Baydemir’in Kürdistan’ı
Öncelikle sorgulamamız lazım; Kürt, Kürdistan kelimelerini korkulu hale getirenler kimler?
Bu diyarda kimler kafatasçılık fitnesini körükledi?..
Eskiden, yani Osmanlı döneminde bu tip korkular, kavgalar, kaygılar yoktu.
Kürt olan Kürt, Laz olan Laz…
Devran yıkılıp, yerine ecnebi akımları, yani Kemalistler gelince, Müslüman olmanın da korkulu olduğunu gördük. Bir asra yakındır mayasında ekşilik yaşadı ülkemiz.
Geçmişi mazi diyerek önümüze koyduklarında, mağduriyetlerin hangisini saysak.
Bir zamanların Şükrü Karatepe olayı çıkıyor karşımıza.
Devre arkadaşım, Kayseri eski Belediye Başkanı.
Tabulaştırılmış bir 10 Kasım töreni hakkında demişti ki, “Süslü püslü görünüşüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın. İnancımıza saygı duyulmadığı, sövüldüğü bir dönemde, içim kan ağlayarak, bugünkü törenlere katıldım.”
Vay sen misin içi kan ağlayan, yargılandığı Ankara 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi hakimleri tarafından 1 yıl hapis, 5 yıl siyasetten men cezasına mahkumiyet.
Akabinde belediye başkanlığından oldu.
Şanlıurfa eski Belediye Başkanı, Halil İbrahim Çelik de öyle.
O da “Atatürkçü değilim” dediği için 15 gün nezarette tutuldu.
Bu ülke neler gördü, bu insanlar neler yaşadı.
Halkımız korkuları yeni yeni üzerinden atmaya çalışırken, Diyarbakır’da halk tarafından sevildiğini bildiğim Belediye Başkanı Osman Baydemir, haklı olarak “Kürdistan demekten neden korkuyorsunuz?” sorusunu soruyor.
Aynı Baydemir’in “askere kurşun sıkan, gelsin önce bana sıksın” sözü elbette ki ayrılıkçılığın değil, bütünleştiriciliğin bir nişanesidir.
Hem de o yörede bu tip cümleyi kurmak için yürek ister.
Burası tamam da, diğeri öyle değil.
“Biz nasıl Kırgızistan’a Kırgızistan diyorsak, Tacikistan’a Tacikistan, Yunanistan’a da Yunanistan diyorsak bırakın 90 yıl oldu, Kürdistan’a da Kürdistan diyelim. Vallahi kıyamet kopmaz.”
Bana göre yanılgı işte burada, hem bu yanılgı değil mi tüm kaygıları kamçılayan.
“Biz nasıl Kırgızistan’a Kırgızistan diyorsak”dan başlayan cümle coğrafi ad olan Kürdistan deyimini karşılamaz… Birisi devlettir, diğeri ise coğrafi isimdir…
Coğrafi olarak Kürdistan, Lazistan dersek elbette ki kıyametler kopmaz.
Kıyametin kopmayacağını sayın Başbakan’ın Diyarbakır çıkartması gösterdi.
Gördük ki bu yörede sular duruluyor.
Mahalli seçimlerin yaklaştığı bu aşamada Diyarbakır belediyesini kimin alacağı soruları var gündemde. BDP’de, Baydemir yerine Gültan Kışanak aday gösterildi.
En iyimser ifade ile Kışanak kazansa da BDP eski oyunu alamaz.
Barış sürecinde herkesin yüzü gülüyor.
Dondurmacılar, çay yerleri sabaha kadar açık. Esnaf mutluluk içerisinde. Kime sorsan Başbakan bir numara. Bu havanın siyasetteki anlamı AK Parti yerel seçimlerde çok önde.
Halk şunu söylüyor, bir nevi sömürü haline gelen dershanelerin kapatılma olayında cemaatçilerin AK Parti’ye oy vermeme tehditleri geçersiz.
AK Parti bu açığı çok fazlasıyla Güneydoğu’dan kapatmış bile.
Önemli olan doğru olanı yapmaktır.
Baydemir’in dili ile ifade edelim:
“Türkiye Kürdistan bölgesi ve Diyarbakır şehri ne kadar Osman Baydemir’in ise o kadar da Karedenizli bir kardeşimindir.
Ege bölgesi ne kadar bir Türk kardeşiminse o kadar da benim şehrimdir.”
Hakkını vermek zorundayız.
Bu tip cümleleri ancak ve ancak Müslüman kurar, aynı ülkenin insanlarını kapıştıran ırkçılar dehşetinden kuramaz.
Demek oluyor ki: “Kürdistan” demekte sorun yok.
Sorun, Kürdistan bölgesini Yunanistan veya Kırgızistan’la mukayese etmek yanlışlığında.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.