Bu kirli operasyon, her yönüyle sırıtıyor!
“17 Aralık Operasyonu”nun başlamasından bu yana hep söylediğim gibi, ben; bu operasyonun, “yolsuzluk ve rüşvetle mücadele” operasyonu olduğuna kesinlikle inanmadım...
Hâlâ da inanmıyorum.
Niye inanmıyorum?..
Çünkü bu operasyon;
“Seçim ayarlı bir operasyon”dur!..
Çünkü bu operasyon;
“Başbakan Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin şahsında Türkiye’ye ihanet operasyonu”dur!..
Çünkü bu operasyon;
“Yerli bir operasyon” değildir... İçinde İsrail vardır, ABD vardır, İngiltere ve Almanya vardır.
Çünkü bu operasyon;
“IMF, ABD ve AB desteği olmadan kendi ayakları üzerinde durmaya başlayan Türkiye”ye, “diz çöktürme” operasyonudur!..
Bu operasyonun içinde yer alanlar da, “Türkiye’nin hayrı”na değil, “ABD, İsrail ve AB’nin menfaati”ne hareket etmektedirler... Alın işte, son on günde, “Türkiye ekonomisinin zararı 75 milyar lira”dır!..
NİYE HALKBANK?
Gelin, şimdi de bu iddialarımızı örnekleriyle kanıtlayalım:
Diyorlar ki;
“Bu operasyonun İsrail ve ABD ile ne ilgisi olabilir ki?”
Ben de derim ki;
Türkiye’nin, İran’dan ithal ettiği petrol ve doğalgaz işlemlerini Halkbank üzerinden yürüttüğü bilindiği halde, bu operasyona Halkbank niye dahil edildi?.
Madem ABD ve İsrail’le ilgisi yok, o halde 2013 Nisan’ında, Musevi lobisi AIPAC üyesi 47 milletvekili, niye ABD’nin duruma müdahil olmasını istedi ve niye Halkbank’a yaptırım talep etti?..
Madem ABD ve İsrail’le ilgisi yok; 15 Mayıs 2013’te, ABD Hazine Müsteşarı David Cohen başkanlığında yapılan toplantıda, niye “Halkbank’a yaptırım” kararı görüşüldü... Ve, niye David Cohen, İstanbul’a “gizlice”gelip, “banka müdürleri” ile yaptığı toplantıda “İran’a ambargo devam ediyor, sakın yanlış yapmayın!” uyarısı yaptı?..
BU, NASIL SAVCI?
Diyorlar ki;
“Her şey hukuka uygun yürütülüyor... Yasadışı bir durum yok!”
Nah yok!..
Böyle diyenler, herhalde bizi “salak” zannediyor, “zekâmızla dalga geçiyor” olmalı!..
Gelin, “Savcı Muammer Akkaş” adlı “yetkileri alınmış savcı”nın yaptığı açıklamaya bir bakalım...
Ne diyor “Savcı Abi”miz;
“Bu soruşturma, Başsavcılığımız tarafından yürütülen bir soruşturmadır!”
Tamam, “metin” öyle de, o metnin altında “kimin imzası” var?..
“Savcı Muammer Akkaş’ın!!!”
Hoppalaaa!..
Hani, “Başsavcı” nerede?..
Yok!..
Evet, “yok”, çünkü; İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı’nın bu “gizli(!) soruşturma”dan haberi yok!..
“Gizli” kelimesinin sonuna özellikle “ünlem” işareti koydum... Zira, Başsavcı’nın haberinin olmadığı bu “gizli”(!) soruşturmadan, her nasılsa; Hürriyet’inden Zaman’ına, Bugün’ünden Taraf’ına, Samanyolu’ndan CNN Türk ve Kanal D’sine kadar “Yandaş Medya”nın hepsinin haberi var!..
Yani, soruşturma;
Evet “gizli” ama,
“Başsavcı’dan gizli!”
Yoksa, soruşturma metni çok çok önce dağıtılmış “Yandaş Medya”ya!..
Ne “hukuk” ama!..
HSYK’NIN YETKİSİ YOK!
Diyorlar ki;
“HSYK, bir basın açıklaması yaparak Adli Kolluk Yönetmeliği’nin değiştirilmesine karşı çıktı... Demek ki, yönetmelik hukuk dışı!”
Bana, hiç kimse “kanun”dan ve “hukuk”tan bahsetmesin... Çünkü, sadece bu açıklama bile, “hukuki değil, siyasi bir tavır”dır!..
Zira, “hukukçular”ın da dediği gibi;
Hukuk, “meşruiyet”in yanındadır... HSYK’nın; “idare ve yürütme organının tasarruflarını denetleme yetkisi” yoktur. Yetki idari yargıdadır.
Hatta, HSYK’nın tayin, terfi gibi bir takım yetkileri sebebiyle, sürmekte olan soruşturma ve dâvâlar hakkında açıklama yapması, “yargıya müdahale” anlamına gelmektedir.
HSYK’nın açıklaması;
“Anayasa’nın 138’inci Maddesi’nin de açık ihlali”dir!..
138. Madde diyor ki;
“Hiçbir organ, makam, merci ve kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.”
Bu amir hükümde, istisna yoktur. Herkesten önce HSYK’yı bağlar!..
Yapılan “suç”tur...
HSYK, “yetkisini aşmış” ve gündemin ortasına, “pimi çekilmiş bir bomba” bırakıp kaçmıştır!..
Hadi, “kaçmıştır” demeyelim de;
“Noel Tatili’ne çıkmıştır” diyelim...
Zaten;
25 Aralık tarihinde “püskürtülen” ikinci dalga operasyonunun tarihi de, şu tevafuka bakın ki, Hıristiyanlarca kutsal sayılan “Noel Tatili”nin başladığı güne denk getirilmiştir. Yani, bir “Noel Operasyonu” ya da “Noel Darbesi” yapılmak istenmiştir!..
