak Yardımcı Doçentin sanki doktora tezinin başlığı yazılmış. Amaç açık: Alınacak olan kişi belli. Başkası müracaat etmesin diye, iyice daraltılmış bir ilan veriliyor. Türkiye’de bu şartı taşıyan tek kişi var arkadaşlar. (Bu şartı taşıyan gencin kim olduğunu biliyorum.) Bu kadroya sadece o başvurabilir. Bu mu yani bilimsel zihniyet?...
Rektörün yerine ben olsam bir de “Ebced hesabıyla adı 118, soyadı 111 olmak” diye bir ayrıntı koyardım. (O gencin adı ve soyadı ebcedle 118 ve 111 ediyor da...)
Şaka bir yana, böyle ilanları gördükçe, “beşik uleması” kavramı yerine “ilan uleması” veya “yandaş ulema” kavramı geliyor milletin aklına. 
Şair Asaf kimdir? Bu şairi çalışanın hangi boşluğu dolduracağı sanılıyor? Edebiyat tarihinde adını bile zikretmediğimiz bu şairi çalışmış biri Namık Kemal Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde hangi boşluğu dolduracak? Koskocaman bir hiç!... (Çalışmayı küçümsemiyorum. Bir genç, bilgi üretmek üzere, hiç bilinmeyen ve hatta önemi olmayan bir şairi inceleyebilir. Bunu saygıyla karşılarım.) Edebiyat tarihinde ciddi bir yeri olmayan bir şairi çalışan Yardımcı Doçenti almak, o üniversiteye artı olarak ne kazandıracak? Hani Fuzûlî, Bâkî, Nedim, Şeyh Galip dense anlarım. Bunlar majör şairlerdir ve bu konularda ciddi bir çalışma yapmış biri, Eski Türk Edebiyatında ihtiyacı karşılayabilir ama Asaf nerden çıktı birader?
Bundan sonraki bir ilanda “Lisans tezi ‘Minareden at beni/İn aşağı tut beni’ türküsü olan; Yüksek Lisans tezi ‘Yüksek minarede kandiller yanar’ Doktora tezi ‘Bitlis’te beş minare’ türküsü olanlar başvurabilir.” diye özel şart görürseniz şaşırmayın. (Doktora ağır iş abi... Minare sayısının çok olması lazım.)
Galiba işler iyice çığırından çıktı ve bizler de balatayı sıyırdık da ondan böyle yazıyoruz. Allah encâmımızı hayreylesin.

Değerli okuyucularımızın Kurban Bayramı, şimdiden mübarek olsun. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi