Değerli Yalnızlık’tan Değerli Fidan’a Terfi!
On bir yıldır tek başına iktidar olan bir siyasi parti tarafından yönetilen Türkiye, bu total vaziyetin önemli avantajlarını yaşarken, son yıllarda dezavantajlarını da “yoğun” olarak yaşamaya başladı. Ülkeyi yönetenler bir yandan güç ve otoritesini pekiştirip kollamak, diğer yandan güç ve otoritesine ortak olmak ya da sahip olmak isteyenlerle mücadele etmek zorunda kalıyor. Başarı hanesine yazılacak işlerin yanı sıra, hatalardan müstağniymiş gibi davranıp kendileri dışında hata merkezleri bulma reflekslerini harekete geçiren davranış ve savunma biçimleri de ortaya koyup başarısızlıklarını bile kıymetlileştirmek zorunda kalabiliyorlar! Sadece Ak Parti iktidarı değil, yönettiği kurumlarda bu durumdan payını olumlu ya da olumsuz bir şekilde alıyor.
Ülkesini seven her Türk vatandaşı gibi Türkiye’nin “sadece iyi bir tavla oyuncusu değil iyi bir satranç oyuncusu da” olduğunu görmek istiyorum. Ama “İsrail, ABD, Rusya, İngiltere, Almanya ve İran'ın tam teşekküllü bir şekilde cirit attığı bu coğrafyada; duyduklarınızın hiç birine, gördüklerinizin 4 de 1 ine inanmayın” diyen merhum Lider’in öğüdünü de aklımdan çıkarmıyorum…
Eğer bir ülkede, o ülkenin istihbarat teşkilatının başındaki adam ile alakalı haberler zırt pırt manşetlerde neşv ü nemâ buluyorsa, olan bitenler ya ciddi bir PR veya hayli yıpranan bir pozisyon ve misyona cilalama çalışmasıdır… Ya da devlet içinde bazı unsurlar kesin çizgilerle hareket edip, devlet altı örgütlenmeler ile kurduğu etkileşim, eylem ve başarı kalibrasyonu birilerini çıldırtıyordur!
Nasıl bir istihbarat personeli kendini açık etmezse, bir istihbarat teşkilatı da kurum olarak her daim göz önünde olmak istemez. Hele hele ‘bak bunları da başardık’ şeklinde, istihbarat teşkilatı üzerinden başarı ve gelişmişlik hikâyeleri üretmek ya da mağduriyet edebiyatı yapmak, başlı başına bir acziyet ve yönetim sorunudur! Dünyada herhangi bir güçlü ülkenin normal ve kompleksiz bir vatandaşı, kendi ülkesinin istihbarat teşkilatının skorboarda yansıyan başarıları ile kıvanacak duruma kendini düşürmez! Bırakın bir istihbarat teşkilatının varlığını hissetmeyi, başkanının kim olduğunu dahi umursamaz. Maalesef son günlerde başta iktidar partisi ‘bağımlıları’ olmak üzere, her işte “made in MİT” markalı “başarı” görme ve gösterme çabası, Türkiye’de bir istihbarat başkanını ve kurumunu işte böyle tartışılır hale getirmiştir!
Hakan Fidan ve MİT merkezli gündemin maksadı olarak, bu kurumun ve Fidan’ın Çözüm Süreci’nde oynadığı rol olduğunun altını çizenlere de katılmıyorum. Çünkü “Çözüm Süreci” şu anda “sadece” seçim sath-ı mailine girilen şu dönemde seçmen tercihinin iktidar partisine bir sürpriz yapacak bir sapma yapmasına mani olacak şekilde ilerliyor. Tıpkı Oslo Sürecinde olduğu gibi… Tüm bu olan bitenler, bir istihbarat teşkilatına “Türkiye’deki en büyük nefret ikonlarından biri olan dünyanın en kanlı terörist örgütün lideriyle ilişkili miydiniz? Hadi ilişkidesiniz, peki ne diye bu işleri milletin gözü önünde Türkiye devletinin karizmasını ve hukuku ayaklar altına alacak yol ve yöntemlerde yaptınız?” sorusunun sorulmasını önlemek için yapılan bir PR çalışması olabilir mi? Bu tezi ileri sürenleri nereye koyacaksınız? Hem mantıkla hem de sürecin geldiği noktayla uyumsuz değil!
Geçmişte Süleyman Demirel MİT hakkında: "Angola’daki kabile savaşını bildirir, Ankara’da sizin altınızın oyulduğunu haber vermez." Demişti… O günlerden bugünlere çok şey değişti. Haliyle MİT’ de değişti. Ama gerek zihniyet planında gerekse içerik anlamında gerekse kurum içindeki kara deliklerin kapatılması anlamında yapılan değişiklikleri kalem kalem biz bilemeyiz. Bilmemizde gerekmiyor. Dünyanın en iyi istihbarat servisleri kendi PR’nı, reklamını ve çaplarını başta kamuoylarına ve dünya kamuoylarına gerçek hayattan örneklerle değil; sinema, dizi film, roman, bilişim teknolojisi ve benzeri yöntemlerle yapıyorlar. Bizde ise siyasetçilerin ve gazetecilerin lehte veya aleyhte beyanları ve beylik laflarıyla istihbarat servisleri gündem oluyor! Yurt dışında yapılan saçma sapan Hakan Fidan ve MİT haberleri kamuoyunda tartıştırılıyor!
Bu istihbarat teşkilatı ve başındaki insan mühim kurum ve kişidir. İç politik manevra alanını genişletmek adına, üzerinden kahramanlık hikâyeleri üretilmemesi gereken hatta kahramanlıkları dahi “gizli” kalması gerekli kurum ve kişilerdir! Her türlü siyasi kurum, cemaat, cemiyet, meşrep, grup ve dahi her türlü toplum mühendislikleri çalışmalarının “üstünde” olma ilkesine asla zeval verilmemelidir.
Hülasa
MİT, Türkiye Cumhuriyeti’nin şah damarıdır. Her vatansever Türk vatandaşı gibi, istihbarat kurumumuzun başta Ortadoğu olmak üzere çeşitli coğrafyalarda etkin-güçlü-yerinde network ağlarına sahip aktör olmasını belki Recep Tayyip Erdoğan’dan daha fazla arzu ediyorum…
Başbakan Erdoğan ve çekirdek ekibi MİT üstünden operatif devlet etkinliğini yürütebilir ve MİT’ de bu konuda da başarılı işlere imza atabilir. Ama bu işlerin meşruiyet ve yerindeliklerini sağlama alacağız diye, olanı biteni mağduriyet veya muzafferiyet noktalarından ele almaya başlamaları bence yanlış bir politika… Başbakan Erdoğan ve çekirdek ekibi bir an önce “yedirtmeyiz' ruh halinden sıyrılmalı ve küresel denklemle bozulan etkileşimini bölgede izlediği “milli” politikalar ile birlikte nasıl rayına oturtabileceği üzerinde kafa yormalıdır.
Arkası sağlam, her sorununda velisinin arkasına sığınan ve güçlü veli avantajını tüm okula hissettiren öğrenci gibi zırt pırt her sıkıntıda soluğu Başbakanın yanında alan Müsteşar görüntüsü ve algısı da yanlış; kollamasak kurda kuşa yem olacak sürekli "hedefte" bir kişi/kurum imajı ve algısı da yanlış!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.