Türkmen Dağı ve Plevne
27-29 Kasım târihlerinde, 3. Târihî Roman ve Romanda Târih Sempozyumu için Konya’daydım. Evvelâ; bu sempozyumu düzenleyen Türkiye Yazarlar Birliği’ne ve ev sâhipliği için Konya Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür ederim. Çok kıymetli tebliğler dinledik. Roman yazarları tanıdık.
Târihî romanlar ve onun devam süreci olan târihî filmler, çok mühim bir konu. Elin oğlunun günümüzdeki en büyük silahı, kurgu ile gerçeği ve geçmişi yok etmek. Hoş, bizimkiler, bu konuda elin oğluna rahmet okutuyorlar.
Sempozyumda, târihî romanlarla ilgili birçok mesele dile getirildi. Yaşadığımız târihî hâdiselerin romanını yazmakta sıkıntılı olduğumuz ifâde edildi. Meselâ; İngilizler, Cihan Harbi’nden kısa bir süre sonra, 1922’de, Çanakkale’nin romanını yazdılar. Biz, çok geç kaldık.1931’de filmini yaptılar. Biz, çok geç kaldık.
Büyük bir heyecanla tâkip ettiğim sempozyumda, Romanda Plevne üzerine konuştum. Boris Akunin’in “Türk Hamlesi” romanının târihî açıdan tenkidini yaptım. Konuşmama, Plevne Marşı’nı dinleterek başladım. Bu marşı dinleyip de tüyleri diken diken olmayan var mıdır? Varsa bizden değildir.
Sonra, tarihimizi romana aktarmakta sıkıntılı olduğumuzu ama, kendi edebiyat geleneğimizi ile gayet güzel anlattığımızı belirterek Plevne Marşı’nı, yüz tâne romana değişmeyeceğimi ifâde ettim. Bunu söylediğimde tebessüm edenlerin yürek çarpıntısını da hissettim.
Bundan 138 yıl önce, 1877 yılının tam bu günlerinde, Plevne’yi müdâfaa eden Osman Paşa ve askerleri, mühimmat eksikliği, hastalık, açlık ve soğuk ile kıvranarak direniyorlardı. Yaklaşık beş ay süren müdâfaayı, herkes şehit olana kadar sürdürmek niyetindeydiler. Nihâyet 10 Aralık’ta, huruç harekâtı yapıldı. Ne yazık ki Osman Paşa’nın yaralanması ve Miralay Yunus Bey’in şehid olmasıyla teslim olundu. Teslim olundu ama bütün dünya, küçük bir kasabada, bir avuç Osmanlı askerinin, koskoca Rus İmparatorluğu’nu dize getirişini ibretle seyretti. Osmanlı’yı içeriden vuran paşaların ayak oyunları olmasa ve Plevne’ye yardım gitseydi kim bilir neler olacaktı?
Târih böyle bir müdâfaayı, 38 yıl sonra Çanakkale’de gördü. Sonra Medine’de gördü. Bu sefer, Rus yoktu ama, ne fark eder? Gavurun Rus’u İngiliz’i olmaz ki.
Şimdi bir destan daha yazılıyor, Türkmen Dağı’nda. Yine Rus keferesi var. İşbirlikçileri var. Oraya giden yardımlara engel olmaya çalışan hâinlerimiz var. Her şeye rağmen, Türkmenler direniyor. Türkmen Dağı, “Düşmem” diyor. Târih, tekerrür ediyor.
Bir Türk hamlesi daha yapıldı. Sonunu Allah bilir. İnşallah zafer.
Bir gün, bu müdâfaanın da marşı yazılacak. Ağıtları söylenecek. Belki de söyleniyor, biz duymadık. Romanı da yazılacak.
Farkındaysanız bugüne kadar, Bayır Bucak Türkleri ile ilgili bir şey yazmadım. Yazamıyorum. Elim titriyor. Gözlerim doluyor. Plevne’ye gidip geliyorum.
Osman Paşa, ne diyordu askerlerine?
“Korkmayın! Sizi öldürecek kurşunun üzerinde adınız yazılıdır.”
Kendilerini öldürecek bombanın üzerinde adlarının yazılı olduğuna inanmış Bayır Bucak Türkmenlerini, Plevne Marşı ile selâmlıyorum.
Gazânız mübârek olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.