Yaşar Değirmenci

Yaşar Değirmenci

Rüzgârınız kesilir kokunuz gider

Rüzgârınız kesilir kokunuz gider

Hayat nizamımız olan Kur’an-ı Kerim’i tefekkür ve tezekkür ile okuyup âyetlerin manası üzerine kafa yorup bugün bize nazil olmuşçasına üzerinde düşünmemiz gereken günleri yaşıyoruz. Her hal ve şartta ‘nefs muhasebesi’ yapıp kendimize çekidüzen vermemiz, ‘tevbe şuuru’ içinde hareket etmemiz, öfkenin, kalp ve gönül kırmanın, birbirimize tahammülü kaybettiğimizde nerede, nasıl duracağı da kestirilemez. Saldırganlığın (iki taraf için de) ‘hak arama’ adına da olsa Peygamberimizin ‘hakiki pehlivan’ tarifine uymuyor. Bu hercümerc içinde bir soluklanıp Enfal Sûresi’nin 46. Âyetinin mealini okuyalım.

“Allah’a ve O’nun Resulü’ne itaat edin. Ve birbirinizle didişmeyiniz, çekişmeyiniz. Sonra çekingen, korkak ve yılgın hale gelirsiniz. Manevî gücünüz, kamuoyundaki tesiriniz ve itibarınız kaybolur. Maddi gücünüz, kuvvetiniz, devletiniz, liderliğiniz elden gider. (Başarısız olursunuz, kokunuz / rüzgarınız gider.)” (8 Enfal, 46)

Önce, “ihtilaf etmek”le, “nizalaşma”yı birbirine karıştırmayalım. İhtilaf etmek, nizalaşmak değildir. Kur’an-ı Kerim’in hiçbir yerinde “ihtilaf” yasaklanmamış, yerilmemiştir. Aksine “dillerin ve renklerin ihtilafı/farklılığı”, “gece ve gündüzün ihtilafı/farklılığı” Allah’ın âyetlerinden biri olarak takdim edilmiştir. Çünkü ihtilaf, “farklılık”tır. Farklılık eşyanın tabiatında vardır. Her insan Allah’ın yarattığı orijinal bir şaheserdir. Kendine mahsus vasıfları, kabiliyetleri, zaafları, yeri ve değeri vardır. Onun bu farklı özelliklerini yok etmeye çalışmak, “yaratılışa müdahaleye” kalkışmak gibidir. Halim selim birini sert mizaçlı yapmaya çalışmak, sert mizaçlı birini halim selim yapmak, fıtratı değiştirme manasına gelmez mi? Niza, “çatışma, birbirine düşme, ötekinin varlığını meşru saymama, onu hedefe koyma, polemik yapma”dır. Bu kelime, “kanırtarak çekip alma”, “zorla sıyırma”, “soyup alma” anlamlarına gelir. Demek ki niza, tezini karşıdakine dayatmadır. Özünde bencillik ve zorbalık vardır. “Allah’a itaat edin, Onun Resulüne itaat edin” talimatından sonra “nizalaşmayın” emrinin gelmesi, herhangi bir tartışmada yahut nizalaşmaya gidecek bir vaziyette ‘Allah ve Rasulünün hakemliğine başvurun’ demektir. Allah emretmiş, Rasulü onu hayatına geçirmişse, mü’minlere düşen itaat etmektir. Aksi halde, bu âyete göre nizalaşmaktır. Bir mü’min Allah’ın hakkında hüküm verdiği ve Rasulün da onu hayatıyla beyan ettiği bir konuda zaten ihtilafa düşmez. Böyle olmayan konularda ise ihtilaf doğaldır. Çünkü bu dinin sabitelerinden değil, değişkenlerindendir. Dinin değişkenlerinden olan bir konuyu sabitelerinden saymak, “âdet”e “ibadet” demek kadar yanlış ve terstir.

İhtilafı, niza gibi gösterip yasaklamak, nizalaşmanın daniskasıdır. Nizacılar, her ihtilafı tefrikaya dönüştürürler. Çünkü onlar her muhalifi düşman, her eleştiriyi düşmanlık sayarlar.

Bu onmaz bir hastalıktır. Usulünce ve Muhammedi terbiye çerçevesinde yapılmış bir eleştiriyi ve muhalefeti “düşmanlık” olarak gören bir aklı, vahiy inşaa etmemiştir. Asıl tektir. Usul çoktur. Yasak olan “ihtilaf” değil, “tefrika”, yani “bölük-pörçük” olmaktır. Böyle yapılırsa ne olur? Âyet ona da cevap veriyor: İki kötülüğe sebep olur. Birincisi “başarısızlık”. “Başarısız oldu, paramparça oldu, bozuldu, tarumar oldu” manalarına gelir. Ve arkasından “Rüzgârınız kesilir, kokunuz gider” buyuruluyor.

Ne demek “Kokunuz gider?”

İman ve küfrü, hak ve batılı, doğru ve yanlışı, dost ve düşmanı fark edemez, ayrımını yapamaz hale gelirsiniz.
“Rüzgârınız gider” ne demek?

Allah’ın, “İslâm cemaatine” kattığı bereket rüzgârıdır bu. Bir yelkenlide olduğunuzu düşünün. Rotanız ve istikametiniz belli. Rüzgârı arkanıza aldınız mı, menzilinize kolayca varırsınız. Önünüze aldınız mı, işiniz zor demektir. İşte Allah, arkanızdan estirdiği rüzgârınızı keser. Yelkenliniz rüzgârsız kalır. Yol alamazsınız. Her türlü tehlikeye açık hale gelirsiniz.

Ayrıca hep naklettiğimiz, hoşumuza giden ama hiç üzerimize almadığımız Eba Müslim Horasani’nin şu sözünü de düşünmenin tam zamanı değil mi? Diyor ki: ‘Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu.’

Dostlarıyla dalaşanların, düşmanlarıyla savaşamaz hale geleceklerini, düşmanlarıyla savaşanlarınsa dostlarıyla dalaşamayacaklarını da unutmayalım! Toplumun önünde olan, yol gösterme mevkiinde olan insanlar (liderler) için Peygamberimizden çok önemli bir hatırlatma ve ikaz geliyor. Allah Rasulü buyuruyorlar ki:

“Allah bir lidere hayır murat ettiği zaman, onun etrafını dürüst yardımcıların almasını temin eder. O lider unuttuğu zaman, onlar hatırlatır. Hatırladığı zaman, yardımcı olur. Allah bir liderden de hayrı çekip aldığı zaman, onun etrafını kötü yardımcılarla kuşatır. Unuttuğu zaman hatırlatmaz, hatırladığı zaman yardım etmez, kötü (yanlış) işlerinde onu uyarmaz.” Bütün bu karışıklıklar içinde şu duayı da şuurlu bir şekilde yapalım.

‘Allah’ım hakkı hak olarak göster, ona tâbi kıl. Bâtılı batıl olarak göster. Ondan içtinab ettir. (Sakındır!)’

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yaşar Değirmenci Arşivi