Cumhuriyet doğulmaz; olunur...
90 sene geçti Cumhuriyet kurulalı...
“Ya devlet başa ya kuzgun leşe” anlayışından “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” zihniyetine geçmek, bunu hazmetmek, buna göre tüm devlet mekanizmalarını tesis, tanzim ve terbiye etmek kolay iş değil.
Millete hizmet eden devlet, cumhura göre şekillenen cumhuriyet yakın vakte kadar dile bile getirilemiyordu.
Cumhur ne anlardı devletten, sistemden!
Bir grup -kimin neye göre seçtiği meçhul- seçkin ancak karar verebilirdi milletin ve memleketin istikbaline!
İstibdada ‘cumhuriyet’ nâmı takmakla cumhuriyet olunmazdı oysa.
Bugün etrafa baktığımızda adı cumhuriyet olan nice kanlı diktatörlükler, baskıcı rejimler yok mu?
Bir grup makamı kendinden menkul zevâtın, aşiretin, kabilenin, kliğin heyecanları, vizyonu, menfaatleri, düşmanlıkları üzerine müesses bir nizamla idare edilen cuntalara benzeyen sultalar yahut sultalara benzeyen cuntalarla!
Lüks ve zenginlik içinde yaşarken köleleştiren düzenler bunlar.
Kime hizmet ettiği mestur, üretmeyen ama habire tüketen sistemler bunlar!
En çok da insan onurunu tüketen sistemler...
Cumhuriyet öyle değil oysa; yeter ki hakkı verilsin...
Türkiye, cumhuriyet oldukça sadece refah üretmiyor, adalet de üretiyor; standartlar tespit ediyor.
Sadece kendi halkına değil, mazlum milletlere de akraba topluluklara da dayanma noktası ve ümit ışığı oluyor.
Cumhuriyet doğmadık ama olmaya çalışıyoruz bugün...
Adımızı cumhuriyet koyanların kafasında kendilerine göre bir toplumun kendilerine göre bir cumhuriyeti vardı.
Cumhur’a ne sormaya niyetleri vardı ne de idareyi devretme.
Cumhur’u düşman gören, adam edilmesi gereken bedeviler kabul eden, cumhur’a güvenmeyen bir anlayış...
Bugün öyle değil.
Cumhur dizginleri ele alıyor.
Vesayetçi düzenin tüm kirlerinden arınmak istiyor.
Cumhuriyet olmaya beş kala bu zihniyeti güçlendirmekten başka çaremiz yok.
¥
Bugün açıkça gördük ve anladık ki ne “tam bağımsız Türkiye” diye gırtlak patlatan sol, ne “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” ezberleriyle sarhoş sahte milliyetçi kesimler, ne de manevî temellere yaslandığı hâlde uluslararası siyasî ve maddî emeller peşinde koşan kimi muhafazakâr çevreler meğer Cumhuriyetten pek hazzetmezlermiş!
IMF’den koptukça, Avrupa Birliği’ne karşı izzetli bir tavır takındıkça, Ortadoğu’da küresel ve bölgesel güçlerden bağımsız siyaset takip edince, çözüm sürecinde ilerleme sağladıkça, istihbarattan eğitime, savunma sanayiinden ulaştırmaya ‘cumhur’un menfaatlerine göre kararlar aldıkça bu çevreler âdeta çıldırdılar çünkü.
Fidan etrafında kopartılan küresel fırtınanın yerli taşeronları, zaman ayarlı geziciler, füze savunma sistemi ile ilgili köpürtülen haberler, Suriye ve Mısır’daki gelişmelerle ilgili vicdan ve insaf dışı tavırlar özde değil sözde Cumhuriyetçi çevrelerin marifetleri.
Cumhuriyet’in 90. yılında tüm hızıyla süren ‘tasfiye ve tasaffî operasyonları’ sayesinde öğrendik bu meş’um marifetleri.
Cumhuriyet 90 sene önce doğdu ama yeni yeni Cumhuriyet oluyoruz.
Kıymetini bilelim...
Bilelim ki üzerimizdeki nimet ziyadeleşsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.