Yanmak da Var
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) “Kim: ‘Rab olarak Allah'ı, din olarak İslâm'ı, Resûl olarak Hz. Muhammed'i seçtim (ve onlardan memnun kaldım)' derse cennet ona vâcib olur" buyurdular.
Bu hadisi şöyle anlamak gerekir: bir kişi mü'min olarak kabre girer, iyiliği kötülüğünden çok olursa, veya hususî mağfirete ve şefaate mazhar olmadığı takdirde kötü fiillerinin cezasını çekmiş olursa, cennete gider. Yani günahı kadar cehennemde yansa da, eninde sonunda cennete girer. Bu kayıtlara yer verilmediği takdirde başka naslarla tesbit edilen prensiplere ters düşülür. İslâm'ın emirlerini yerine getirenle getirmeyen arasında fark kalmaz.
İşte şu ayetler, bu konuda her düşünen insanın yüreğini ağzına getirir:
“İşte o gün bölükler halinde insanlar, kabirlerinden çıkıp Yüce Divana dururlar, ta ki yaptıklarının karşılığını görüp alırlar. Zerre ağırlığınca hayır yapan onu bulur, zerre ağırlığınca şer yapan da onu bulur.”
Zerre, görünür-görünmez derecede gayet küçük karınca, güneş ışınında sezilebilen zerrecikler demektir. Burada maksat, beşer duyusunun ilgilenebileceği en küçük şeyle, sorumluluğun asgarisini bildirmektir. Asıl maksat, en küçük bir hayr veya şerrin Allah nezdinde kaybolmayacağını açıklamaktır. Ama merhamete bakınız ki:
“Artık kimin tartıları ağır basarsa, memnun kalacağı bir hayata girer. Kimin tartıları da hafif gelirse, onun barınağı da Haviye olur. Onun ne olduğunu bilir misin? Haviye kızgın mı kızgın bir ateştir!”
Az da olsa cehennemde yanmak, dayanılacak bir şey değildir. Bunu hesap ederek yaşamak gerekir. Atalarımız “it de yaza çıkar, ama ne halinen” demişlerdir. Cehennemde yanan mü’min bir gün ordan çıkar ama ne halinen! Ahiretin bir günü bizim saydığımızla bin yıldır. “Gerçekten, senin Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduğunuz bin yıl gibidir.”
Buna can mı dayanır?
Şu rivayet de bu gibilere az çok bir müjde sayılır belki:
“Allah’ın Rasûlü “Cehennem ehli cehennemde bir araya geldiklerinde onlarla beraber Allah’ın dilediği kadar kıble ehli de bulunur. Kâfirler Müslümanlara:
- “Siz Müslüman değil miydiniz?” diye sorarlar. Onlar
- “Evet, biz Müslüman idik” derler. Kâfirler
- “O halde İslâm sizi bu azaptan kurtaramadı. Siz de bizimle beraber ateşe sevk edildiniz” derler. Müslümanlar
- “Bizim günahlarımız vardı. O günahların cezasını çekiyoruz” derler.
Müslümanların bu sözünü işiten Allah, meleklere cehennemde ne kadar kıble ehli varsa çıkarılmalarını emreder. Kâfirler onların çıktığını görünce
- “Keşke biz de Müslüman olsaydık, cehennemden çıksaydık!” derler.
Sonra Hz. Peygamber: “Taşlanmış ve koğulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınıyorum. “Elif lâm râ. Bunlar kitabın; apaçık Kur’an’ın ayetleridir. Bir zaman gelir ki, inkâr edenler “Keşke Müslüman olsaydık” diye arzu ederler” (Hicr: 15/1-2) ayetlerini okudu.
Yine Peygamberimiz (s.a.s) buyurdular:
- Lâ ilâhe illallah diyen bazı kimseler, günahlarından ötürü cehenneme girerler. Lat ve Uzza adlı putlara tapanlar;
- “Sizin lâ ilâhe illallah demeniz size bir fayda sağlamadı. Siz de bizimle beraber ateştesiniz” derler.
Bunun üzerine Allah onları cehennemden çıkarır, hayat nehrine atar. Ay tutulduktan sonra pırıl pırıl parladığı gibi, onlar da ateşin yanıklarından sıyrılırlar, cennete girerler. Orada onlara “cehennemîler” denilir.
- Onlar cennette oldukları halde “cehennemîler” diye isim alırlar. Bu da yüzlerindeki siyahlık yüzünden olur. Onlar:
- “Ey Rabbimiz! Bizden bu ismi sil” diye dilekte bulunurlar.
Allah onlara emreder, cennette bulunan bir nehirde yıkanırlar ve o isim kendilerinden silinir.
Sonuçta bir kişi mü'min olarak kabre girerse, ahirette hesaba çekilirken bakılır; iyiliği kötülüğünden çok olursa, inşallah cennete gider. Aksi takdire günahı kadar yanmayı hak etmiştir. Ancak hususî mağfirete veya Allah’ın izniyle bir şefaate mazhar olursa, kötü fiillerinin cezasını çekmeden yine cennete gidebilir. Bunlar olmaz da günahı kadar cehennemde yanarsa, cezası bitiminde yine cennete girer.
Başta da denildiği gibi bu kayıt ve şartlara yer verilmediği takdirde başka naslarla tespit edilen prensiplere ters düşülür. İslâm'ın emirlerini yerine getirenle getirmeyen arasında fark kalmaz. O yüzden iman yanında salih amel ve güzel ahlak da gereklidir.
Evet, bütün bu bilgilerin belgelerini ve hikayelerle açılımı görmek istiyorsanız, “İnancın Kıvancı” kitabına dokunmak durumundasınız demektir.