Cemaat sorun değil çözüm üretmeli
Türkiye’nin en büyük kusurlarından bir tanesi de, “devletin okullarında okuyan çocukların devletin hazırladığı sorulara cevap verememesi” ayıbıdır.
Bu ayıbın çaresini bulmadığı, imkânlarını buna seferber etmediği için de devlet okullarına paralel dershanelerin oluşması kerhen kabullenilmiş bir gerçektir. İnsanlar çocuklarını mecburen dershanelere göndermekteler. Ben de çocuğumu dershaneye mecburen gönderiyorum.
Zaruri ihtiyaçlarını karşılamak yerine çocuklarının geleceğini kurtarmak ümidiyle binbir zorlukla çocuklarını dershaneye gönderen aileler biliyorum. Bodrum katında ikamet eden, asgarî maaşla çalışan ama burs bularak, borç alarak çocuklarının geleceği adına bu yüke katlanan ailelerin vebali devletin üzerindedir...
Akademi dünyasının içindeyim. Talim ve terbiye öncelikli işim. Türkiye artık eski Türkiye değil, hızla gelişen bir ülke. Ama eğitim alanında tökezlemesine, bunu oluşturan sebeplerin ortadan kaldırılmamasına hayret ediyorum.
Daha önce de bu köşede yazmıştım; bizim dönemimizde 6 yıl boyunca yabancı dil okutulurdu. Nasıl başlarsak öyle bitirirdik. Bunun hesabını da kimse vermezdi. Olan bizim israf edilmiş yıllarımıza, yani hayatımıza olurdu. Lise sonrası yurtdışına çıktım, iki yılda iki dil öğrendim.
Liseyi bitirip de yurtdışına çıktığımda İngilizce konuşamadığım için ayıplanmıştım. Ayıplandığımda da bu kadar saçma sapan bir durumu normalleştirdiğimizden olsa gerek niçin ayıplandığımı anlayamamıştım. Eğitim sistemimizdeki çarpıklığı bilmeyen insanlar 6 yıl yabancı dil okuyup da okuduğu dili rahatça konuşamayan birisine tabiî olarak IQ’sü düşük insan muamelesi yaparlar.
Oysa bizden çok daha fakir ve bizim gibi köklü bir devlet tecrübesine sahip olmayan ülkeler bile bu komediyi yaşamıyorlar. Muhalif partilere de şaşıyorum; bu meselede çözüm paketleri sunması, Hükümet görevini yapmıyor diye kıyametler koparması gerekirken onlar da sessizler.
Modern eğitim sistemimiz sözde “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” nesiller yetiştirmek üzere yola çıkmıştı. Vardığımız yer, dört seçenekli test sorularına hızlı cevap veren ama ufku dar, Türkçe yazma özürlü, konuşma yeteneği zayıf bir nesil oldu. Bu bir karalama değil bir tesbittir, tesbit ise kendi öz çocuklarımıza dairdir.
Şimdi, Cemaat ve Hükümet arasında başlayan ve insanların meşrebine göre tavır belirledikleri dershaneler meselesinin bir fırsata dönüştürülmesini temenni ediyorum. Eğitim sistemimiz ivedilikle masaya yatırılmalı, sorunu çözücü acil kararlar alınmalıdır.
Eğitimde eşit fırsatlar sunacak, talebeleri yarış atı olmaktan çıkaracak, yabancı dili hakikaten öğretebilecek bir sistem kurulmalıdır. Bilgi veren ve bilgiyi nerede ve nasıl kullanacağını öğreten bir sistem. Gençleri hayata hazırlayan ve onlara ruhî olgunluk kazandıran bir sistem.
Yerel ve uluslararası konferanslar tertip edilmeli, bu meselenin çözümü için akademisyenler, eğitimciler çözümün bir parçası hâline getirilmelidir. Bu işle ilgili bütün kesimlerin katkısı talep edilmelidir.
Bunları yazarken bunun önündeki engellerin farkında olmadığım sanılmasın. Bu meyanda özellikle bir endişemi dile getirmek istiyorum. O da şu: Cemaat sanki bu hususta uzlaşmak istemiyor görüntüsü vermektedir.
Sanki Hükümet’e verdikleri desteği daha önceden çekmeye karar vermişler de dershaneler meselesini bunu meşrulaştıran bir zemin olarak kullanmaktalar. Cemaatin medya organlarının almış olduğu tavır, kullanmış olduğu dil, öncülerinin yapmış oldukları açıklamalar bu izlenimi doğuruyor.
Hâlbuki yukarıda özetle değindiğimiz eğitim sistemindeki sorunları Cemaat herkesten daha fazla bilir. Sorunu bilenlerin çözüm üretmekte şansları da daha fazla olur. Cemaat Hükümet’le uzlaşmalı, çözümler üretilmesine katkı sunmalı ama çarpık sistemin devamından yana tavır almamalıdır. Hele bunu Hükümet’i yıpratmak için hiç kullanmamalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.