Cemaat Algısı
Son günlerde yaşanan olayların en tartışılmaz gerçeği, Ülkemize çok şey kaybettirmiş olmasıdır.
Ekonomideki kayıplarımızdan çok, beni üzen şey; birbirimize sevgimizi kaybetmemizdir.
Saygımızı yitirdik.
Güvenimizi zedeledik.
Birlik ve beraberliğimizi bozduk.
Kardeşliğimizi yaraladık.
Kanımıza en çok dokunanı da, düşmanlarımızı sevindirmiş olmamızdır.
Amerika ve İsrail başta, bilumum İslam düşmanları bu duruma adeta zil takıp oynamaktalar!...
***
Dershane tartışmalarıyla başlayan bu süreç, neredeyse Türkiye için var olma, yok olma davasına dönüştü.
Uluslararası aktörler, gizli örgütler, ekonomik, sosyal ve siyasal gücü elinde bulunduran sayısız odak ve organizasyonlar; bu sürecin içinde değişik rollere soyunmuş görünüyorlar…
Amaç; giderek güçlenmekte olan Türkiye’yi köşeye sıkıştırıp alaşağı etmek!
Takip ettiğimiz yurtdışı medya kaynaklarından aldığımız çok net izlenim bu.
Şu konuda taraflı tarafsız herkesin müttefik olduğuna inanıyorum:
İddialara konu olan hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet vs. ne varsa, bunların hepsi mutlaka ortaya çıkarılmalıdır.
Gayrimeşru kazanç elde edenler, milletin parasını söğüşleyenler, kamu malını yiyenler, er-geç ortaya çıkarılmalı ve adalete teslim edilmelidir.
Suç işlediği tespit edilenler de, kesinlikle cezalandırılmalıdır.
Kim bunların üstünü örter veya savunursa, en az onlar da suçlular kadar haindir.
Bunlar da cezasız kalmamalıdır.
Ama iş böyle değil de, bunlar siyasi bir komplonun veya uluslararası bir tezgahın argümanları olarak düzmece araçlar olarak kullanılıyorlarsa, bu oyunu bozmak hem devletin hem de milletin ortak görevi olmalıdır.
***
Yayın ve söylemleriyle Başbakanın şahsında Hükumeti karşısına almış gözüken cemaatin, ya da cemaat adına hareket eden bazı kadroların, haddini aşan tavırları asla tasvip edilemez.
Oysa, karşısına aldıkları bu iktidar zamanında, bu cemaat mensupları en güçlü dönemlerine kavuştular.
En stratejik makamlara, en kritik görevlere atandılar, en prestijli yerlere geldiler veya getirildiler.
Hatta, bazı kurumlara personel alımları bizzat cemaat eliyle gerçekleştirildi.
Bunlar bilinen şeyler.
Devlet bürokrasisindeki bu güçlü yapılanma, “devlette artık bizim sözümüz geçer” sonucuna cemaati götürmüş olabilir mi?
Eğer böyle bir sonuç çıkarılıyorsa, bilinen atasözüyle “bir çöplükte iki horozun ötmeyeceği” kesin!
Başbakan Erdoğan’ın iktidar gücünü ve yetkisini başkalarına bırakacağını beklemek, saflık değilse eğer, haddi aşmaktan başka bir şey değildir.
Kaldı ki Erdoğan, bu güç ve yetkiyi tavizsiz ve ısrarlı kullandığı için, Türkiye’nin ilerlemesini istemeyen küresel güçlerin hedefi haline gelmiştir.
***
Şimdilerde cemaatin sergilediği talihsiz tavır Türkiye karşıtlarıyla örtüşüyor gözüktüğü için, hizmet hareketi milletin gözünde tartışmalı bir konuma düşürülmüştür.
Fethullah Gülen ve hizmet kadrolarında görev yapanların, oluşan bu algıyı değiştirmesi kolay olmayacaktır.
twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.