Avrupa Birliği 17 Aralık’tan bu yana dördüncü açıklamasını yaparak Türkiye’de devam eden bir soruşturmayla nasıl yakından ilgilendiklerini fark etmemizi istiyor. Sanıyorlar ki fark ettiğimizde kendileri için hayırlı olacak. Bakın Avrupa Konseyi, HSYK’nın yapısının değiştirilmesi ile ilgili teklifi; “yargı bağımsızlığı için ciddi bir tehdit” olarak yorumlamış ve kendince Türkiye’yi ikaz etmiş... Bugün, Taraf ya da Zaman Gazetelerine bakarsanız, bu analizi bulamazsınız.. O yüzden tadını çıkarın.. 

YAPISI DEĞİŞMİYOR KEŞKE DEĞİŞSEYDİ

Be hey Avrupa..  HSYK’nın yapısı değiştirilmiyor burada.. Keşke ama keşke yapısı değiştiriliyor olsaydı. Tamamı Parlamento’daki temsil kabiliyetine göre siyasi partilerce atansaydı. Ama olmuyor.. Buradan size “bizi yerden yere vurun diye” haber gönderenler yanlış göndermiş. Değişiklik teklifi, HSYK dairelerinin çalışma prensipleri ile ilgili.. Ve eğer bu değişiklik, yargı bağımsızlığını ciddi anlamda tehdit ediyorsa, yani bu son sözünüz ise başınız dertte demektir.. Zira yapılması teklif edilen değişiklik, Avrupa’daki pek çok ülkenin benimsediği çalışma prensiplerinden oluşuyor..  

İŞTE AVRUPA’DAKİ HSYK

Mesela İtalya’da, İtalyan Hakimler ve Savcılar Yüksek Konseyi bünyesinde özel bir “Disiplin Dairesi” bulunuyor. Ve disiplin süreci bizzat Adalet Bakanı eliyle başlatılabiliyor. Bu da Anayasal zorunluluk.. Teftiş Kurulu da doğrudan Adalet Bakanı’na bağlı.. Fransa’ya baktığımızda da gördüğümüz manzara farklı değil.. Adalet Bakanı hem teftiş kurulu başkanını atar hem de çalışması kendi inisiyatifindedir.. İsveç’te zaten hakimlik ve savcılık kurumları birbirinden bağımsız şekilde örgütlenmiştir. Savcılık teşkilatı Adalet Bakanı’na doğrudan bağlı onun kontrol ve emirleri doğrultusunda çalışıyor... Nereyi sayayım size başka?.. Mesela Hollanda.. Adalet Bakanı hakim ve savcılarla ilgili yapılacak işlemleri bizzat yönetir, İngiltere’de Adalet Bakanı fiilen yoktur.. Ama  “Anayasal İşler Departmanı” denilen ve Adalet Bakanlığı konumundaki daire, Lord Başyargıç ile eşit haklara sahiptir.. Ne olmuş oluyor böylece? Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yargı bağımsızlığı ciddi tehdit altına alınmış oluyor?.. Başbakan’ın da sık sık dediği gibi; “sevsinler”...

*****

RÜŞVET

İstanbul Başsavcı vekili iken Bakırköy’e çekilen Zekeriya Öz ile ilgili bir rüşvet iddiası var biliyorsunuz.. Ali Ağaoğlu’nun, belki de bu konuda tahkikata uğrayacağını, suçlanacağını, canının yanacağını bile bile ikrar ettiği bir mesele.. Dubai’de yapılmış olan tatilin masraflarının karşılanması meselesi.. Ağaoğlu diyor ki; “ben çektim masraflarını”, Zekeriya Öz de diyor ki; “hayır ben çektim”.. Daha iyi anlaşılması bakımından şöyle örnekleyelim.. Bir adam çıkıp da, “ben birini öldürdüm” derse, bir başkası da “yok canım, onun zaten eceli gelmişti” derse... Savcılık bütün bu diyalog sürecini kenardan sessizce izler mi? “Bunlar kendi aralarında bir anlaşsınlar hele, sonra bakarız” mı derler?.. Ali Ağaoğlu, “bir savcıyı ailesi ve arkadaşlarıyla birlikte tatile yolladım” diyor.. Hem de kendi davasına bakan bir savcıyı.. Mali suçlarla ilgilenen büroda kimse yok mu bu meseleyle ilgilenecek.. Ağaoğlu’nu ifadeye davet edecek. Rüşvet suçlamasıyla Zekeriya Öz’e dava açacak?.. Egemen Bağış’a “rüşvet verdim” diyen yok, “rüşvet aldı” diyen yok, rüşveti gören yok.. Ama dilim dilim doğradınız.. Zafer Çağlayan’ın, arkadaşının uçağıyla yaptığı seyahati bir yerlere oturtmaya çalıştınız.. Ortada apaçık bir ikrar varken, neden üzerine gidilemediğini anlamış değilim..

VE TEHDİT

Başbakan Zekeriya Öz’ü tehdit etmiş.. Adam göndermiş.. şöyle demiş, böyle demiş.. Aslan yürekli Savcı Zekeriya Öz... Genelkurmay Başkanlarını içeri tıkan.. En dokunulmazlara dokunan.. Türkiye’nin Di Pietro’su.. Kendisine yönelik böyle bir tehdit karşısında hangi hukuki adımı atmış acaba?.. Birisi twitter’dan; “göreceksin sen oğlum” dese, 6 ay hapis yiyor.. Koskoca Başsavcı, sonunda “şehadet” olduğuna inandığı güçlü bir tehdit aldığını söylüyor.. Ama hiçbir şey yapmıyor bununla ilgili.. Size de ilginç gelmiyor mu? Kalın sağlıcakla.