Tarafsızlığını Yitiren Hakime “HSYK” Ne Yapar?
Hakimlik mesleğinin birinci ön şartı “tarafsızlıktır”.
Hatta amentüsü desek de doğrudur.
Osmanlı zamanında kadı derlerdi... Kadı demek öyle kolay bir mesele değildi, hatta bugünkülerin çoğu, (ben de dahil) kadının eline su dökemez...
Güvenilir, dürüst, tarafsız, adil, alim, halkın saygı duyduğu kimse...
Şimdilerde bu ölçülerde vardır da kaç tane var?
Gündemde olan Ankara Aile Mahkemesi iki hakimi.
Taraf avukatı Zübeyde Kamalak.
Avukat hanım aylardır duruşmaya giriyor, hakimler başörtüsüne bakarak hüküm kuruyorlar. Diyorlar ki, “git başını aç da öyle gel, değilse duruşma yapmıyoruz.”
Vatandaşın davası iki hakimin kişisel görüşü yüzünden sürekli erteleniyor.
Git gel Konya altı saat!..
Soruyorum, hakimin böyle bir yetkisi var mı?
Yok ama, kahrolası ideolojik saplantı yaptırıyor işte.
Yasada, “avukat başörtülü olamaz” diye bir hüküm de yok.
Üstelik Danıştay 8. Dairesi devletçiliğin hüküm sürdüğü döneme ait örtü yasağını iptal edince, bu karar Barolar Birliği tarafından tüm barolara tamim edilmiştir.
Örtü ayıbı bitmiştir, kapanmıştır...
Hem koskocaman Ankara adliyesinde neden sadece iki hakim?
Yoksa, eski huy mu? YARSAV işi mi?
İşin garibi olay defaten HSYK’ya şikayet edildiği halde şimdiye kadar yaptırımlı bir sonuç çıkmayınca, cesaretlenen hakim şuuraltında ne kaldıysa HSYK’ya sıralıyor.
“Tanımam” diyor, “onlar Adalet Bakanlığı’na borçlu” diyor...
Tekrardan soruyorum, “bu mahkemeler sahipsiz mi, bu ülkede hukuk yok mu?”
Hakim avukata, kıyafetini düzelt, değilse duruşma yapmam, diyebilir mi?
Yasada böyle bir usul var mi?
Anlaşılan tüm kanunları, onlar da kifayetsiz gelse yönetmelikleri, onlar da yetmezse Anayasayı yazsak, anlatsak faydasız. Sonuçta, vatandaşın davası aylardır sürüncemede.
O zaman vatandaş kime başvuracak?
Derdini kime anlatacak?
Davasını kim görecek?
Bu soruların muhatabı elbette ki HSYK’dır...
Hem idari hem de siyasi olarak da sayın Adalet Bakanı...
Sen kalk vatandaşın davasını sırf başörtüsü yüzünden sürekli ertele, avukatı vekil olarak kabul etme, mesleğin en üst kuruluşuna dilediğin lisan ile çat...
Üstelik kimselerden çıt çıkmasın...
Doğrusu ben bu gibi yiğit ve korkusuz tavır sergileyenlere bayılırım.
Hela olsun o yiğit hakimlere, ne denir başka!
Düşünün, başörtü konusunda Danıştay 8. Dairesi’nin kararını takmayan hakim, diyor ki o kararı dinlemem, ama benim verdiğim karar karardır!
Gel de tebrik etme...
Hatta içimden geçiyor, buket yapıp kutlamaya gideyim diye.
Bu arada bilgi vermiş olayım. Ankara’da aile mahkemeleri çift hakimli.
Birisini tanıdınız, diğerine gelince(geçmişte mesai arkadaşım) o da farklı görüşte, ama başörtülü avukatlara hoşgörülü davranıyor, üzerine vazife olmayana karışmıyor...
İşte aynı mahkemede iki hakim, biri öyle biri böyle...
Hakimin eylemine gerekçe, Avrupa Konseyi Birliği imiş!
Hem alakası yok, hem de bu konsey Türkiye’deki yargıyı bağlamaz, bağlayamaz.
O zaman bir başka hakim de “açıklar” için çıkar der ki, Arap Konseyi Birliği!
Bu kadar keyfiliğe pes vallahi...
Geçmiş uygulamaları, yani hakimin özlem duyduğu eski kurulun uygulamalarını hatırlıyorum, sakallılarla görüştü diye (adı bende mahfuz) bir hakime yer değiştirme cezası verdiler. Savcı Hüseyin Altın, CHP’yi ağır eleştirdiği için meslekten atıldı.
Keza, merhum Türkeş’e mektup yazan Ali Koç kardeşimi de hemen ihraç ettiler.
İddianamesi yüzünden ihraç gören Ferhat Sarıkaya...
Namaz kılıyorum diye birinci sınıfa ayırmadılar, iki yıl bekletildim.
Şimdi... Defaten görevi kötüye kullanarak eyleme devam, millete selam...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.