Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

“Ayıya dayı” demek caiz mi?

“Ayıya dayı” demek caiz mi?

Meşhur atasözünü bilirsiniz: “Köprüyü geçene kadar ayıya dayı derler!”
Yani, “mücadele etme, gücün önünde eğil, korkularına tabi ol, direnme, inanmadığını söyle, ikiyüzlü davran”…
İkiyüzlülükle ilkokula başladığım günlerde tanıştım. Başöğretmen Hikmet Bey tepeme dikildi en çok kimi sevdiğimi sordu…
“Annemi” dedim, cık etti…
“Babamı” dedim, gözleri belendi…
Nihayet ailemin öğrettiğini söyledim: “Allah’ı”!..
Suratı asıldı, sırtını döndü. Giderken, “Seninle işimiz var” diye söylendi.
Aldı beni bir tasa: Koskoca başöğretmenin benim gibi mini minnacık bir çocukla ne işi olabilirdi?..
Düşündükçe içlendim. O kadar içlendim ki, deniz sahiline indim. Taşların arasına saklanıp ağladım.
Sonra işin “püf noktası”nı öğrendim: Evde Allah’ı sevdiğimi, okulda Atatürk’ü sevdiğimi söyleyecektim!
Sevsem de söyleyecektim, sevmesem de. Yoksa (Hamdi Amca’nın dediğine göre), öğretmen bana takar, sınıfta bırakırdı.
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!” atasözünü o sıralarda öğrendim. İçerdiği manayı ise çok sonra kavradım: Bencil olmam, yanlışlık bana yapılana kadar susmam, çevremde olup bitenlere boş vermem, zulme rıza göstermem, zalime-maslahat gereği-itaat etmem öneriliyordu.
İnançlarım ve düşüncelerim için mücadele etmemeli, riske girmemeliydim. Olup bitenlerin doğrusuna yanlışına bakmamalı, sadece kendimi düşünmeliydim. Ne de olsa, “gemisini kurtaran kaptan”dı. Hem zaten “itle dalaşmaktan, çalıyı dolaşmak evla” idi…
Aile, okul, toplum, asker, polis, hatta çocuk kitaplarının “itaat” telkini altında büyüdük. Bugün içine düştüğümüz durumun oluşmasında (kendimiz olamama, fikir üretememe, tavır takınamama durumu), sanırım bu tarz telkinlerin ve yönlendirmelerin payı büyüktür.
Peygamber Efendimize dahi itiraz eden ashabın izinden gittiklerini iddia eden dindar Müslümanlar, akıllarını birilerinin cebine koymuşsa bunda büyük bir arıza var demektir.
Allah “birilerine beyninizi ipotek edin, sizin yerinize o düşünsün” demiş gibi yaşıyoruz. Oysa Allah onlarca ayette bizi düşünmeye çağırıyor.
“Allah size ayetlerini açıklıyor. Umulur ki, siz düşünürsünüz” (Bakara/ 219)…
“Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size kendisiyle öğüt vermek üzere indirdiği kitap ve hikmeti hatırlayıp, düşünün” (Bakara/231)…
“İşte Allah, ayetlerini size böylece açıklıyor. Umulur ki, düşünürsünüz” (Bakara/266)…
“Üstün akıllılardan başkası da derin düşünmez” (Ali imran/ 7)...
“Siz hiç düşünmüyor musunuz?” (Ali imran/Ayet 65)…
“Onlar göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler” (Ali imran/191)…
“Onlar hala Kuran’ı gereği gibi düşünüp anlamaya çalışmazlar mı?” (Nisa/ 82)…
“Hiç düşünmez misiniz?” (Enam/ 80)…
“Umulur ki, iyice düşünürsünüz” (Zariyat/ 49).
Ve daha pek çok ayette, Allah insanları düşünmeye çağırıyor. Bu çağrıya uyanlar, ister Hıristiyan, ister Musevi olsunlar, bilim ve teknoloji yolunda ilerliyorlar. Allah’ın hükmüne rağmen düşünceye boykot ilân edenler ise, incir çekirdeğini doldurmayan meselelerde derin kavgalar yapıyorlar.
“Abdülhamid mi, Atatürk mü?”
“Mehmed Âkif mi, Nazım Hikmet mi?”
“Şeriat mı, laiklik mi?”
“Örtülü mü, açık mı?”
Yıllarca kavga ettik. Peki, bu kavgalar fikir, bilim ve özgürlük dünyamıza ne kattı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi