Öcalan Serbest Kalacak mı?
Öcalan’a Af tartışmaları yeniden başladı.. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’da yaptığı tarihi konuşmada, “Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını göreceğiz” sözleri büyük tartışma yarattı..
Peşine de Mesud Barzani’nin, Öcalan’ı kapsayacak şekilde bir genel af çıkacağı yönündeki beklentisini dile getirmesi tuz biber ekti.. Barzani’nin, Öcalan’ın mahkûmiyetiyle ilgili olarak görüş belirtmesi bir yere kadar anlaşılabilir ise de kesinleşmiş bir hüküm üzerine, sanki olacağına dair bir duyum almış gibi beyanat vermesi doğru olmamıştır.. Bunu en sert biçimde Başbakan da eleştirdi zaten.. Fakat tartışmanın özünü kaçırmamak adına, işin bu mülakatlarla sulandırılmaması gerektiğini de görmemiz lazım..
Yani sevmediğimiz bir adam elmanın güzel olduğunu söylüyor diye elma yemekten tiksinmez insan.. Barzani ister kendi görüşünü iletmiş olsun, ister beklentisini isterse bir yerden duyum almış olsun.. Bu işin özünü görmezden gelmemize yol açmamalı.. Hele de, “Yeni Türkiye”nin inşa edildiği bir ortamda, devlet, büyük bir toplumsal mutabakat yapma ve toplumsal barışı tüm taraflarıyla tesis etme hakkına sahiptir..
YENİ SÖZLEŞME VE İÇ BARIŞ
Bu büyük mutabakatı siz varın “Yeni Anayasa” olarak algılayın.. Toplumsal Barışı ise ister içinden geçmekte olduğumuz çözüm ve demokratikleşme süreci isterseniz devlete karşı işlenmiş suçların affı olarak.. (Ki bu ikinci madde zaten çözüm sürecinin bir parçası olarak kaçınılmaz şekilde sunulabilir de..) Böyle bir planları olmadığını yasama erkinin mensupları defalarca ifade ettiler. Ama bana sorarsanız zamanın ruhu neyi gerektiriyorsa ve elbette ne vakit gerektiriyorsa, o vakit bu işler olur.. Bugün çıkıp birinin, “Öcalan’ı da kapsayacak şekilde bir af getiriyorum” diyebileceğini zannetmiyorum. Ama o gün bugün değil.. Ne zaman? Şöyle söyleyeyim, bugün “ASALA’nın önemli liderlerinden biri serbest bırakılmış” diye bir haber okusanız gazetede, ne kadar tepki verirsiniz? Peki 80’lerin ortalarında böyle bir haber okusaydınız?.. İşte zamanın ruhu dediğim şey bu… Ama Öcalan’ın dışarıda tutulduğu ve bir şekilde PKK ile ilişkilendirilen başka bazı tutuklu ve hükümlüleri kapsayacak bir düzenleme yapılmasına itiraz geleceğine de inanmıyorum.
CEZAEVLERİ BÖYLE BOŞALACAK
Türkiye’deki 359 cezaevinde 111 bin 923’ü hükümlü, 28 bin 597’si tutuklu toplam 140 bin 520 kişi var şu anda.. Bu rakamlar demokratikleştiğini ilan eden iç barışı tesis ettiğini duyuran bir ülke için çok da iç açıcı rakamlar gibi gelmiyor bana.. Derhal ve süratle TMK ve TCK’da bir dizi düzenleme yapılır ve örneğin “Sayın Öcalan” dediği için veya poşu taktığı için yargılananların evlerine dönüşü sağlanırsa, bunun faydası zararından büyük olacaktır.. İşin bu kısmı teknik.. Sonrası ise siyasi.. Ve siyaseten atılması gereken adımları değerlendirirken veyahut planlarken bir iki günlük projeksiyonlar yapılmaz.. Hele de bizim gibi bir devlet geleneğinin mirasçısı bir ülke için yüzlerce, binlerce yıllık bir planlama yapılması gerekiyor. Bu tür durumlar için ise Başbakan’ın söylediği gibi önce ayakları yere sağlam basan hayalleriniz olması gerekiyor.. Bu hayalin nasıl gerçekleşeceği ikinci aşama..
GENEL AFFI ÖNCE CHP İSTEDİ
Bakın CHP’nin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 12 Eylül Referandumu için “hayır” kampanyası yürütürken, Tunceli’de kendi seçmen ve hemşehrilerine şöyle seslenmişti; “12 Eylül Anayasası’na, 12 Eylül’de hayır deyin, Türkiye’nin önü açılsın. Hayır deyin Doğu’dan Batı’dan toplumsal mutabakatla, kardeşlikle genel affın yolu açılsın. Biz çocuklarımızın geleceğe güvenle baktığı ve kardeş kavgasının olmadığı, huzurlu bir Türkiye, herkesin işin aşının olduğu bir Türkiye’yi yaratmak için geldik..” Kılıçdaroğlu’na katılmamak mümkün mü? Kalın sağlıcakla..