Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Cezaevlerini boşaltın

Cezaevlerini boşaltın

Sayın Başbakan, Diyarbakır çıkartmasında “dağlardakiler inecek, cezaevleri boşaltılacak” derken, söyleyene değil, söyletene bak...
Gerçekten, cezaevleri boşaltılmalı, mahkemelerdeki dava sayısı azaltılmalı.
Türkiye bölgede yeni bir çığır açmak peşindeyse, ki girişimler öyle gösteriyor, ilk yapacağı iş ülkede sosyal barışı sağlamaktır.
Barış olmadan huzur olmaz, üretim olmaz, yatırım olmaz...
Ama nasıl?
Katilleri, canileri, serserileri sokağa mı salalım?
Karıştırıcılar öyle diyor:
Başbakan teröristlerle Ergenekoncuları salacak.
Soru soran gazetecilere Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç açıkladı.
“Genel af bugünün gündeminde yok. 
Sayın Başbakanımız o konuşmasında geleceğe dair bir perspektif çiziyor. 
‘Yasaklar kalksın, kucaklaşma olsun, dağlarda ve cezaevinde kimse kalmasın’ diyor. 
Bu kadar güzel bir konuşmanın ardından lütfen genel af çıkacak ve bunlar ertesi gün dışarı çıkacaklar gibi bir anlam çıkarmayın. 
Cezaevlerini boşaltacak olan biz değiliz, Türkiye’de bir yargı var. 
Terör biterse, silahlar susarsa Türkiye gelecekte şöyle güzel günler görecektir dedi sayın Başbakanımız ve herkesi duygulandırdı.”
Hocaefendi’nin “O yaşlı başlı adamlar böyle orada hesap verince ciğerim yanıyor benim. Elimde olsa hepsini serbest bırakırım” duygusallığı da bir temenni.
Benim bildiğim, Hocaefendi ileri derecede şeker hastası, her gün her saat şekeri inip çıkıyor, bir de ne hikmetse dünyanın bir ucunda tutulması nedeniyle gündemi nasıl algıladığı veya kendisine olayların nasıl intikal ettirildiği meçhul. Diyelim ki yakında olsa, gidilir görüşülür, anlatılır.
Derler ya; yardan uzak, yerden uzak, gönülden uzak...
O konuyu şimdilik bırakalım da, Arınç’ın açıklamasına dönelim.
Bence bu açıklamanın püf noktası “Türkiye’de bir yargı var” sözcüğüdür.
Yani bağımsız bağlantısız yargı.
İşte çözümü buradan, yani yargıdan ele alarak cezaevlerini nasıl boşaltacağımızı, dava sayısını nasıl azaltacağımızı bir sefer daha hatırlatmış olalım.
Şu an itibari ile altyapıda çok güzel işler yapılıyor. 
Hele de yıllardır çokça arzu ettiğim duruşma salonlarına konulan kamera sistemi ile kalemlerin hukuk, ceza, icra şeklinde dizaynı harika. 
Örneğin, vatandaş Sincan Adliyesine (pilot bölge) gidince rahatlığı görüyor. 
Butona basıyorsun, sıranı alıyorsun, işini yapıp çıkıyorsun.
Rica, minnet, tanıdık arama yok, işlemler de anında görüntüleniyor.
Pilot seçilen yerlerin duruşma salonlarında kameraların çalıştığını görmek ne güzel.
Ama yeterli değil...
Davalar alabildiğine fazla, yargılamalar çok uzun, cezaevleri tıka basa dolu... 
Nereden mi başlayalım?.. Sorusu..
Daha önceleri de yazdım, uzlaşının kapsamını genişleterek başlayalım.
Hem de, 28 Şubat mağdurlarında olduğu gibi geç kalmayalım...
Terör, organize suç örgütleri, gasp, ırza geçmek, zorla kadın kaçırmak, küçük yaştaki çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçları hariç, (tabii ki yasa değişikliği yapmak suretiyle) diğer suçlarda taraflara uzlaşma hakkı tanıyabiliriz. 
Tarafların uzlaşması halinde, “bir daha suç işlersen bu cezanı da çekersin” şeklinde şartlı olarak dava ve soruşturmalar tecil edilebilir, hükümlü ve tutuklular hemen salınabilir. 
Bu şekil bir uygulama af niteliğinde olmadığından yargıya zarar vermez.
Aksine, geniş kapsamlı sosyal barışı sağlar...
Dahası? Mahkemelerdeki dosya sayısı yarıya iner, cezaevleri boşalır.
Dedik ya, söyleyene değil, söyletene bak.
Terör biter, dağlarda kimseler kalmaz, ülkenin 33 yıldır hasretini çektiği barış geçekten sağlanırsa aynı yöntem diğerlerine de neden uygulanmasın? 
Maksadımız üzüm yemekse, yol budur, yöntem budur...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nusret Çiçek Arşivi