Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Yıllardan bir yıl daha

Yıllardan bir yıl daha

Her yeni yılda duvarımıza astığımız takvim, ne kadar da bitmez-tükenmez görünür…

2013 takvimi de böyle görünmüştü gözüme: Hiç bitmeyecek gibiydi…

Her gün bir yaprağını kopardım…

Günler haftalara, haftalar aylara aktı…

Kış, ilkbahar, yaz, sonbahar; derken, koca yıl bitiverdi…

Bakmayın yeni duvar takviminizin bitmez-tükenmez göründüğüne: Bilin ki, bu yıl da bitecek. Biz yaşasak da yaşamasak da zaman akıp gidecek. Kimse zamanı durduramaz. Ama isteyen zamanı değerlendirip ebedileştirebilir.

Bugün 2014’ün ilk günü… 

Takvimin ilk yaprağı… 

Aslında bugünün diğerlerinden bir farkı yok. Bugün de kalbi kırılanlar var, yüreği acıyanlar var, gönlü burkulanlar var; yılın ilk günü gelen yürek yangınında yalım yalım yananlar var… Onlar açısından bugün zor bir ilk gün!

Öte yandan sevinenler var, gülenler var, mutlu olanlar var. Onlar açısından ise güzel bir gün!

“Günleri farklı kılan kendileri değil, yaşama biçimimizdir”!

Türkiye Cumhuriyeti’nin kabul ettiği Gregoryen (milattan önce 45 yılında Jül Sezar tarafından yürürlüğe konan takvimin milattan sonra 1582’de Papa Gregorius tarafından yeniden tanzim edilen şekli) Takvimi’ne göre önceki gün geceyarısı 2006 bitti, 2007 başladı…

Ben şahsen hiç bir fark hissetmedim. 

Siz bir şey hissetiniz mi?..

Sahi, bugünün dünden, dünün önceki günden ne farkı var?..

Aynı krizler, aynı dayatmalar, aynı tartışmalar, aynı pahalılık, aynı bozuk gelir dağılımı, aynı işsizlik, yokluk, yoksulluk, yolsuzluk… 

Sürekli aynı şeyleri yaşadıktan sonra, yılların değişmesi neye yarar? Bunu söylemeyi içime sindiremiyorum, ama biz yıllardan beri bir birinden farksız yıllar yaşıyoruz!

Yıllar, yıllardan beri bir birini tekrarlıyor: Düzelerek ve gelişerek istikbale gitmesi gereken Türkiye, gereksiz kavgalar ve ideolojik tartışmalar sebebiyle, büzülerek, hatta tükenerek gidiyor.

“Bayram gelmiş neyime” şarkısına nispet, “Yıl değişmiş neyime” diyesi geliyor insanın.

Kendisi değişemeyen toplumlarda yılların değişmesi, artık anlamlı gelmiyor bana.

Hicri… Rumi... Milâdî... Farklı takvim sistemlerinin zamanı paylaşmasına ne diyorsunuz? 

Bence her şey insanın kendi içinde başlar ve biter. Kendi sistemimizi kuramadıktan sonra, takvim sistematiğinin bize bir yararı olmaz.

Saçmalıyor muyum?..

Peki “dünden kalma”lar, yani “Sene bitiyor, bu gece ölüme bir adım daha yaklaşıyorum” diye düşünüp gafletten ayılması gerekirken içip içip dağıtanlar saçmalamıyorlar mı?..

Ya da başörtülüye göstermedikleri saygıyı yılbaşı sarhoşlarına gösterenler?..

“Sarhoş olma hakkı”nı kullanmak isteyenlerin gönüllerince sarhoş olabilmeleri için devlet kurumlarının seferber olmasına ne buyuruyorsunuz?

Ne çok kavga ettik yine değil mi?..

“Gezi” dedik, “rüşvet” dedik, “yolsuzluk” dedik, bir birimizi yumruklayıp durduk…

Değer üretemeyen toplumlar kavga üretirmiş, ne kadar doğru.

Palavra eşliğinde envai çeşit kavgalar üretiyoruz!

Hadi bakalım. İyi yıllar!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi