Akit’e saldırı
Dün haberlerimizden ve Ali Karahasanoğlu ağabeyin yazısından takip ettiniz Akit’e olan çirkin saldırıyı.
Gezicilerin değil, azgın gezicileri kanunlar çerçevesinde dizginlemesi gerekenlerin Akit muhabirlerine kelepçe takıp yerlerde sürümesinden, Ali ağabeye atılan tekmeden söz ediyorum.
28 Şubat’ı aratmayan bu kalleş saldırıdan hemen sonra İçişleri Bakanı Muammer Güler ile bir görüşmem oldu.
Bakan Güler, olaydan haberinin olmadığını söyledikten sonra üzüntüsünü belirtti. Olup bitenlerle ilgili ayrıntıları dinledi, incelemeleri yaptıktan sonra gerekli işlemlerin başlatılacağı bilgisini verdi.
Bakan bey bir daha böyle bir olay yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınması konusunda hassasiyet göstereceklerini, konunun takipçisi olacağını ifade ederek, tepkisini dile getirdi.
Yanlış, kim tarafından yapılırsa yapılsın, kimsenin yanına elbette kâr kalmamalı.
Hesabı sorulmalı.
Biz de takipçisi olacağız…
¥
Gelelim gündemin bir numaralı konusu olan dershane tartışmasına…
Günler önce başlayan kavga devam ediyor, ortalık toz duman.
Peki bu kavgadan nasıl bir sonuç çıkacak?
Kazananı kim olacak, kaybedeni kim?
Geçen hafta CHP kulisinde karşılaştığım hem AK Parti’ye hem de cemaate muhalif bir gazeteci arkadaş aynen şunları söyledi: “Bu zamana kadar siz bir savaştan hiç zarar görmeden çıkan taraf gördünüz mü? Bu kavgada iki taraf da yıpranıyor. Biz de mutlulukla izliyoruz.”
¥
Tartışmaların en alevli günlerinde Başbakan Erdoğan’ın Rusya seyahatine eşlik ettik.
Erdoğan bir kere daha dershanelerle ilgili yapılmak istenenin bir kapatma değil dönüştürme olduğunun altını özellikle çizdi.
Pek çok alanda yapılan reformları şimdi de eğitim alanında yapmak istediklerini örnekleriyle anlattı.
Bir art niyet içerisinde olmadıklarını, eğitim alanında bir dönüşüme ihtiyaç duyduklarını, asla geri adım atmayacaklarını ve Haziran ayına kadar bu işi bitireceklerini şu sözlerle ifade etti:
“Eğitimde bir dönüşüme ihtiyaç vardı. Bu sadece bizim dönemimizde değil, 1980-90’lı yıllardan beri vardı. O dönemlerde de böyle teşebbüsler olmuştur. Ben Hüseyin Çelik’i Milli Eğitim Bakanlığı’na atadığımda ona da aynı şeyi söyledim. Dershanelerle ilgili hemen bir çalışma yap dedim; olmadı. Aynı şeyi Nimet Hanım’a da Ömer Bey’e de söyledim. Onlarda da olmadı. Artık Nabi Bey döneminde bu olacak. Ben bu makamda olduğum sürede kimse geri adım beklemesin. Bu dönüşümü yaparken bizim herhangi bir art niyetimiz olamaz. Eğer bize inanılıyorsa güveniliyorsa o zaman bizim aldığımız bu karara da güvenilmeli. Ben dershaneleri belli bir grubun olarak değerlendirmiyorum. Dershaneciliği sadece belli bir grup yapmıyor. Ama nedense burada hedefe tahtasına konulurken çok ağır konulduk.”
Aslında Erdoğan’ın üzerinde durduğu bu reform ihtiyacına Türkiye’de inanmayan yok gibi.
Daha önce ayrıntılı biçimde yazdım.
Gençliğin durumu ortada.
Gezi eylemleri sonrası Başbakan Erdoğan AK Parti grup toplantısında geleneklerine bağlı gençlikten söz edip “Gençliği ihmal ettik” demişti.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ise Forum İstanbul 2013 açılışında eğitimdeki yetersizlikleri dile getirerek, “Lise mezunu yetenek PISA Testi’nde Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) sonuncusuyuz. Eğitim reformu olmadan 2023’te ilk 10 hedefi hayal olur” şeklinde bir açıklama yaptı.
Kabinedeki hemen hemen bütün üyeler eğitimdeki yetersizliklerin giderilmesi konusunda hem fikir.
Rusya gezisi öncesi bir süre sohbet ettiğim Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ da reforma olan ihtiyacı şu cümleyle özetledi: “Senin okuduğun okul o dönem İmam Hatip Lisesi değil, İlahiyat Fakültesi standardındaydı. İmam Hatipler eski haline dönmeli. Bunun için de zamana ihtiyaç var.”
İlginçtir ben de İHL son sınıfta Kapadokya dershanesine gittim.
Kapadokya bir cemaat dershanesi değildi.
Bir eğitim dönemi, sadece hafta sonları giderek Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ni kazandım.
Üniversiteye başladığım yıl Bakan Bozdağ’ın dikkat çektiği aradaki farkı bizzat yaşamıştım.
Hatta dönem arkadaşlarıma, “Kendimi üniversiteden liseye gelmiş gibi hissediyorum” dediğim günü şimdiki gibi hatırlıyorum.
Ama 28 Şubat’ta orta kısmını tamamen kapattılar.
Yetmedi lise kısmının önüne katsayı takozu koydular, ayaklarına pranga taktılar.
İmam Hatip ruhunu öldürüp üzerine de beton dökmek, bir nesli yok etmekti gayeleri.
Hatta amaçlarına ulaşmak için İmam Hatipleri tavizsiz biçimde savunan Akit’i legal ve illegal yollarla bitirmek, yok etmek istediler.
Ama firavunların zulmü varsa inananların da Musa’sının olacağını hesap edemediler.
Başbakan Erdoğan son derece kararlı.
Şimdi eğitim “Önce ahlak ve maneviyat” diyen bir gelenekten gelen inançlı kadroların elinde nitelikli bir yapıya dönmeyi bekliyor.
Bu ülkenin buna her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.