Senin “Hizmet” dediğin, “Demokrasi” şarkısı ise geçmiş olsun!
Laik bir ülkede aktif siyaset yapanlarla, hizmet adı altında İslam’ı tebliğ edenlerin frekanslarını kimileri konjonktüre uygun olarak karıştırmak gereğini duyuyor.
Bir takım dünyevi hesaplar, bir takım çıkar çevreleri işbaşında…
Ehli dünyanın kurgusu olan Kemalizm’e her ne şekilde olursa olsun taviz vermeden ömrünü çile ağacı serüveninde sürdüren Bediüzzaman gibi bir mücahidin hem rahlesine oturuyormuş gibi kendini göstermen, hem de Batı’nın “demokrasi”, “laiklik” gibi tefessüh eden zakkum düşüncelerine “hizmet” dersen bu doğru olmaz.
Ayran ile seyran, ekşi ile tatlı…
Bir de bal kabağı…
Bu kadar mütefekkir boynunu “demokrasi”, veya dini inkar demek olan “laiklik” adına mı verdi? Bunca yokuşlar demokrasi adına mı tırmanıldı?
Yoksa İslam’ın üstün kavramlarını açıktan tebliğ etmek çok mu ağır geliyor?
Niyesi malum…
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın geçen hafta yapmış olduğu açıklamanın satır aralarından demokrasi çıkınca doğrusu şaşırdım. Bin yıllık kani, ne zaman oldu yani?!.
İşte o paragraflar:
“(…)Yaklaşan seçim sürecinde, benzer iddiaların artarak devam edeceği mülahazasıyla, Câmia’nın siyasetle olan ilişkisi konusunda bazı noktalara dikkat çekmekte fayda görüyoruz.
1. Farklı siyasi düşüncelerden gönüllü destekçilere sahip olan Câmia’nın; bir siyasi parti kurması, kurdurması ya da zaman zaman dile getirilen ve asılsız bir iddia olan herhangi bir partiye angaje olması, hem teorik hem de pratik olarak kesinlikle söz konusu değildir.
2. İnsanlığa hizmet etmekten başka gayesi olmayan bu Câmia, kendisine gönül veren insanların siyasetle münasebetlerini, değerler ve ilkeler üzerinden tanımlamasını tavsiye eder. Bunlar; insan hakları, demokrasi, şeffaf ve adil yönetim, çoğulculuk, hukukun üstünlüğü, inanç ve ifade özgürlüğü gibi değerlerdir. Ve bu değerleri hakkıyla temsil eden bütün siyasi partiler tercih sebebidir.”
Bu açıklama üzerine hiçbir art niyet taşımadan soralım.
Madem İslam’ı bir hareket, o zaman “farklı siyasi düşüncelerden gönüllü destekçiler” kimler?.. Bu destekçiler hem farklı düşünür, hem desteklerler!
Asıl izahı zor şu cümleler:
“(…)Bunlar; insan hakları, demokrasi, şeffaf ve adil yönetim, çoğulculuk, hukukun üstünlüğü, inanç ve ifade özgürlüğü gibi değerlerdir. Ve bu değerleri hakkıyla temsil eden bütün siyasi partiler tercih sebebidir.”
Yani demokrasi ortak payda olunca, CHP de, İşçi Partisi de tercih sebebi olabiliyor. Neden “yol odur ki doğru vara/ göz odur ki hakkı göre” değil?
Her kesime yeşil ışık mı?
Veya şöyle soralım, Üstat öyle mi yaptı?
Muhalefeti anladık da, hizmet yolcularına(!) bakıyoruz, onlar iktidara daha da dehşet olduğu gibi, yeşil boncuk hesabı yerine göre Kemalizm’e biat, yerine göre geçmişten özür dilemeler.
Öte yandan…
Başı örtülü şehit anlarının garnizon kapılarında parya muamelesi görmelerine değil de, onlara bu hali reva görenlerin yargılanmalarına üzülme, ciğer parçalanma, elden gelse serbest bırakma gibi ahlar vahlar neyin nesi?
Nereye gidiyor bu hizmet kervanı?!.
“Kapatma kelimesini ne zaman duysam aklıma hep parti kapatma davası gelir, tıpkı dönüşüm lafı telaffuz edildiğinde imam hatip liselerine reva görülen zulüm gibi”(18.11.2013)
Atma Ekrem Dumanlı, din kardeşiyiz…
28 Şubat’ın mimarı Ecevit cenahlarına nasıl davranıldığı malum.
Hadi ben yanılıyorum diyelim, o dönem hem imam hatip, hem sekiz yıllık dayatması, hem parti kapatmalar, hem de Kur’an kursları zulmüne karşı bu patron kesimin hangi tavrı aldığını söyleyin de aydınlanalım.
Manzara alenen ortada…
Karşı soru veya düzeltme gelmesin diye dünyanın bir köşesine Hocaefendi’yi kimler kilitlemişse, oradan bir devrin imam hatip okullarına reva görülen zulmün mimarına “Onuru ile yaşadı, onuru ile öldü” şeklinde methiyeler gelmedi mi? Bu kişiye Fatihalar okutulmadı mı?
Ekrem kardeş, Merve Kavakçı vakıası hiç mi ciğer yakmadı, yürek sızlatmadı?
Şimdi sen kalktın, imam hatip zulmü ile sömürü halini alan dershane kapatılmayı eş tutarak iktidara yükleniyorsun. Hangisi hırs? Dershane dönüşümü mü, iktidara yüklenmek mi?
Dershane deyince birilerine neler oluyor?..
Bir de; hem okula, hem de dershanelere (5+15= 20.000 TL) yetiştiremeyen dar gelirlilere soralım. Ayrıca, dershanelerin ne kadar başarılı olduğu konusunda bir de sağlıklı anket yaparsak ortaya “koyun can derdinde, kasap et derdinde” tablosu çıkar. Demek oluyor ki kazanç kapısı ile koltuk hırsı oldukça tehlikeli…
Öyle ya, durduk yerde siyasi denklem bozulduğu gibi muhalefete yer bırakmayacak şekilde atışmalar, taşlamalar, suçlamalar neyin nesi?
Diyelim ki AK Parti iktidarı kötü, fena.
Peki, yıkılınca yerine kimler gelecek onu da düşündünüz mü?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.