Ahmet Türk

Ahmet Türk

Yüzüncü Yıl Paniği ve Ermeni Açılımı

Yüzüncü Yıl Paniği ve Ermeni Açılımı

Türk dış politikasının bütün çizgilerini belirlemeye çalışan, iç politikaya yönelik müdahalelerden dahi çekinmeyen ABD ve AB, sürekli gerginlik yaratacak alanlarla Türkiye'yi meşgul etmeye devam ediyor. Hükümet gelinen aşamada, tam bir “egemenlik” ve “güvenlik” sorunu halini alan ve “seçimler bitsin kaldığımız yerden devam ederiz” noktasında rölantiye alınan Kürt Açılımı ile uğraşadursun; ABD ve AB’nin Türkiye’yi köşeye sıkıştırma taktiklerinden birisi olarak kabul edilen Ermeni kartı tekrar açılmaya başlandı. Kıbrıs kartı ise sırasını bekliyor!

2015 yılını “hedef yıl” seçen zinde ve gelişmiş ülkelerin diasporaları, 100. yılda tüm dünyayı kapsayan bir strateji ile dünyanın sözde soykırımı tanıması için her türlü iletişim araçlarının kullanılması ve diplomatik ilişkilerin geliştirilmesi ile alakalı süreci hızlandırdı. Dış politik gelişmeleri olumsuz yönde etkilemeye başlayan ve başların sürekli o tarafa çevrilmesine neden olan bu gelişmeler neticesinde, 2008-2011 yılları arasında sürüncemeye bırakılan ‘Ermeni Açılımı’ tekrar gündeme alınmaya başlandı. ABD ve AB’nin, hatta Azerbaycan ve Ermenistan’a “Dağlık Karabağ'da çözüm karşılığı Batı'yı ve Türkiye’yi bırakıp bizimle dayanışın” diyen Rusya’nın bile bu yönde baskılarının tazyiki arttı.

Davutoğlu son ABD gezisinden sonra soluğu, Karadeniz Ekonomik İşbirliği 29. Dışişleri Bakanlar Konseyi Toplantısı için gittiği Ermenistan’da aldı. Ermenistan Başbakanı “Türkiye soykırımı kabul etsin ve kapatılan sınırları açsın” şeklinde ayar vermeye devam etti. Karşılık olarak Ahmet Davutoğlu’ndan, son derece karışık ve anlaşılmaz şekilde yürüttüğü alışılagelmiş Kafkasya politikalarının tersine ve Azerbaycan’la paralel diplomasi yürüteceğinin işaretlerini taşıyan bir beyan beklerken "1915 Tehcirini benimsemiyoruz, gayriinsanî bir uygulama. ‘Adil hafıza’ ile taraflardaki dirençli kolektif bilinci yıkabiliriz " çıkışıyla karşılaştık. Gerçi bu sayede  müstakbel Ermeni Açılımı’nda dominant tarafın kimin olduğu hakkında da ipucu edinmiş olduk!..

“Arkadaş hep biz mi geri vites takacağız” isyanını ettiren ve müzakerelerde almadan verme konusundaki cömertliğimizin ispatı politikalar Davutoğlu’nun son beyanıyla sınırlı değil ki… İlk Ermeni Açılımı sonrası, Ermeni şantaj ve tehditlerinin tazyikini azaltmak adına neler yapılmadı ki?

En hafifinden tek taraflı jestlerle işe başlandı… Önce Ermeni dili ve edebiyatı ile alakalı üniversitelerde bölümler açıldı. Yetmedi 2009’da TRT’de Doğu Ermenice radyo yayınına başlandı… Bu jest karşılığında ne Ermenistan olumlu bir adım attı, ne de Ermenistan’a ‘hadi bakalım jest sırası sende’ diyen oldu…

Daha sonra Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’deki azınlık önderleriyle yaptığı bir toplantıda açıkladığı gibi azınlıklara ait bazı vakıf mallarının iadesi kararı alındı AB, Ermeni diasporası ve AİHM çevrelerinden aferin alındı ama bu ileri demokratikleşme (!) yolundaki gelişme de 1915’cileri kesmedi…

Akabinde, 2009 yılında ilk defa ibadete açılan Akdamar Kilisesi’nde 2010 ve 2011 yılında Ermenistan’dan da ruhani liderlerin katılımıyla ayinler gerçekleştirildi. Ermeni ve AB basınında genişçe yer aldı. Bu jestte 1915’cileri yumuşatmadı! Hemen peşi sıra 2011 yılında Diyarbakır’da Surp Giragos Ermeni Kilisesi ibadete açıldı. AB ve Ermeni medyasında ve dahi Ermeni diasporalarında geniş yankı buldu. İki ülke ilişkilerinin normalleşmesi yolunda atılmış önemli adımlar arasında yer aldığı itiraf edilse de, 1915’ciler yine tatmin olmadı!

AB’nin dur durak bilmez uyum raporları ve müdahaleleri sonucu hız kesmeden demokratikleşmeye devam eden hükümet, İstanbul Kumkapı’da bulunan ve en son I. Dünya Savaşı yıllarında ibadethane olarak kullanılan Vortvots Vorodman Kilisesini 2012’de "Vortvots Vorodman Kilisesi ve Patrik Mesrob II Kültür Merkezi" adıyla hizmete açtı.

Aslında, sorunların çözümü yolunda Türkiye’nin Ermenistan’a oranla daha fazla sorumluluk almış bir ülke profili çizmesi, ABD ve Ermeni diasporasının dümen suyunda giden ülkelerin umurunda bile değil! Sen ne yaparsan yap,  Ermenistan ‘soykırımı tanıma’, ‘tazminat’ ve ‘toprak talebi’ konusunda kesinlikle geri vites takmıyor. Hocalı, Hadrut, Hocavend, Şuşa, Laçin, Kelbecer, Ağdam, Fuzuli, Zengilan, Cebrayil, Gubadlı gibi vatan sathında ve Türkiye’nin doğusunda gerçekleştirdiği “Türk soykırımını” sanki kendileri işlememiş gibi hem suçlu hem güçlü nasıl olunurun örneğini en güzel şekilde sergilemeye devam ediyor. Sözde soykırım iddialarını “ortak acı” olarak niteleyen içimizdeki Ermeniciler, geçmişte ve yakın zamanlarda Ermenilerin gerçekleştirdiği bu Türk katliamlarını “ortak acı” bağlamında değerlendirmiyor!

Hülasa,

1 ) Dışişlerimiz suçsuz olmanın ve olan biteni çok iyi anlamış olmanın verdiği gurur ve hazdan ziyade, suçu kabul edip özür dileyip rahatlamanın vereceği hazzın peşine düşmüş bir duruş sergiliyor. En azından bu konudaki endişeleri azaltacak bir hamle atacakmış gibi de gözükmüyor.

Gerek Kürt açılımında gerek Ermeni ve Kıbrıs açılımlarında, bu süreçleri yöneten yöneticiler hep aynı müthiş hatayı yapıyor: Sorunun kaynağı sanki Türkiye imiş gibi aşağılık kompleksi ile “ilk adımı” atıyor, akabinde elini kaptırıp kolunu kurtaramıyor. Neticede “egemenlik” başlığı altında değerlendirilecek birçok hakkımız ve üstünlüklerimiz pazarlık konusu oluyor! Hükümet bu tavrına son vermelidir.

2 ) “soykırım” iddiaları kesin bir dille reddedilmelidir. Bu iddialarla ve suçlamalarla gelinen hiçbir sürecin içerisinde olunmayacağı konusunda sağlam bir irade ortaya konmalıdır. Ermeni diasporası baskısıyla her sene bu oyunu oynayan ABD'nin ve AB’nin elinden, demoklesin kılıcı gibi başımızda sallanıp duran bu koz alınmalı; "artık inceldiği yerden kopsun" tavrı ile dış müdahalelere açık tüm kapılar yüzlerine çarpılmalıdır!

3 ) Türkiye; diplomatik, ekonomik ve askeri alanlarda, Ermeni Diasporasının dümen suyunda giden ülkelere ve dengelere karşı verebileceği tüm 'zarar' potansiyelini “Tam Bağımsız ve Güçlü Türkiye” ilkesi mucibince, maslahatları ve çıkarları lehinde sonuna kadar kullanmalıdır!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Ahmet Türk Arşivi