Bir eğitim sistemi masalı
Tüm orman sakinleri, bir gün toplanıp kendilerini eğitmeye karar vermişler. Tabii ilk sözü, “Ormanlar Kralı Aslan” almış: “İnsanlar eğitimli oldukları için bizi yakalıyor, biz de eğitim alırsak durum dengelenir, böylece kendimizi koruyabiliriz” demiş.
Herkes bu fikirde birleşince, eğitim için ne yapmak gerektiğini düşünmeye başlamışlar. Bu konuda en iyi teklif tavşandan gelmiş: “Hemen bir okul açalım, hepimiz okula gider, bilmediklerimizi öğretmenlerden öğreniriz…”
İki komisyon kurmuşlar. Aslan, Kaplan, Kurt ve At okul inşa edecek, Tavşan, Kuş, Sincap ve Yılanbalığı okutulacak dersleri belirleyecekmiş…
Derhal çalışmaya başlamışlar. Okutulacak dersleri tespitle yükümlü kurulun ilk toplantısında ilk sözü yine tavşan almış: “Koşu dersi mutlak surette lâzım, düşmanlarımızdan ancak kaçarak kurtulabiliriz.”
Bütün hayvanların tavşanlar gibi zıplaya zıplaya koşabilmesi, hayatlarını devam ettirmeleri açısından çok önemli bulunduğundan, hemen kabul etmişler...
Böylece, koşu dersi, zorunlu dersler arasında yerini almış. Ardından Balığa söz verilmiş, o da yapmış teklifini: “Diyelim ki çok iyi koşuyor ve düşmanlarınızdan kaçıyorsunuz. Peki, o sırada karşınıza nehir, göl, ya da deniz çıkarsa ne yapacaksınız? Ya boğulursunuz yahut yakalanırsınız. İşte böyle durumlarda yüzebilmek hayat kurtarır. Yani, yüzme dersine ihtiyaç var.”
Ardından da, Kuşun teklifi gelmiş: “Uçabilme yeteneği kazanmak, koşma yahut yüzme öğrenmekten çok daha önemli ve gereklidir” diye giriş yapmış söze, “uçabilenin koşmaya ve yüzmeye ihtiyacı kalmaz. Sonuç olarak, uçma dersi zorunlu derslerin başında yer almalıdır.”
Teklif sırası sincaba gelmiş: “Güçlü düşmanlardan korunmanın başka yöntemleri de var” diye başlamış söze, “ağaca tırmanmak ya da tünel kazıp yer altında saklanmak gibi… Bunların zorunlu dersler arasında yer alması zaruridir.”
Tüm teklifleri bir araya getirip bir müfredat hazırlamışlar. Bu müfredat sayesinde bütün hayvanlar kuşlar gibi uçabilecek, tavşanlar kadar koşabilecek, balıklar gibi yüzebilecek, sincaplar gibi toprak kazıp ağaca tırmanabilecek, artık insanlardan korkmalarına gerek kalmayacakmış.
Kâğıt üstünde her şey makul ve mantıklı görünüyormuş… Bu çerçevede başlamışlar eğitim görmeye…
Ancak bir süre sonra bazı aksaklıklar ortaya çıkmaya başlamış: Meselâ tavşan koşu dersinden en yüksek notu alıyor, ama ağaca tırmanmakta çok zorlanıyormuş. Sürekli kafasının üstüne düşüp beynini zedeliyormuş. Böyle böyle koşma yeteneğini yitirmiş.
Kuş, uçmada çok başarılıymış, ancak sıra tünel kazmaya gelince, tökezliyor, bazen gagasını, bazen kanatlarını kırıyormuş. Bu yüzden o da bir süre sonra doğru düzgün uçamaz olmuş.
Balık, harika yüzmekle birlikte, onca ders almasına rağmen ne ağaca tırmanabiliyor, ne de koşabiliyormuş. Zaten sudan çıktıktan kısa bir süre sonra nefesi
daralıyor, canını suya zor atıyormuş. Zaman içinde yüzgeçleri zarar görmüş. Yüzmeyi bile beceremez hale gelmiş.
Sonuçta geri zekâlı yılanbalığı sınıf birincisi olmuş. Çünkü o her şeyi yarım yamalak yapabiliyormuş. Not ortalamasını tutturmuş.
Ancak yöneticiler, “Devlet Sistemi” dedikleri bu sistemden çok memnunmuşlar. Neticede tüm hayvanlar, plânlandığı gibi, bütün dersleri alıyorlarmış ya, gerisi önemli değilmiş.
“Kıssadan hisse” mi?
Yok efendim. Ne hissesi!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.