Mağrib Ocakları’ndan Tunus
Bir gün eğer yolunuz düşerse Tunus’a
Osmanlı çıkacaktır her yerde karşınıza
Tarih, kültür ve bayrağımız birdir burada
Selam olsun ezeli dost ve kardeş Tunus’a.
Dün demiştim ya Türkiye olarak Tunus’a ilk temasımızdan söz edeceğim ve Gemuhluoğlu ağabeyin yazdıklarını aktaracağım diye.
Önce yazının başlığındaki “Mağrib” ismine değinelim. Yaşı kırkbeşi aşanlar bilir de gençlere hatırlatmakta fayda vardır.
Mağrib Bölgesi’nin adı; tarihimizde, edebiyatımızda ve türkülerimizde sıkça geçer.
Neresidir Mağrib Bölgesi?
En geniş anlamıyla Müslüman halkların yaşadığı Kuzeybatı Afrika bölgesidir. İber Yarımadası, Sicilya ve Malta’yı da içine alır.
Bugünkü Mağrib ise “Trablusgarp, Tunus, Cezayir, Fas ve Batı Sahra’dan” ibarettir. Bazı kaynaklarda Moritanya’nın da Mağrib Bölgesi’ne dâhil edildiği yazılıdır.
Görüldüğü gibi içerideki ve dışarıdaki düşmanların, Osmanlı Devleti’ni zayıflatmasıyla nereleri ve neleri kaybetmişiz.
Bu bölge daha düne kadar bir Osmanlı coğrafyasıydı. Neyse geçelim ve Gemuhluoğlu ağabeyin Tunus’una bakalım.
¥
“Osmanlı tarihinde, Mağrib Ocakları diye anılan Trablusgarp, Tunus ve Cezayir eyaletlerinde Türk milletine karşı hissedilen derin ve hacimli sevgi, Osmanlı Devleti’nin “devlet-i ebed-müddet” anlayışında bütün vuzuhu ile tezahür eden; ezelli, ebedli, İslami bir ihvan (kardeşlik) idrakidir.
Tunus’u 1534 yılında Osmanlı topraklarına ilhak eden Barbaros Hayreddin Paşa’dır. Kısa bir İspanyol işgalini müteakip ikinci defa Kılıç Ali Paşa Tunus’u Osmanlı topraklarına ilave etmiştir.
1881 yılında Fransız hâkimiyetine girmesine kadar uzun bir dostluk ve tarihi beraberlik içinde yaşadığımız Tunus’ta, Türklere karşı, aynı manevi iklime mensubiyetten gelen dini ve kalbi alâka, Kurtuluş Savaşı’mız esnasında Sunusilerin ve bütün Tunuslular ile Cezayirlilerin asil ve faziletkâr hareketleriyle, had bir hal almış ve emsalsiz bir vefa örneği olarak tarihe geçmiştir.
Ajans haberlerinden memnuniyetle öğrendiğimize göre, Türkiye ve Tunus devletleri, karşılıklı memleketlerinde Büyükelçilik açmaya karar vermişlerdir.
Tarihi dostluğun ve Tunus istiklalini müteakip ananevi kardeşlik bağlarımızın sembolik neticesi olarak hükümetimizin bu kararı, Orta Şark’ta takip ettiğimiz politikamızın da yeni inkişaflarını müjdelemektedir.
Türk milletinin bu kararı, canı gönülden tasvip ettiği ve istiklal hareketlerinden yana olduğu muhakkaktır.
Türkiye ve Tunus halklarının gelecekteki kültür münasebetlerinin teali ve tekâmülünde, tarihi ve dini istikametinde bu kararın hayırlı semereleri görülecektir.
Bu münasebetle 1881 yılından beri her sabah namazlarını müteakip, halâs ve necatlarının pek dayanağı saydıkları Osmanlı Donanması’nın kendilerini kurtarmaya gelip gelmediğini elleri alınlarında, aydınlık ufukları melül-mahzun fakat ümit ve sabır içinde gözetlemekle geçiren mücahit Tunuslu kardeşlerimize, Anadolu’muzun bağrında hür insanların yurdu olan bir dağ kasabasından, Arapgir’imizden selam ve iyi dileklerimizi yolluyoruz.” (Arapgir Postası, 27 Temmuz 1956
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.