Cemal Nar

Cemal Nar

İslam ve Gizli Örgütlenmeler

İslam ve Gizli Örgütlenmeler

Neyi müzakere ediyorduk?

Araya fasıla girince, konuyla ilk karşılaşanlara duyurma, unutanlara da hatırlatma olsun diye, ilgiyle takip edenlerin affına sığınarak, bir kısa iktibas yapalım:

Her Müslüman, yaşadığı toplumu “İslam Toplumu” haline çevirmeye çalışmalı ve o toplumda “devlete” ve “yönetime” talip olmalıdır.  Bu Müslümanlar için bir farzdır, yani dinî bir mecburiyettir. Zira ilke olarak Müslümanları gayr-i müslim olanlar idare edemezler. Bu haramdır.

Bu anlamda bugün bu ülkede Müslümanların/İslamcıların önünde söz konusu amaçlarını gerçekleştirebilmek için üç seçenek vardır:

1- Ya İslam Partisi kurmaya izin vermeyen bu laik devletin yasalarını göz önüne alarak sistem dışında kalacaklar, siyasete, yani ülke yönetimine talip olmayacaklardır. Bunun yerine dini ve devleti de öğreten ve mümkün mertebe kendi medeniyetini yaşatmaya çalışan, böylece bir “İslam Toplumu” oluşturmaya çalışan sivil toplum kuruluşları (STK) oluşturarak hizmet etmeye çalışacaklardır.

2- Veya yasaları reddedip dinlemeyerek yer altına çekilecek ve gizli faaliyet gösteren illegal siyasi örgütler kurarak devleti kendilerini tanımaya zorlayacaklardır.

3- Ya da içten tanımasalar bile dıştan yasaları gözeterek ve onların imkân ve boşluklarından faydalanarak açıktan siyasete soyunacak ve ellerinden ne gelirse yapabildikleri kadar dine ve ümmete hizmet etmeye çalışacaklardır. Böylece zaman içinde toplumu İslam’ı ister hale getirerek kendi sistemlerine dönüştüreceklerdir.

Bu üçünün ötesinde bir yol yoktur.

Peki, İslam dini bu yolların hangisini emreder?”

Geçen iki yazıda bunların açıklamasını, sebeplerini, delillerini ve 1 ile 3. görüşün İslam açısından değerlendirilmesini yapmıştık. Sonuçta ilk görüşü benimsemiş, ikinci görüşü anlayışla karşıladığımızı yazmış, buna “şirk” denmesini haksız bulmuştuk. İsteyenler fazla bilgi için geriye dönük üç yazıyı okuyabilirler. Şimdi sıra geldi değerlendirmediğimiz görüşe dair düşüncelerimize.

“İslam ikinci görüşü reddeder” demiştik hatırlarsanız. Nedenine gelmeden önce isterseniz 2. Şıkkı okuyarak o görüşü bir kere daha hatırlayabilirsiniz.

Evet, İslam bu görüşü reddeder kanaatindeyiz. Çünkü bu görüş ile İslam’a davet metodunda en belirgin özelliklerden birisi olan “alenilik” ve “açık seçik tebliğ” ile “anlaşılır olma” özellikleri birbirine ters düşer.

Üstelik yeraltında çalışan bir örgütün kontrol edilebilirliği ve hesap sorulur olma özelliği nerdeyse imkansız hale gelebilir. Bu da örgütüm “GESTAPO”laşması gibi çok kötü sonuçlar doğurabilir. Asıl örgütle benzeri istismarcılarını ayırt etmek zorlaşabilir. Kaldı ki bu tür örgütlerin terör faaliyetlerine karışarak haksız yere cana kıyma ve kan dökme özelliği neredeyse önlenemez bir vaziyete dönüşebilir.  Bu ise “İslamî Hareket”in “fitne”ye dönüşmesini neticelendirir. Bu çirkin durum, “İslamî Hareket”in yokluğuna bin kere rahmet okutur.

Bu ülkede PKK mücadelesinin başarısızlığı bir kere daha göstermiştir ki, bir devlet ile bir örgütün baş edebilmesi, alnından savaşarak onu yok edebilmesi, bütün dünya arkasında olsa bile, mümkün değildir. Kaldı ki “İslamî Hareket”in bütün dünya asla arkasında olmaz. Küfür dünyasının bırakın ona destek vermeyi, onu kökünden yok etmek için gizli veya açıktan nasıl çalıştığını görmez misiniz?

Üstelik İslam, dahilde savaşı hoş görmeyen bir dindir. Çünkü bu durumda suçsuz insanların kanları akıp hayatları sönebilir, ırz ve namusları telef, malları Pâyimal ile helak olabilir. Şu anda akla gelen gelmeyen daha nice bir zararlar söz konusudur bu görüşte. Bu yüzden İslam bunu onaylamaz kanaatindeyiz.

Kaldı ki bu “yer altında gizli faaliyet gösteren siyasi örgütler kurma” işlemi artık bu iletişim ve haber alma çağında mümkün değildir kanaatindeyiz. Usul açısından İslam’ın birçok esasına uymadığına inandığımız bu görüşe, İslam’ın ilk üç yılının “gizli davet” ile geçmiş olmasının bir delil teşkil etmediği kanaatindeyiz.

Bütün bu mülahazalardan sonra şunu söyleyebiliriz; ilk iki görüşün durumu oldukça nettir ve bu konuda bir fikre varmak kolaydır. Asıl zor ve tartışmaya açık olan, aslında zatında zor olan üçüncü görüştür. Nitekim yorumlara baktığımızda bu vaziyeti açıkça görürüz.

Neden böyledir?

Görelim, ama gelecek yazıda inşallah, olmaz mı?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi