Asrın Katliamları
Mısır’da Meşruiyeti Destek İçin Ulusal Koalisyon adıyla cuntaya karşı yürütülen kitlesel eylemleri organize eden komite gayrimeşru cuntanın gerçekleştirdiği Rabiatu’l-Adeviyye Meydanı katliamının yüzüncü günü münasebetiyle 24 Kasım Pazar günü ülke genelinde milyonluk gösteriler düzenlemeyi kararlaştırdı. Ayrıca dünya genelinde askerî cuntaya karşı Mısır halkının hak ve özgürlük mücadelesine destek verenlerden de önümüzdeki hafta içinde cuntanın sergilediği vahşeti ve katliamları protesto amaçlı etkinlikler düzenlemeleri talebinde bulunmuş. Bu doğrultuda dün Cuma namazı sonrasında Türkiye’de değişik yerlerde eylemler düzenlendi. Fakat bu etkinlikler bugün ve önümüzdeki günlerde de değişik yerlerde sürdürülecek.
Mısır’da üniversitelerdeki öğrenci ayaklanmasına paralel olarak bu tür milyonluk gösterilerin ve ülke dışında da destek eylemlerinin gerçekleştirilmesi Mısır cuntasının oturmasının pek mümkün görünmediğini, geçmişte Hüsni Mübarek cuntasından kurtulma konusunda kararlılık göstermiş olan halkın bu kez Sisi diktasının baskıcı uygulamalarına ve dayatmalarına boyun eğmeyeceğini, zulüm karşısında daha kararlı bir mücadeleyle duracağını gösteriyor. Her ne kadar Sisi cuntası da Hüsni Mübarek diktasına karşı gerçekleştirilen başkaldırı karşısında rejimin zaaf gösterdiği varsayımından hareketle daha sert ve kan dökücü bir yöntem izleyerek kapıları tutmak için bütün imkânları değerlendirmeye çalışıyorsa da diğer yandan özgürlük mücadelesinde kararlı olan halk da artık direnişte ısrarlılığın mutlaka zafere çıkacağına ve zafere giden bu yoldan geri dönüşün olmayacağına inanıyor.
Mısır’daki eylemleri ve gösterileri organize eden komite Rabia katliamının yüzüncü günü münasebetiyle düzenlenecek eylem ve etkinliklerde söz konusu katliam hakkında “asrın katliamı” isimlendirmesinin kullanılmasını ve “Hepimiz Rabia’yız (yani Rabia eylemcisiyiz)” sloganıyla iştirak edilmesini istemiş. Cuntanın sergilediği vahşet ve gerçekleştirdiği o korkunç katliam açısından bakıldığında “Asrın Katliamı” adının verilmesi normaldir. Ama ne yazık ki bugün Müslüman toplumları yönetmeye çalışan zulüm rejimlerinin gerçekleştirdiği katliamları yan yana koyduğunuzda hangisini “asrın katliamı” olarak adlandıracağınıza da karar veremiyorsunuz.
İnsanlığın modernleştiği, özellikle İkinci Dünya Savaşı katliamlarının ardından BM’nin kurulup onun gözetiminde İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin yayınlandığı sırada tam da BM gözetiminde ve onun desteğiyle İslâm coğrafyasının merkezine kanla beslenen “İsrail” adında bir işgal devleti kuruldu. Hayatta kalabilmek için sürekli Filistinlilerin kanına ihtiyaç duyan hatta onların kanlarıyla yetinmeyip etrafa saldıran siyonist işgalcinin gerçekleştirdiği katliamları sıralamak için uzun listeler çıkarmak gerekir.
Hiç olmazsa siyonist vahşetle yetinsinler üstümüze yeni bir vahşet kapısı açmasınlar derken yine BM tarafından “güvenli bölge” ilan edilen ve onun gönderdiği askerî birliklerin koruması altındaki alanda, çoğunlukla kadınlardan ve çocuklardan oluşan sekiz bin insanın hunharca katledildiği korkunç Srebrenitza katliamı gerçekleştirildi.
İnsanlığın yirmi birinci yüzyıla huzur ve barışla girmesini temenni ederken çağdaş emperyalizm bu yüzyılın kapısını da işgal ve katliamlarla açtı. Irak ve Afganistan’ın işgali bir buçuk milyon insanın katledilmesi gibi bir sonuç doğurdu. İşgalcilerin iddiası ise bu ülkeleri demokratik düzene kavuşturmaktı.
Mısır’daki vahşi cunta tarafından korkunç Rabia katliamı gerçekleştirildiğinde yüreklerimiz parçalandı ve “keşke bir benzerine şahit olmasak” diye temennilerde bulunmuştuk ki Suriye’de Baas rejimi Doğu Guta’da korkunç kimyasal silah katliamını gerçekleştirdi. Üstelik böyle bir vahşeti icra edebilenlerle yan yana omuz omuza savaşanlar da “bakın işte biz burada savaşıyoruz, onun için Baas rejimi ayakta durabiliyor” deme yüzsüzlüğünü gösterebildiler.
Ama her şeye rağmen zulme ve vahşete karşı durma konusunda kararlılığımızı göstermeli, haklı ve meşru direnişe destekten geri adım atmamalıyız.
Not: Perşembe günkü yazımızda sözünü ettiğimiz “Haykırış” adlı belgesel bugün Eminönü Halk Eğitim Merkezi’nde gösterilecek. Baas vahşetinin gerçek yüzünü bir kez de bu belgeselden tanımanızı öneriyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.