Sağ Salim Dönün Evinize
Koca koca adamlarsınız şimdi size “yavaş kullan”, “hızlı kullan”, “gaza bas” ya da “frene bas” diyecek halimiz yok ya.. Dikkat edin işte.. Dönüş yolculuğu başladı. Yollar ana-baba günü.. Eminim ki hepiniz neyin doğru neyin yanlış olduğunu bal gibi biliyorsunuz.. Zira televizyonlardaki kaza haberlerini izlerken verdiğiniz tepkilerden belli bu.. Hatırlayın Beşiktaş’ta genç kadın ile 2 yaşındaki bebeğin yola savrulduğu kaza için demediniz mi; “bak işte emniyet kemeri olsa fırlamazlardı böyle” diye.. Ya da polisimizin şehit düştüğü Boğaziçi Köprüsü’ndeki motosiklet kazası haberini izlerken; “şu motor çok tehlikeli bir alet, çok dikkat etmek lazım” demediniz mi? İstanbul Arnavutköy’de, iki halk otobüsünün kafa kafaya çarpıştığı kazaya bakıp; “Yeni yağmur yağınca böyle yağ gibi kayıyor yollar. Araba kaymaya başladığında frene basmayacaksın arkadaş. Şu halk otobüsü şoförleri var ya..” diye dert yanmadınız mı televizyon başında?.. Demek ki herşeyi biliyorsunuz. Niye uygulamıyorsunuz? Bu da tipik Türk Hastalığı; “bana bir şey olmaz”… Zincirlikuyu, Karacaahmet, kendisine bir şey olmayacaklarla dolmuş da yer kalmamış bile..
KAÇ SAAT KAZANACAKSINIZ?
Şehirlerarası otobüslerin bir zaman ve hız planlaması vardır. Uçaklardan daha hassas kalkış ve varış saatleri olduğunu biliyorsunuzdur. Dolayısıyla o planlama yapılırken, yolda basacakları en yüksek hız da bellidir.. (bazıları erken varayım da yazıhanede biraz kestiririm diye düşünerek bunu aşsa da genelde riayet edilir) Eğer uzun yolda otobüsle yolculuk yapıyorsanız dikkat etmişsinizdir. Sağınızdan solunuzdan çok da tehlikeli bir şekilde basa basa giden araçlar görürsünüz. Bu tehlikeli oyun onlara ne kadar zaman kazandırıyor dersiniz? Bütün bir diyelim ki, Ankara-İstanbul yolu boyunca 1 saat mi kazandırıyor, 2 saat mi? İstanbul trafiğine giriş yaptığı ilk anda kafadan yarım saatini verdi bile zaten. Hele de Anadolu’dan giriş yapıp da karşıya, Avcılar’a falan gidecekse kazandığı tüm saatleri şehir içinde bırakacak anlamına gelir.. Ben çok görmüşümdür tehlikeli sollamalar yapa yapa ilerleyen arabalarla Gebze’de karşılaştığımızı.. Yüzünü yıkamak, su içmek, ihtiyaç gidermek için durduğu ilk anda biz koca otobüsle yetişirdik peşinden. Yetişmesek ne gam?.. Bir saatin iki saatin lafı mı olur?.. İki saat eve erken varacaksın da ne olacak? Muhteşem Yüzyıl’ın bu bölümünü de internetten seyredersin.. Neye yetişeceksin ki sanki?..
NE SÜRATİ, DURUYORUZ!
Bu yazıyı şu anda tamamen durmuş olan Sapanca-İstanbul arasında kalmış yolcular okuyorsa; “ne sürati Dede, istop etmiş bekliyoruz” diyorlar içinden.. Onu da arz edeyim.. Trafik yoğunlaştığında toplam sürat azalır ve böylece kaza riski de en aza girer zannediyorsanız yanılıyorsunuz.. Trafiğin yavaş aktığı anlarda dikkat dağınıklığı çok daha fazladır.. Hatta çoğunlukla sürücülerin uykusu böyle trafikte gelir.. Dolayısıyla en ahmakça ama faturası en ağır kazaların da bu gibi hallerde yaşandığını hatırlatmam lazım…
TRAFİK TERÖRÜ
Son 40 yılda, sadece bayram tatilleri sırasında meydana gelen trafik kazalarında, 50 bine yakın insanımız yaşamını yitirdi.. Sadece bayram tatillerinde bu.. Teröre bu kadar süre içinde kaç can vermiştik?. Trafik terörü lafı boşa değil anlayacağınız.. Sağ salim gelin evinize.. Kalın sağlıcakla.