Sizce de ilginç değil mi?..
EMRE USLU’NUN TWEET’İ!
Diyorlar ki;
“Bu operasyonun arkasında başka şeyler aramayın!.. Operasyon, yolsuzluk ve rüşvetlere karşı yapılmıştır!”
Yok ya!..
Essahtan mı?..
Biz “keriz” miyiz,
“Geri zekâlı” mıyız?..
Kimse yemez bu “terane”leri!..
Buyrun, size, dün akşam saatlerinde atılan bir “tweet”ten söz edeyim...
“Cemaat’in baştacı” ettiği ve “Muammer Güler’e yönelik bir operasyon” yapılacağının işaret fişeğini “taa 12 Ağustos”ta çakan Emre Uslu, dün akşam saatlerinde bir “tweet” atıp, demiş ki; “RTE, birilerinin gazıyla Cemaat’i bitirme kararı almasaydı, tasfiyeler, dershaneler, okullar için bitirme plânı yapmasaydı, bunlar olur muydu?”
Bu “tweet”in, “CIA ile bağlantılı Jamestown Vakfı’nda çalışmış biri” tarafından atılmış olması hayli enteresan!..
Gördünüz ya;
“Cemaat’in gözde elemanı” Emre Uslu diyor ki; pardon “itiraf” ediyor ki;
“Bu operasyon yolsuzluk veya rüşvetle mücadele amaçlı değil, Hükümet’e karşı bir darbe girişimidir!”
Demek oluyor ki;
“Erdoğan’ı bitirme” kararı alan İsrail’dir, ABD’dir, Cemaat’tir!
7 Şubat 2012’de “MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a darbe plânı” bunun kanıtıdır!.. “Gezi Terörü” bunun kanıtıdır!.. “17 Aralık ve 25 Aralık darbe girişimi” bunun kanıtıdır!..
Ne diyor Emre Uslu;
“İşin içinde yolsuzluk ve rüşvet yok, dershaneler var, okullar var, Emniyet’teki tasfiyeler var!”
Yeter mi?..
Gördünüz mü “kumpas”ı?..
JANDARMA’YA TEHDİT!
Yazılacak “detay” çok... Ama, daha fazlasını yazıp da, sizleri sıkmak istemem... Bugün, bir “son bomba” ile bitirmek istiyorum yazımı.
Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, “kendisinden gizli soruşturma yürüttüğü” için Savcı Muammer Akkaş’tan dosyayı aldı ya, “soruşturma için Başsavcı’nın talimatı olmadığı” için, polisler de baskınlara “Hayır”dedi ya; “Cemaatçi Abi’lerimiz” ne yapmış biliyor musunuz?..
Gitmişler “Jandarma”ya...
Çıkmışlar “Komutan”a...
Demişler ki;
“Polisin yapmadığını siz yapın!.. Polis bölgesi filan demeyip, tek tek basın evleri/şirketleri!.. Dosyada adı geçen kişileri polis gözaltına almıyorsa, siz alın!.. Biz de sizi, çok iyi yerlere getirelim!..”
Komutan demiş ki;
“Ben haddimi bilirim... Polis bölgesinde jandarma operasyon yapamaz!”
Vaayy sen misin bunu diyen!..
Hemen başlamışlar “tehdit”lere;
“Elimizde görüntülerin var, kasetlerin var!.. Eğer bu operasyona evet demezsen, kasetlerini internete verir, seni bitiririz!”
Sonuç ne mi olmuş?..
Komutan demiş ki;
“Elinizden geleni yapın,
Ben bu işte yokum!”
Anlayacağınız, elleri boş dönmüşler...
Şu hale bakın;
Adamlar güya “yolsuzluk ve rüşvetle mücadele” için “Hükümete isyan” başlatmışlar ama, “yolsuzluk” yapan, “rüşvet” teklif eden, “tehdit” savuran bizzat kendileri!..
Hep demedim mi ben size;
Bu operasyonların “yolsuzluk ve rüşvet”le hiç ilgisi yok!..
“Delil”lere bakın ve söyleyin;
Var mı?..
Hüseyin Gülerce’nin başına taş mı düştü?
“Cemaat’in büyük abilerinden biri” olan Hüseyin Gülerce; ya “başına taş düşmüş”, ya “iyi polis-kötü polis” oyununda “iyi polis”liğe soyunmuş ya da gerçekten “uluslararası tezgâh”ın farkına varmış olmalı ki, dün “3 tweet” atıp, demiş ki;
• “1- Başbakan gidecekse ya AK Parti Kongresi’nde delegenin iradesiyle gider ya da sandıkta seçmen iradesiyle gider... • 2- Başbakan Erdoğan hakkında içeriden ve dışarıdan tertip yapılmasını bir millet evlâdı olarak hazmedemiyorum, kabullenemiyorum... • 3- Yargıdaki direncin hukuk ve adalet adına yapıldığına inanmıyorum... Savcılar, ellerinde kağıtla inip, bildiri okuyorsa, bu, militanlıktır.”
Ben demiyorum, Gülerce diyor;
“Savcının yaptığı militanlıktır.”
Bu satırları yazan Hüseyin Gülerce, eğer bu ifadelerinde “samimi” ise, korkarım ki “Cemaat’ten ihraç edilmesi yakın”dır!.. Eğer “iyi polis”i oynuyorsa da, Zaman gazetesinin, “Hükümet’e yönelik kirli operasyon”da başı çekmesini izah etmelidir. Çünkü biz, “Cemaat’teki Abiler”in; “işlerine gelmediği” zaman, “adam harcar gibi!” yapıp, “Bizden değil” dediklerine çok şahit olduk!..