Sizleri, hayal kurmak ve rüya görmekle ilgili olarak, sinema eşliğinde bir fikir yolculuğuna davet ediyorum. Hatırlarsanız bir önceki yazımda, gökyüzüne bakıp hayal kuran bir gencin hikayesini anlatan Ekim Düşü filminden bahsetmişdim.

Rahmetli Nihat Sami Banarlı, 1962 senesinde, bir makalesinde, milletlerin rüya görebildikleri ölçüde büyüdüğünü ifade ediyor ve şöyle devam ediyor:

" Biz nice yıllardan beri çocuklarımıza hemen hiç rüya gördürmedik. Onları, rüya görmekden korkutduk. Hedeflerimizdeki bilgisizlik, samimiyetsizlik ve ölçüsüzlük yüzünden hemen her ideal aşırılık kabuslarına sapdı. Ne dini, ne milli, ne medeni sağlam bir ülkümüz olabildi.

İşte bu yüzdendir ki çocuklarımız, ne yapsınlar; tuttular Kadeş vapuruna(*) bindiler."

Ecdadımız, rüyaya çok itibar eder; zaferden önce, rüyasını görürdü. Ya çevresindeki ulu ve bilge kişiler rüya görüp yorar ya da kendileri görüp böyle kişilere yordururdu. Nice zaferlerin müjdeleri, rüyada alındı. Rüyalar kutlu, zaferler kutlu idi.

Oğuz Kağan'ın veziri Uluğ Türk, rüyasında, doğudan batıya uzanan bir altın yay ve kuzeye giden üç gümüş ok gördü. Bu rüyayı Hakan'a anlatdı. Rüyayı hakikate çıkarması ve yeryüzünü Oğuz nesline bağışlaması için de dua etdi. Allah, Oğuz nesline büyük devletler nasib etdi.

Osman Bey, bir gece, Şeyh Edebali'nin zaviyesinde, bir rüya gördü. Şeyh'in koynundan çıkan hilal, dolunay olup kendi koynuna giriyor; sonra da oradan bir ağaç çıkarak her yere dal, budak sarıyordu. Sabah, rüyasını, şeyhine anlatdı.Şeyh Edebali, ona, büyük bir devletin müjdesini verdi.

Osman Bey'in torunları da rüya görmeye devam etdi. Fatih Sultan Mehmed Han, Otlukbeli Savaşı'nı kazanacağını rüyasında gördü. Yavuz Sultan Selim Han'ın Mısır seferinden önce, Kapıağası Hasan Ağa, rüyasında, dört halifeyi gördü ve onlardan, Haremeyn hizmetinin Osmanlı'ya geçeceği müjdesini aldı. Padişah, rüyayı haber alınca şükredip sefere çıkdı. Kanuni Sultan Süleyman, fethedeceği beldeleri ve Süleymaniye Camisi'nin yapılmasını, rüyasında, Peygamberimizden emir aldı. Rüyasını anlatırken, Mimar Sinan'ın, rüyasına aşina olduğunu fark edib şaşırınca, Koca Mimar "Hünkarım, ben arkanızdaydım." dedi(Padişah ve mimar aynı rüyayı gördü).

Çanakkale Deniz Savaşı, Müstahkem Mevki Komutanı Cevad Paşa'nın gördüğü rüya ile kazanıldı. Nusret mayın gemisinin denize döşediği mayınlar, Paşa'ya rüyasında işaret edildi.

Hiç rüyadaki müjdeyi satın alma diye bir şey duydunuz mu? Başka bir Cevad Paşa'nın satın aldığı rüyaya bakalım.

2. Abdülhamid Han dönemi sadrazamlarından Cevad Paşa, anne babasını 12 yaşında kaybedince, Atıfzade Ömer Hüsameddin Efendi'nin himayesine girdi. Gençliğinde, bir gün, Hüsameddin Efendi ile sohbet ederken bir çingene çocuk yanlarına gelib rüyasını anlatdı. Efendi, çingeneden rüyasını satmasını; genç Cevad'dan da satın almasını istedi. Çingene, parasını alıp gidince:

-Bu rüya, sadrazamlık rüyası. Artık, çingeneleri sadrazam yapacak değiliz. İnşallah bir gün hükmü zuhur eder ve sadrazam olursun, diye dua etdi. Cevad Paşa, 40 yaşında sadrazam oldu.

Bu misallerden sonra, Christopher Nolan'ın 2010 yılında çekdiği Başlangıç (İnception) filmine geçmek istiyorum. Ne alaka demeyin. Seyretmediyseniz -ağır gelse de- sabırla seyredin.

Zihnin en savunmasız halinde, yani rüya esnasında fikir aşılama konusuyla devam edeceğiz. Uyurken değil, uyanıkken gördüğümüz sinema rüyasında....

(*) 1962 yılında, gençleri, Çanakkale Şehidliği'ne götüren vapur.Vapur seyahati, içki ve eğlence yüzünden tam bir rezalete dönüşür ve basına "Kadeş rezaleti" olarak yansır.

Not: Dilbilgisi eksikliğimden değil, bilakis, Türkçe hassasiyetimden kaynaklanan d-t , b-p meselesi (daha doğrusu kafa karışıklığı) hakkında ileride bir yazı yazacağım. Meseleyi doğru izah eden "tryer" rumuzlu yorumcuya teşekkür ederim.