Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

CHP’nin suyu

CHP’nin suyu

Bütçe görüşmelerinde CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, “200 bin dolar harcayarak Kızılderili kabilesine su götüren hükümete söylüyorum, suyu olmayan köylerimiz var.”

Doğrudur: Benim Rize’nin Pazar ilçesine bağlı köyüm Hisarlı bile sağlıksız su içiyor. Yollar delik deşik. Köylülerim, “Bir şekilde ya bunları yaptırırsın ya da bir daha köye gelmezsin” diye sıkıştırıyorlar. Derdimi kimseye anlatamıyorum (belki devletlülerimizden biri dikkate alır diye şuracığa sıkıştırmam çaresizliğimdendir).

Ancak ben sıradan bir vatandaşım. CHP Genel Başkanı değilim. Eğer olsaydım, böyle bir eleştiri getirmezdim. Çünkü şöyle bir soruyla karşılaşmaktan korkardım:

“Beyefendi, 27 yıllık kesintisiz ve muhalefetsiz iktidarınızda acaba kaç köyümüze su, yol, elektrik götürdünüz? Bunlar bir tarafa: CHP imzası taşıyan tek yatırım gösterebilir misiniz?”

Sizin yönetiminizdeki Türkiye’de, Urla gibi bir Ege şehrinde dahi açlıktan insanlar ölüyordu...

Taşköprü Müftüsü kefen bezi yokluğunda ölüleri kefensiz gömüp gömemeyeceklerini diyanetten soruyor, “Diyanet İşleri Reisi Şerafettin Yaltkaya” imzasıyla, 16.11.1942 tarihli ve 153 sayılı fetva ile bu iş için pamuklu, yünlü, ipekli herhangi beyaz bir bezin kullanılabileceği bildiriliyordu.

Ortalama bir memurun aylık maaşının 50 lira olduğu, halkın açlıktan nefesinin koktuğu, doktorsuz, hastanesiz, ilaçsız sefalet içinde yaşamaya çalıştığı devr-i iktidarınızda devlet ezanla, Kur’an’la uğraşıyor, öte yandan 75.000 lira gibi büyük paralar ödenerek heykeller dikiyordu...

Aşırı yoksulluktan dolayı vergi borcunu ödeyemeyen köylünün damından kiremit indiriliyor, ahırındaki tek inek ya da keçiye el konuyordu...

Camiler yıkıma terk ediliyor, harabeye döndüğünde de haraç mezat satılıyordu.

İmam yetiştiren tüm okullar ve kurslar kapatıldığı için, halk cenazesini kaldıracak imam bulmakta güçlükler yaşıyordu.

Köy camilerine imam atanmıyor, köylü kendi cebinden maaşını ödeyerek imam tutuyordu...

Ders kitaplarında Kur’an’dan, “Muhammed’in fikirlerinin toplu olduğu kitap” diye bahsediliyor, Kâbe “tavla zarı”na benzetiliyor, Hacer-ül Esved’le dalga geçiliyor, Peygamberimiz aşağılanıyordu…

Ülkeyi yönetenler bu kara tabloya bakmıyor, “Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan” diye böbürleniyordu.

Oysa örülen-dirilen bir ülke yoktu. Verilere göre, 1856-1922 yılları arasında 8.619 km. demiryolu inşa edilmiş, 1923-1950 arası CHP iktidarı döneminde ise mevcut demiryoluna yalnızca 3.578 km. ilave edilebilmişti.

CHP iktidarında Türkiye açtı, ürettiği hububat kendine yetmiyordu. Menderes döneminde (1954) ise Türkiye, dünyanın sayılı hububat üreticisi ülkelerinden biri konumuna geldi.

1950’ye kadar yüksek yükleme ve boşaltma kapasitesine sahip modern limanlardan, barajlardan, santrallerden mahrum olan Türkiye, bu alanlarda da büyük atılımlar yaptı.

CHP’nin devrettiği 1950 Türkiye’sinde devlet bütçesinden yatırımlara sadece 260 milyon TL ayrılabilmişken, 1960’ta bu miktar 2 milyar 260 milyon TL’ye çıktı...

Yatırımlar tabiatıyla millî gelire de yansımıştı: Türkiye’nin gayrîsafî millî hasılası 1950 yılında 10 milyon TL iken, 1960’ta beş misli artarak 50 milyar TL’ye yaklaştı.

Bunun sonucu olarak köylünün ürünü, zanaatkârın emeği değerlendi, halkın refah seviyesi arttı ve yüzü gülmeye başladı.

Menderes, sulanan arazi oranını binde 6’dan yüzde 5’e, köy yollarını bin kilometreden 11 bin kilometreye çıkardı, ayrıca da neredeyse susuz köy bırakmadı.

İstanbul’da ve Ankara’da açılan yeni yollarla bulvarlar CHP yöneticilerini en çok kızdıran yatırımlardı.

Bu kadar geniş yolları kafalarına sığdıramıyor, “Adnan Menderes bu yollara uçak indirecek” diye alay ediyorlardı.

Çimento fabrikalarını israf sayıyor, şeker fabrikalarının yapıldığı alanlarda pancar yetiştirilemeyeceğini iddia ediyor, dolayısıyla bu fabrikaların âtıl kalacağını söylüyorlardı.

Barajlar ve elektrik santralleri konusunda söylenenler ise akla ziyandı: CHP sözcüleri üretilecek elektriğin Türkiye’ye fazla geleceğini, bu fazlalığın toprağa verileceğini ve böylece israf edileceğini öne sürüyorlardı.

İlk Yabancı Sermaye Kanunu 1954 ilkbaharında yürürlüğe girdi. Bu yüzden CHP Genel Başkanı İsmet Paşa (İnönü) Demokrat Parti iktidarını, “vatanı yabancılara satmak”la suçladı.

Eski hamam, eski tas, CHP aynı CHP!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi