Bu da “yolsuz” mümessil fişlemesi
İnsan hasta olsa da gazetecilikten vazgeçemiyor. “Meslek hastalığım” depreşip hastaneye gidince gündemle ilgili çok şey öğrendim doğrusu.
Fişlemeleri sadece MİT yapmıyormuş diyebilirim mesela. İlaç sanayi de fişlemeci. Onlar, çalışanlarını iyi takip ediyor. Araçlarında GPRS var, mümessil nerede nokta atışı tespit edebiliyorlar.
Bunun yanında bazı firmalar bir program kullanıyor ki bana çok enteresan geldi. Mümessili tam fişliyor diyebilirim size. Sistemi çok basitçe anlatayım, bana hak vereceksiniz.
Üç ayrı firmanın temsilcisinin aynı gün farklı saatlerde 1 Nolu ASM’deki Dr. Ahmet Bey’e ziyaret programı olsun. Mümessil A ve B, Dr. Ahmet Beyi ziyaret ettiklerini akşam o program üzerinden rapor ediyorlar. Mümessil C de ASM’ye gittiğini ancak doktorun izinde olduğunu raporluyor. İşte o an sistem devreye giriyor, firmaya uyarı gönderiyor: Diğer firma çalışanları doktoru ziyaret ettiğini raporladılar, sizin çalışanınız doktor izinliydi diyor, dikkat.
Bu tür uyarılar birikince ve araştırmalarda yalan beyanda bulunulduğu ortaya çıkınca mümessil için kaçınılmaz son yaşanıyor.
Son günlerin gündeminde ise işler biraz daha karışık. Koskoca Abdi İbrahim ilaç firmasının sahibi Nezih Barut “mümessiller bizi dolandırdı” iddiasında.
Çıkan haberlere göre firma bakın nasıl dolandırılmış: “Kurulan sistemde genelde prim usulü çalışan ilaç mümessilleri, daha fazla kazanabilmek için hayali bir depo oluşturmuş. Bu depoya sözde eczanelerden sahte siparişler yapılmış. Hayali depo tarafından kesilen sahte faturalar, dünyadaki ilaç satış rakamlarını takip eden IMS firmasına gönderilmiş. IMS firması da gelen sahte faturaları, ilacı üreten firmaya raporlamış. İlaç firması da bu rakamları baz alarak ilaç mümessillerine prim ödemesi yapmış. Bu sistemi uygulayanlar hayali depoları ‘merdiven altı depo’ olarak adlandırıyor. Böylece ilaç firmasından haksız kazanç elde ediyorlar.”
Bunları okuyup, bir de sektörün içindekileri dinleyince çok güldüm. Niye mi? Anlatayım.
Firma, ürettiği veya ithal ettiği ilacı, ilacın kimliği olarak nitelendirilen karekoduyla beraber, depoya gönderir. Depoda sattığı ilacı yine karekoduyla eczaneye gönderir. Eczane de satış yaptığında SGK ve İlaç Takip Sistemi’ne (İTS) bildirim yapar. Kısaca her bir kutu ilaç, üretimden son tüketiciye kadar her aşamada İTS’ye bildirilir. Bir eczacıya da danıştım. Mesela A deposundan aldıkları ilacı B deposuna geri iade ettiklerinde, depo “bu ilaçlar benden alınmamış” diyecek kadar sıkı takip var.
“Merdiven altı depo” ise ayrı muamma. Birincisi bakkal dükkanı bile artık kolay açılmıyor ki ecza deposu açılabilsin ve yine öğrendiğim kadarıyla IMS firması her önüne gelen depoyu raporlamıyor. Onun da ötesi sanal eczane ve sahte fatura olayı da ilginç yani. Maliye de devreye girer herhalde.
İlaç firmalarının her yıl sonu oturup yeni yıl için satış hedefleri koymaları bana mantıksız geliyor. Çünkü; hasta, tüketici değildir. Hastalık varsa hasta vardır ve tedavi için ilaç gereklidir. Hedef koyarsanız, hasta yerine sadece hastalık ortaya çıkar, gerekli gereksiz ilaç yazdırılır, hedefler tutturulur.
İlaç firmasının ürettiği muadil, eşdeğer ilacı varken kendine rakip yeni eşdeğer ilaç çıkarmasının mantığını serbest ekonomiyle açıklamak zor.
“Mümessillere satış baskısı yaparsanız olacağı budur” diyeceğim ama çok inanamadım. Basına yansıyan bilgilerde ya yanlışlık var ya da işin içinde başka işler…
Sektörün aklında bir sürü soru var, bir sonraki yazıda buradan soracağım. Şu yolsuzluk nasıl yapılmış daha iyi anlayacağız.
Dayanamadım…Bir iddiayı sorayım bari. Firma, savcılığa suç duyurusunda bulunduğu halde, akla kara ortaya çıkmadan, “yolsuzluk yaptığı iddiasında bulunduğu mümessillerin ve çalışanlarının başka firmalarda işe başlamaması için girişimde bulundu mu?
Eğer bu iddia doğruysa bu da mümessil fişlemesi olarak tarihe geçecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.