Cemal Nar

Cemal Nar

Nerde Hoşgörü Tevazu Mahviyet? 21

Nerde Hoşgörü Tevazu Mahviyet? 21

Şimdi biz bu yazı dizisinde M. Fethullah Gülen Hoca Efendi ve cemaatini, bazı tarikat cemaatlerini, İslamî eğitim yuvaları olan İmam Hatipler, medreseler ve hassaten İlahiyat Fakültelerini, medya çalışanlarını, edebiyat ve kültür ekollerini bazı noktalarda eleştirmek ve uyarmak istedik.

Zikrettiğimiz sırayla bu konular üzerinde yazılar yazdık. Hoca Efendi ve cemaati hakkında 23 makale yazılıp bitmişti. İşte yayınlananları okudunuz. Diğer yazılar da yoldaydı ve bu yazılar tez yayınlansın ve erken tükensin diye günlük olarak yayınlanıyordu.

Durup dururken değildi bu yazılar. Bir sebebi vardı. Bize göre icap etmişti ki yazıldı.

Hatırlarsanız fitili bir yazı ateşlemişti. Bir yazı yazmış ve orada “Müslümanlar arasında olmaması gereken ama bugünlerde yaygın olan bir huy ve durumdan” bahsetmiştik.

https://www.habervaktim.com/yazar/61482/kendini-begenmek-ve-ovunmek.html

O yazı üzerine yapılan bazı yorumlar vardı. Bu yorumlar o yazının ne kadar yerinde olduğuna bir kanıt oldu aslında. Biz o yorumları okuduktan sonra tuttuk, özünde anlaşılması çok kolay, ama anlamak istemeyenlere zor gelen yazılar yazdık. Dikkatli okunmazsa risk dolu yazılar yani.

Biz bu yazılara başlarken çok düşündük. Bizim amacımız Allah için kardeşlerimizin ıslahı ve diğer cemaatlerle kalplerinin telifi idi. Bunda ne derece iyi niyetli ve ihlaslı idik? Bu mümkün müydü? Faydası olur muydu? Zamanı mıydı? Anlamayan, kavramayan insanların cahilane saldırılarına ve dedikodularına değer miydi? Hatta dostları incitmenin, küstürmenin, bizi hakkıyla tanımayanlardan düşman kazanmanın gereği var mıydı? Çünkü cemaatler, tarikatlar, İmam Hatip, İlahiyat ve medrese gibi eğitim yuvaları, kültürel ocaklar, STK’lar mutaassıp insanlarla doluydu. Dava anlaşılmazsa geriye ancak gürültü patırtı kalırdı…

İşte “dostların attığı gül de incitir” diyen “harun külyutmaz”a bizimle aynı kaygıları taşıyor. Belki de başından beri o haklıdır, kim bilir? Diyor ki: “bu yazı serisinin iyi niyetle kaleme alındığından şüphe etmiyorum. Velakin iyi niyetle de kaleme alınsa, bazı nadan ve cahil kişilerin Hoca Efendi hakkında ölçüsüz, insafsız, yakışıksız, itham ve suçlamalarda bulunmasına sebep oluyor. daha önce de bu serinin gerekli olup olmadığı konusunda tereddütlümün bulunduğunu ifade etmiştim. dolayısı ile bu yazıların faydalı olup olmadığı hususu şüphelidir. biz doğruyu söyleriz, faydasına karışmayız denebilir. Ama gönüllerin hoyratça yıkılmasına vesile olunmamalı.”

Evet, bir yerde haklıydı, “bazı nadan ve cahil kişilerin Hoca Efendi hakkında ölçüsüz, insafsız, yakışıksız, itham ve suçlamalarda bulunmasına sebep oluyor”du. Ama bir şey daha oluyordu; bu cümleyi bir de “Hoca Efendi” yerine “Cemal Nar”ı koyarak okuyunuz, bir şey fark etmiyordu, değil mi “harun külyutmaz” kardeşim?

Sadece bu yazılar değil, daha geride diğer cemaatler, tarikatlar, İmam Hatip, İlahiyat ve medrese gibi eğitim yuvaları, kültürel ocaklar, STK’lar vardı. Bunların bazı yönleri eleştirilmeli idi ki düzelmeler olmalı ve ümmet bundan fayda bulmalıydı.

Ben, hakikat adına birilerinin yapması gerekeni yapmam gerektiğine inandım ve yaptım.

Biz diyorduk ki “bir yola çıkılacaksa ‘kim var?’ diye etrafa bakmana gerek yok. Sen yola çık ve yürü.” Şimdi kendi sözümüzü nasıl nakzedecektik? Biliyorum, kurnaz olsaydım, menfaatimi düşünseydim, “neme lazımcı” olsaydım, yapmamam gerekirdi. Ama o zaman ihlas ve samimiyet nerde kalırdı?

Ama olmadı işte. Çok sevdiğim birkaç dostum geldi ve “bu yazıları yayınlayıp yayınlamamayı istişare edeceğiz” dediler.

Benim de, “harun külyutmaz” kardeşimin de düşündüklerini ve daha başkalarını da gerekçeleri ile saydılar. Hele tarikatlar ve STK’ların bunu hiç hazmedemeyeceğini anlattılar. Beni de dinleyip hak verdilerse bile, kendilerinin ehakk olduğunu söylediler.

Oylamaya sundular ve galip geldiler. Biz de sebat ile inat arasındaki farkı düşündük, nefse ağır gelse de “eyvallah” diyerek istişareyi dinledik.

Böylece bu uzun yazı dizisini burada bitiriyoruz.

Yarın ve öbür gün bir “fezleke” yayınlayacağım, o kadar. Ama o yazılar bilgisayarımda “yayınlanacak kitaplar” dosyasına girdi. Adını ya “Kimse Kusura Bakmasın”, ya “Fark Var Firak Yok”, ya da “Farka Evet, Firaka Hayır” koymayı düşündüğümüz bu 100 - 150 sayfalık kitabı inşallah ileride bastırırız, merak edenler oradan okurlar.

Kimse bizi zorlamıyor ama biz bu dizi yazıyı gönlümüzle bırakmıyoruz aslında. Açık söylüyorum; kahrımız var buna, isyanımız var. Bu bütün cemaatlerin her eleştiriye saygısızca kullandıkları “mahalle baskısının”, “sansüre” dönüşmesine isyanımız var. Bu hem gurur, kibir, enaniyet, kendini beğenmişlik içinde akıldan, bilgiden, edepten, adalet ve insaftan yoksun saldırgan bir tutum sergileyip hem de tevazu, mahviyet, hoşgörü kılığında “kardeşlik edebiyatı” sahtekârlığına isyanımız var. Din kardeşliği hak ve hukukunu sadece kendi cemaatine tahsis etmelere isyanımız var. Her mukaddes değeri yiyip bitirerek kullanıp atmaya isyanımız var. Her İslamî cemaate ve imamına sevgimiz ve saygımız var ama herkes de kendi delisine sahip olmalı.

Sahip çıktıklarına sahip olmalarını beklemek hakkımız değil midir?

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi