Müslümanlar Kıyasıya Kavga Ederken
Müslümanların arasında nifak, şikak, kavga, düşmanlık, savaş çıktığı zaman; yapılacak ilk iş bu fitneyi bitirmek, bu yangını söndürmektir.
Hangi taraf haklı, hangisi haksız meselesi sonra gelir.
Kavga edenlerin, çekişenlerin haklı tarafları da olabilir, haksız tarafları da…
Ümmet içinde (Ümmet kaldı mı?) bir ihtilaf olduğu vakit, o ihtilaf Kur’ana, Sünnete, Şeriata, islamî hikmete göre çözülmelidir. Bunu her Müslüman yapamaz, ancak râsih alimler, fakihler, ziyalı mü’minler, âqil Müslümanlar yapabilir.
Türkiye Müslümanları tek bir Ümmet olacak,
Bu Ümmetin başında ehliyetli ve râşid bir İmam olacak,
Mü’minler bu imama biat ve itaat edecek,
Râşid İmamın ehliyetli ve mu’temen (mesela 12 kişiden oluşan) bir Meşveret Meclisi olacak,
Bir ihtilaf ve fesat çıktığı zaman bu Meclis meseleyi hall ve fasl edecek.
Bu dediklerin maalesef Türkiyede yok.
Ümmet birliği berhava edilmiş, onun yerine bin kadar parçadan (İslamcılıklar, cemaatler, tarikatlar, hizipler, fırkalar, gruplar vs) oluşan ve birbirlerinden tamamen kopuk bir mozaik gelmiş.
On milyonlarca Müslüman kendi kafalarından, kendi re’y ve hevalarıyla konuşuyor, ahkam kesiyor.
Ne büyük tezebzüb ve felaket!..
Müslümanlar arasında kavga çıkmış ve şu manzaraya bakınız:
Müslümanlar üçe ayrılmış…
Bir kısmı biz haklıyız, bir zulme uğradık diye feryad ediyor. Bu meselede az veya çok hatâ etmiş olduklarını hiç kabullenmiyor.
İkinci kısım, biz haklıyız, mazlumuz, masumuz diyenleri haksız çıkartıyor, kendilerine göre gerekçeler ileri sürüyor.
Bir kısmı da bu kavgaya karışmıyor, ses çıkartmıyor, kıs kıs gülerek seyr ediyor.
Müslüman gazeteciler, yazarlar, yorumcular, düşünürler ikiye ayrılmış. Bir kısmı onları var gücüyle destekliyor, öteki kısmı bunları destekliyor.
Kavga konusunda birileri ak diyor, ötekiler kara diyor.
Kemalistler, Ergenekoncular, Geziciler, ataistler, laikçiler, Siyonistler, Sabataistler, Kriptolar Müslümanların kavgasından çok memnunlar, kına yakıyorlar, zil takıp oynuyorlar, fitne ateşinin üzerine benzin döküyorlar.
İslamî kesimden yüz kadar âlim, fakih, ziyalı, âqil, güngörmüş, tecrübeli, birikimli, itidal ve firaset sahibi kişiler toplanıp, kavga konusunda yatıştırıcı bir beyanname hazırlayıp yayınlamıyor.
Mübarek Ramazanlarda içkili, fuhuşlu, fışkılı, günahlı, fısk ve fücurlu lüks mekanlarda; papazlarla, patriklerle, hahamlarla, monsenyörlerle, pastörlerle, zangoçlarla bir araya gelip ihtişamlı iftarlar yapanlar niçin bu kavga konusunda Müslüman kesimin âqil kişileriyle istişare etmiyor?
Başbakan ameliyat olacaktı… Gününü, saatini, dakikasını hesaplamışlar ve o narkozda iken MİT Başkanını sorgulamaya kalkmışlardı.
Böylece sivil bir saray darbesi yapmak istemişlerdi.
Lakin Başbakanın kulağına kar suyu kaçmış, ameliyatı ertelemiş ve darbeyi önlemişti…
İslam düşmanları Müslümanları bölmek, parçalamak, birbirine düşürmek için en şeytanî planları yapıyor, tuzaklar kuruyor ve biz Müslümanlar bu tuzaklara düşüyoruz.
Soruyorum: Kabahat İslam düşmanlarında mıdır, biz Müslümanlarda mıdır?
İslamî kesim içine sızmış binlerce casus, ajan, provokatör, yönlendirici, İbn Sebe’ var.
Kutsal dini âlet, istihdam, istismar ederek, mukaddesat sömürüsü yaparak şahsî menfaat ve prestij kazanmak isteyen sürüyle yarı mühtedi, münafık ve sahte mücahid var.
İslamî kesimin, islamî hizmet ve faaliyetlerin içine dinleri imanları para ve menfaat olan birtakım hergeleler sızmıştır.
Bunlar mü’minlerin tek bir Ümmet olmalarını, bu Ümmetin başında, kendisine biat ve itaat edilen ehliyetli râşid bir halife bulunmasını kesinlikle istemezler. Onlar Ümmet ve İmamet kelime ve kavramlarından nefret eder.
Herkesi uyarmak istiyorum:
Biz kendi aramızda kavga ederken, din düşmanları bizi eski vesayet statüsüne sokmak, ülkeyi 30’lu yılların karanlıklarına yuvarlamak için gece gündüz, hiç durmadan çılgınca çalışıyor.
Gezi hadiselerinde neler yaptıklarını gördük.
Onlara fırsat verenler haindir, münafıktır.